GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:16
Tarih:03.11.2016

KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün Hazreti Peygamber'in ikinci halifesi ve adaletin sembolü olan Hazreti Ömer'in 1.372'nci vefat yıl dönümüdür.

Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'yla ilgili görüşlerimi bu büyük zatın siretinden bir iki örnekle paylaşmak istiyorum: Özellikle isminin bir parçası "adalet" olan iktidar partimizin ve özellikle de Adalet Bakanımızın -ki, buradadır- dinlemelerini yararlı görüyorum.

Yargıda bağımsızlığın, adaletin ve eşitliğin tecellisi için kendi dokunulmazlığını bir devlet başkanı olarak kaldırmış ve mahkemeye sade bir vatandaş olarak katılıp ifade vermiştir Hazreti Ömer. Olay şu: Übey bin Ka'b, bir devlet başkanı olan Hazreti Ömer'i mahkemeye şikâyet etmiş, mahkemenin o günkü hâkimi aynı zamanda Hazreti Peygamber'in vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd bin Sabit idi. Hâkim Zeyd, iki hasım olarak davacı Übey bin Ka'b'ı ve davalı olarak Hazreti Ömer'i mahkemeye çağırmış. Übey bin Ka'b içeri girdiğinde rahatını bozmayan hâkim Zeyd, Hazreti Ömer içeri girince ona saygıdan dolayı ayağa kalkınca Hazreti Ömer onu şöyle uyarmıştır: "Bu senin ilk adaletsizliğindir, eğer senin nazarında Ömer ile herhangi biri eşit değilse hâkimlik makamına layık değilsin." Şibli Numani bunu kendi eserinde açıkça kaydediyor.

İkinci bir örnek: Devlet başkanı, halife ve kanun koyucu olarak Hazreti Ömer'in çıkarmak istediği bir kanunda, bir bilirkişi kadın tarafından yanlışlığı, anayasaya aykırılığı hakkında bir kararla, bir öneriyle bu yanlış düzeltilmiştir. Bunun da özü şudur: Hazreti Ömer bir cuma hutbesinde kadınlara evlilik sırasında ödenen mihr miktarına bir kota, bir sınır koymak istiyor ama o sırada caminin içerisinde bulunan ve kitaplarda "uzun boylu" denilen bir kadın sahabe, Hazreti Ömer'i Kur'an'dan getirdiği bir ayet deliliyle susturuyor ve Hazreti Ömer de "..."(x) yani "Kadın doğru söyledi, isabet etti, Ömer yanlış yaptı." diyerek o günkü anayasa olan Kur'an'a aykırılığı ispat edilen bu kanunu koymaktan vazgeçti. Dolayısıyla, Hazreti Ömer, hiçbir zaman, "Bir defa da olsa anayasayı bir tarafa bırakın." gibi bir lüks ve talimat içerisine girmedi ve hiçbir zaman "Her şeyi ben bilirim, size izin verdiğim kadar ancak siz bilebilirsiniz." demedi ve hiçbir zaman "Ben devlet başkanıyım, dokunulmazlığım var, siz beni normal bir vatandaşla birlikte mahkemeye çağıramazsınız." demedi, bilakis normal bir vatandaşla birlikte mahkemenin önüne normal bir vatandaş olarak çıktı ve ifadesini verdi. Hele hele kendisini mescitte uyaran kadına "Sen kim oluyorsun da benim gibi bir halifeye, devlet başkanına karışıyorsun?" veya "...yanlışımı ortaya koyuyorsun." demedi, diyemedi, diyemezdi de çünkü bilirkişinin cinsiyeti önemli değil, bilimin orada objektifliği, doğruluğu ve isabetliliği önemliydi. O da bu ölçüyü kabul etti ve ona göre hareket etti. Darısı bütün partilerimizin başına.

Teşekkürler.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)