| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 19.10.2016 |
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisinin araştırma önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, izin verirseniz, önce ben de 19 Ekim Muhtarlar Günü'nü kutlamak istiyorum, muhtarlarımızın Muhtarlar Günü'nü.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Türk lirası dolar karşısında sene başından bu yana değer kaybediyor. Sene başından itibaren baktığımız zaman, Türk lirasının değer kaybı itibarıyla ülkeleri de sıraladığımız zaman, kendi ligimizde parası dolar karşısında en hızlı değer kaybeden 2'nci ülke Türkiye, 1'inci de Meksika.
15 Temmuzdan bu yana baktığımız zaman, parası en hızlı değer kaybeden ülke biziz.
Moody's'den bu yana da baktığımız zaman, yine, parası en hızlı değer kaybeden ülke biziz.
Ancak, bakıyorum, Hükûmet bu işi çok da ciddiye almıyor görünüyor. "Her şey dolar değildir, dolar da, dolmaz da." falan gibi birtakım ifadelerle bu işi geçiştirmeye çalışıyor ama dolardaki bu oynamanın ekonomiye çok ciddi maliyeti var. Sizin özel kesiminizin net borcu 202 milyar dolara çıkmış. Türk lirası her değer kaybettiğinde özel kesim, borcu nedeniyle çok ciddi zarar yazıyor. Bakın, 15 Temmuzdan bu yana Türk lirasının dolar karşısında değer kaybetmesi nedeniyle özel kesim bilançolarında ortaya çıkan zarar, reel kesimin bilançolarında ortaya çıkan zarar 40,3 milyar Türk lirası.
Yine, ekonomiyle ilgili olarak, geçmişte de gördüğümüz "Teğet geçti." yaklaşımının bugünlerde de hâkim olduğunu görüyoruz ama rakamlara da baktığımızda işlerin öyle pek de teğet geçmediği ortaya çıkıyor. İkinci üç aylık dönemde Türkiye'de büyüme hızı 3,1'e düşmüş. 3 gibi bir büyüme hızı Türkiye için gerçekten çok düşük bir büyüme hızıdır. Birinci altı aydaki büyüme hızı da 4'ün altına inmiş, 3,9 olmuş; ilk çeyrekteki hızlı, 4,7'lik büyümeye rağmen.
Bir orta vadeli program yapmışsınız, 2016'ya ilişkin tahminler var. 2016 yılında büyüme hızını 3,2 olarak Hükûmet tahmin etmiş. Peki, hedef neydi arkadaşlar, altı ay önce hedef neydi? Yüzde 4,5. Büyümeyi 4,5'tan 3,2'ye düşürüyorsunuz ama "Ekonomide sorun yok." diyorsunuz. İşsiz sayısı 354 bin kişi artmış. Bu da rekor. Normal hesaplara göre 3 milyon 324 bin işsizimiz var. "İş bulamadığım için iş gücü piyasasından çekiliyorum. Bana iş verirseniz ben çalışırım." diyenleri dâhil ettiğiniz zaman işsiz sayısı 5 milyon 874 bin. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısına baktığımız zaman da bu işsizlik verileri açıklandığından bu yana rekor, 3 milyon 401 bin kişi.
Tabii, bundan daha önemlisi, bizim ülkemizin en önemli karşılaştırmalı üstünlüklerinden biri olan, mukayeseli üstünlüğü olan, gençler. Genç işsizlerimizin sayısı geçen yılın aynı dönemine göre, temmuz ayında 1,5 puan artmış, yüzde 19,8 olmuş. Yani, iş arayan her 5 gencimizden 1'ine iş veremiyoruz. Bunlar son derece yüksek rakamlar.
"Ekonomide sorun yok." deniyor, bir başka rakam: TÜİK'in gelir yaşam koşulları endeksi 2015 yayınlandı. Avrupa Birliği standartlarına göre Türkiye'deki yoksul sayısı 16,7 milyon kişi, yani 17 milyon kişi yoksul. Şimdi, bunu görüp nasıl "Ekonomide sorun yok." diyebiliyoruz? Kabaca, her 5 kişiden 1'i yoksul.
Özel yatırımlar: 2011 yılında özel kesim yılda 140 milyar dolar yatırım yapıyormuş, 2016'nın birinci yarısının sonuna geldiğimizde yıllık yatırım rakamı 114 milyar dolara düşmüş. Yani, 26 milyar dolar daha düşük yatırım yapıyoruz 2011 yılına göre. E, şimdi, buna bakıp "Ekonomide sorun yok, ekonomimiz güçlüdür." diyebilir miyiz? Yatırım yok. Nasıl siz ileride bu gençlere istihdam yaratacaksınız, iş imkânlarını artıracaksınız?
