GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:10
Tarih:20.10.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

KOBİ'leri, küçük esnafı, ekonomiyi ilgilendiren bir yasal düzenlemenin artık son konuşmalarını yapıyoruz. Biz, bu yasa boyunca da Türkiye'nin temel iç ve dış politikalarında değişiklik yapılmadığı sürece bu tarz palyatif düzenlemeler getirecek yasal birtakım çalışmalarla temel sorunların çözülemeyeceğini ifade ettik. Bir kez daha bunu hatırlatmak üzere ben söz aldım.

Şimdi, bakın, ülkenin bu kadar ağır, çözüm bekleyen sorunları varken sizin tek bir gündeminiz var: Erdoğan başkan olacak mı, olmayacak mı? Nisan ayına referandum yapılacak mı, yapılmayacak mı? Bugün bile bu ülkede onlarca genç yaşamını yitirdi. Şu anda işte Suriye toprağına, Irak toprağına göndermiş olduğunuz askerlerin can güvenliğini tehdit eden dış gelişmeler var. Muazzam düzeyde yanlış yapmış politikalarınız neticesinde büyük bir krizin içerisinde debelenen bir ekonomi var ama sizin tek bir gündeminiz var: Acaba referandum yapılacak mı, acaba Erdoğan başkan olacak mı? Şimdi, buna bir kere hakkınız yok. Bu ülkenin değerli halklarının bu kadar temel sorunu varken bir tek kişi etrafında bir gündemi dayatıp sürekli sorun üreten bir politika yapma hakkınız yok, onu öncelikle ifade edelim. "Akılla, mantıkla, sağduyuyla, demokratik kültürle bütün bu sorunları nasıl çözebiliriz; bir toplumsal uzlaşma kültürü nasıl yaratabiliriz; içeride ve dışarıda bu ülkeyi güvenli bir limana nasıl yanaştırabiliriz"in üzerinde düşünmeniz gerekiyor. Bakınız, 80 milyonun tamamının beklentisi demokratik bir anayasanın yapılmasıdır ama sizin gündeminizde başkanlık anayasası, bizim deyimimizle diktatörlük anayasası var. Yani 12 Eylül darbe anayasası aynı yerinde duracak; oradan üç madde, beş madde, yedi madde, yirmi madde değiştirip darbe anayasasının enkazı üzerinden bir diktatörlük çıkarabilir miyiz diye olabildiğince gerçekten kopuk bir gündemi maalesef bu ülkeye dayatmaya çalışıyorsunuz. Bunun son derece yanlış olduğunu, temel çıkışın ne darbe anayasası ne dikta anayasası, temel çıkışın demokratik bir anayasa olduğunu vurgulamak istiyorum. Eğer hayallerinizde buraya "Egemenlik kayıtsız şartsız Beştepe'dedir." diye yazdırmak varsa o mümkün değil, onu bilmeniz lazım.

Ha, dış politikada da aynı maceracı anlayış aynı şekilde devam ediyor. Bakın, bugün dile getirdik yani Şehba bölgesinde IŞİD'e karşı oradaki halklar bir mücadele, savaş yürütüyorlar; gidip oradaki mücadeleye burnunuzu sokuyorsunuz, gidip orada IŞİD'le mücadele eden güçleri bombalatarak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Durmadan en zayıf olan yapınızla dünyaya parmak sallıyorsunuz. Şimdi, o salladığınız parmağın arkasında dursanız eyvallah ama bakın, bir Rus uçağının düşürülmesinde bu ülkeyi ne hâle getirdiğinizi hep birlikte gördük. Bir taraftan Irak Başbakanına parmak sallarken diğer taraftan heyet üstüne heyet gönderip diplomatik bir dille durumu idare etmeye çalışıyorsunuz.

Şimdi, basına yansıdı, Irak'a gönderilen heyet Şengal'e yeni bir operasyon için Şengal halkına âdeta 75'inci katliam fermanını dayatmak için temaslarda bulunuyormuş. Bakın, bu, ataşe benzinle gitmektir. Orada yaşayan Ezidilere 74'üncü fermanı, katliamı IŞİD yaptı. Siz eğer 75'inci güç olarak "Ben yaparım." gibi bir anlayışla davranırsanız başınıza çok büyük bela alırsınız. Orada Ezidi halkı mazlum bir halktır. O mazlum halk IŞİD zulmüne karşı YBŞ altında kendi öz savunmasını geliştiren bir örgütlülük düzeyi yarattı. "Musul'u Musullular yönetsin, Halep'i Halepliler yönetsin." diyorsun da, ya, Şengal'i Şengalliler yönetince niye bunu ortadan kaldırmak için heyet üstüne heyet gönderip diplomasi yapıyorsunuz? Ama buradan da bir sonuç çıkmayacağını siz de biliyorsunuz.

Bakın, yürüttüğünüz yanlış politikalarla ordusu dağılmış bir devlet aygıtı yarattınız. Ordunun kurmay ekibinin yarısı cezaevinde; yargısı dağılmış, bürokrasisi dağılmış, emniyeti dağılmış yani tarihin en zayıf devlet aygıtıyla "Ben gücüm, dünyaya da parmak sallarım." şeklinde, ayakları yere basmayan politika yürütüyorsunuz. İçeride de, dışarıda da bu ülkeyi felakete götürüyorsunuz. Bu kafayla devam ederseniz, maalesef, hani kendi sonunuzu getirirsiniz ama ülkeyi de büyük tehlikelerin, badirelerin içerisine atarsınız. Onu da hiçbirimiz istemiyoruz. Neticede aynı gemideyiz. Bu ülke yandıktan sonra hiçbirimiz, siz hesap veriyorsunuz diye de mutlu olmayız. Yol yakınken bu yanlışlardan dönün. Temel politikalarda bu Meclisi doğru işletin diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)