| Konu: | Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 02.11.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu trajikomik olarak değerlendirmiştik bu Cumhuriyet gazetesiyle ilgili soruşturma sürecinde ortaya çıkan şaibeli durumu. Ancak, verilen cevaptan sonra son derece şaibeli bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Eğer bu kişi yasa dışı usulsüz dinlemelerle ilgili uzatma kararı verdiğinden dolayı sanık pozisyonundaysa siz böylesi önemli bir davanın dosyasını bu kişiye nasıl emanet etmişsiniz? Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Yarın öbür gün diyelim ki soruşturmada bu kişi Fetullahçı yapılanmanın darbe ayağıyla ilişkili çıktı. E, peki, bu süreçte verdiği karar için, Cumhuriyet Gazetesiyle ilgili yürüttüğü süreç için ortaya çıkan mağduriyetlere ne diyeceksiniz? Yine çıkıp burada "Kandırıldık." mı diyeceksiniz? "Çok saftık, bizi kandıran bir yapılanma yeniden bizi oyuna getirdi." mi diyeceksiniz? Ya, böyle bir anlayış olur mu? Özrü kabahatinden beter. Şimdi, bazı milletvekili arkadaşlar açıklama yapılınca "E, daha ne istiyorsunuz işte açıklama yapıldı." diyorlar. Yahu böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Sanık pozisyonunda olan birisiyle ilgili mevcut şaibeyi ortadan kaldırmayla ilgili bir durumla karşı karşıyayız. Bakın, siz iki saattir devletin bir savcısıyla ilgili Meclise bilgi vermiyorsunuz yahu. Oysaki bir gecede 10 bin kişilik listeler hazırladınız. "Bir gecede 3.500 hâkim, savcıyla ilgili bilgilere biz ulaştık, onları araştırdık soruşturduk, açığa aldık." dediniz. Şimdi, ne oluyor da bu savcıyla ilgili saatler geçmesine rağmen böyle bilgi vermekte zorlanıyorsunuz? Niye onu açığa almıyorsunuz? Hani "masumiyet karinesi" diye bir şeyi biz savunuyoruz da siz 3.500 kişiyle ilgili masumiyet karinesini ortadan kaldırdıktan sonra 1 kişiye niye özel muamele yapıyorsunuz? Türkiye'nin temel gündemini belirleyen bu durumla ilgili bu sorulara cevap vermek durumundasınız.
Bakın, ben size farklı örnekler vereyim: KCK davalarıyla ilgili kararları veren mahkeme başkanlarının tamamı Fetullahçı yapılanmanın elemanları çıktı. İstanbul KCK davası, Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci... Fetullahçı yapılanma, darbeci diye cezaevine attınız. Peki, verdiği kararlardan dolayı yıllarca cezaevinde yatan arkadaşlarımızın durumu ne olacak? Diyarbakır KCK davası, Menderes Yılmaz Fetullahçı çıktı, darbeci dediniz, "adliye koridorlarındaki teröristler" diye tanımladığınız kişiler var ya işte sizin tanımınıza göre öyle biri çıkmış. Peki, şimdi, bu kişinin kararıyla yargılanan, cezaevinde yatan, hatta yargılanmaya devam eden arkadaşlarımızın durumuyla ilgili ne söyleyeceksiniz, bu işin içinden nasıl çıkacaksınız? Ahmet Karaca Habur Savcısı... Bakın, Habur'u hatırlıyor musunuz? Bu ülkede ilk barış süreciyle ilgili o süreci sabote eden kişi bu yapılanmanın elemanı çıktı ve sonrasında KCK davasında da bu kişi tekrar görev aldı. Peki, bunun vebalini -Habur süreci sabote edildi diye binlerce insan yaşamını yitirdi, binlerce genç yaşamını yitirdi- nereye koyacaksınız? Bu işin içerisinden çıkamıyorsunuz çünkü mevcut durumu açıklayacak herhangi bir öz güvene sahip değilsiniz, çünkü o süreçleri birlikte yürüttünüz, etme bulma dünyasında aynı süreçlerle karşılaşacağınızdan korkuyorsunuz.
Bakın, Diyarbakır'daki operasyonları bu Fetullahçı yapıyla ortaklaşa yürütüyordunuz. Hatta burada bakanlarınız "O süreçlerin tamamını cemaat yaptı." diye açıklamalarda bulunuyordu. Bakın, o süreçleri yürütenler, gece yarısı arkadaşlarımızın kapılarını kırdırarak, çoluk çocuğun kafasına silah dayayarak belediye başkanını, siyaset yürüten arkadaşlarımızı cezaevine atanlar şu anda cezaevinden "İşkence görüyoruz, bize sahip çıkın." diye haber gönderiyorlar. Gitme yetkimiz olsa gidip görüşeceğiz, onları yaptılar diye onların işkence görmesine falan da rıza veriyor değiliz, onay veriyor değiliz. "Avukat bulamıyoruz." diyorlar, görüyor musunuz?
Bakın, bu hukuksuzlukları yapanların yanına kâr kalmıyor. Yarın sizin de karşınıza aynı şey gelecek. Yarın siz de avukat bulamayacak, cezaevlerinde işkence görecek duruma gelirseniz, o zaman iş işten geçmiş olacak. Yol yakınken bununla ilgili süreçleri tekrar değerlendirmeye, tekrar gözden geçirmeye, yaratılan mağduriyetleri ortadan kaldırmaya ihtiyaç var.
Bank Asyadan kredi çekti diye öğretmenin işine son veriliyor, Darbe Komisyonuna verdiğiniz üye "Ben Bank Asyadan ev kredisi çektim." diyor. Onun işine son ver, ailesini mağdur et, rızkıyla oyna ama Darbe Komisyonunda elemanınız darbeyi araştırmış olsun, darbeyle mücadele etmiş olsun. Gerçekten trajikomik bir durumla, ironik bir durumla karşı karşıyayız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.