Dış borcumuzu söylüyorduk biz, "Dış borcumuz arttı." diyorduk. Buna karşılık, siz diyordunuz ki bir zamanlar: "Dış borç eğer yatırımlarda kullanılıyorsa problem yok. Ayrıca, özel kesimin borcuysa bizim için hiç problem yok." Şimdi, 2001 yılında yani Türkiye'nin yaşadığı o önemli krizden önce dış borcumuzun gayrisafi yurt için hasılaya oranı yüzde 57,7 imiş, 2016'nın birinci yarısında yüzde 59,5'e çıkmış. 2011-2016 arasında dış borcumuz tam 118 milyar dolar artmış arkadaşlar. Buna karşılık ekonomide yaratılan hasıla yani gelirimiz aynı dönemde 66 milyar dolar küçülmüş. Şimdi, kalkıp "Sorun yok." diyebilir miyiz? Ha, şunu diyebilirsiniz: "Efendim, 15 Temmuzdan sonra oldu." Şu verdiğim rakamların hepsi 15 Temmuzdan önce. Demek ki, ekonominin içine düştüğü sıkıntının 15 Temmuzla herhangi bir ilgisi yok. Ondan sonra daha da arttı ama 15 Temmuza gelene kadar da ekonomide çok ciddi sıkıntılar zaten görünür hâle gelmişti.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben bakıyorum, geçen gün Sayın Başbakan konuşuyor, diyor ki: "Küresel sermayeyi gelişmiş ekonomilerde çok sıkıştırıyorlar, 50 tane soru soruyorlar adamlara, adamlar gidecek yer arıyor." Arkadaşlar, bu bugünün dünyasında en tehlikeli yaklaşımdır. Bakın, bir şey söyleyeyim: Geçenlerde bu Mecliste bir tane yasa çıkardık kara paranın aklanmasıyla ilgili. Ben yetkililere soruyorum: Bu kara paranın aklanması yasası çerçevesinde, bu yasaya göre işlem yapan yabancı banka sayısı kaçtır? Yapmıyorlar. Neden? Çünkü denetimin olmadığı yerde hem uluslararası kuruluşlardan hem de büyük ülkelerden yapılan işlemler nedeniyle çok ciddi cezalara maruz kalıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'nin son dönemdeki politikaları nedeniyle "İstanbul'u küresel finans merkezi yapacağız, küresel finans merkezi yapacağız." diyorsunuz, bir sürü yatırımlar yaptık orada ama son bir yılda İstanbul, Küresel Finans Merkezi Endeksi'nde 12 sıra birden geriledi. Siz İstanbul'u nasıl küresel finans merkezi yapacaksınız?
Değerli milletvekilleri, son olarak, yine Sayın Başbakan şunu dedi: Ekonomik meseleler karşısında en büyük reform başkanlık sistemini getirmekmiş, başkanlık sistemi olursa refah da gelirmiş. Şimdi, ben size bazı rakamlar vereceğim, bunları kendiniz de kontrol edebilirsiniz: Bugün dünyada ekonomisi en gelişmiş 20 tane ülkeye baktığımız zaman bunun 17'sinde parlamenter sistem var, 1'inde doğrudan demokrasi var, 2'sinde de başkanlık sistemi var ama en sondaki, en kötü durumdaki 20 ülkeye baktığımız zaman, 14 tanesinde başkanlık sistemi var, 5 tanesinde yarı başkanlık sistemi var, 1 tanesinde de parlamenter demokrasi var. Şimdi, başkanlık mı bizim milletimize refah getirecek, zenginlik getirecek yoksa parlamenter rejimi güçlendirirsek mi milletimizin cebi dolacak, milletimiz refaha kavuşacak?
Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye çok ilginç bir dönem geçiriyor. 7 Haziranda seçim sonuçlarını beğenmediniz, 1 Kasımda yeniden seçim yaptık, Mayıs ayında seçilen Başbakanı beğenmediniz, Başbakanı değiştirdik, ondan sonra terör artmaya başladı, 15 Temmuzda darbe girişimi oldu, daha sonra da OHAL ilan ettik, Türkiye OHAL'le yönetilir oldu. Şimdi, neresinden bakarsak bakalım OHAL'le yönetilen bir ülkeye güven duyulmaz. Bunu söylüyor yabancılar da zaten "Siz 'Üç aydan önce OHAL'i bitireceğiz.' dediniz, üç ay daha uzattınız, daha da uzatacaksınız, demek ki sizin durumunuz ciddi ya da birileri sizde diktatörlüğünü ilan etmek istiyor, siz de buna destek oluyorsunuz. O zaman biz gelmeyiz Türkiye'ye, dışarıdan sizi seyrederiz." diyor.
Arkadaşlar, bir an önce ekonomiyi ciddiye almak lazım. Bakın, şunu söyleyeyim: Şimdi, başkanlık sistemiyle ilgili olarak bir de bütün bu gelişmelerin ardından referandumu gündeme getirdiniz. Açık söyleyeyim, bu ekonomi bir rahat nefes almayacak, sürekli belirsizlikle mi boğuşacak?
Teşekkür ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öztrak.