| Konu: | 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (1/746) ile İç Tüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 13.10.2016 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de 3'üncü madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu madde yargı mensuplarının karşılaşacağı tedbirler, uygulanacak tedbirler ya da görevden atılmalarına ilişkin ayrıntılı bir düzenleme içeriyor. Doğrusu bu madde tüm hukuk kurallarını, ulusalüstü sözleşmeleri, hâkimlik, yargıçlık teminatını ve bugüne kadar olan tüm mevzuatı tümüyle yerle bir ettiği için bizim önergemizde bunun madde metninden çıkarılması gerektiğini ifade ettik. Zira bunun yolu bellidir; eğer bir iddia varsa, suç varsa buna ilişkin her meslek grubunda olduğu gibi, bunun soruşturulması, kovuşturulması ve ilgili yasal mevzuat gereğince gereğinin yapılması gerekiyor.
Yalnız, "yargı mensupları" deyince tabii başka bir boyutta da değerlendirmek gerekiyor. Gerçekten bu yargı mensupları sindiler mi bir yerlere; Yargıtaya, Anayasa Mahkemesine, Danıştaya, Sayıştaya, ağır ceza başkanı olmak için, hani Cumhurbaşkanının dediği gibi, "Sızdılar." diyor. Demin de Sayın Grup Başkan Vekili "Haince ve sinsice kurumlarımıza sinenler..." dedi. Böyle bir şey olabilir mi? Gerçekten bunu söyleyenler acaba bunun realitesine inanıyorlar mı? Bir Anayasa Mahkemesi üyesi o mertebeye gelmek için nasıl bir sinsice plan uygulayabilir ya da nasıl sızabilir? Bu cümleler, bu beyanlar bütün dünyada sadece ülkeleri, farklı kesimleri bize güldürüyor, sadece gülünç oluyoruz. Bu nedenle bu gülünçlükten vazgeçelim. Bu hâkim ve savcıları iktidar partisi kendi oluşturduğu komisyonlarca göreve aldı. Bunların, Adalet Bakanlığının bilgisi dışında hiçbir hâkim ve savcının ya da üst düzey yargı mensuplarının atanmayacağını 2002 yılından beri hepimiz bal gibi biliyoruz. Dün bu hâkim ve savcıların işlemlerinin, hukuka aykırı kararlarının, bunları onaylamasına dair tasarruflarının arkasında duran iktidar, bugün bu yargı mensuplarını terör örgütü üyesi olmakla, cemaatle ilişkili olmakla ve suç işlemiş olmakla itham etmektedirler.
Yine, aynı yargı mensupları, gerçekten nasıl tespit edildi birkaç günde? Şu andaki rakama göre, son rakam, 3.456 hâkim, savcı görevden uzaklaştırıldı, 979'u gözaltına alındı, 632'si tutuklandı, böyle bir sürede. Niye? Cevap vereyim: Çünkü liste ellerinde. Onlar cemaat kontenjanından ya da FETÖ kontenjanından aralarındaki anlaşma gereğince zaten bu hâkim savcıları yerleştirmişler demek ki. Bu, ne bir sızmadır ne bir sinmedir; bu, bir ittifakın, iş birliğinin neticesidir. Bu listeler ellerinde olduğu için, darbe girişimi bahanesiyle ve verdiği fırsatla derhâl sonradan ilk KHK'ye yerleştirilerek yargıda böyle korkunç bir kıyım yapılmıştır aslında. Yani, bu insanların tümünün terör örgütü üyesi olup olmadığını söylemek durumunda değiliz. Tabii ki adil bir yargılanmaya tabi tutulmalı, hiç kimse ayrıcalıklı olmamalı, varsa suçları cezalarını da almalılar. Ama kanun hükmünde kararnameye bir madde ekleyerek "Bunların hepsi böyledir; görevden attım, uzaklaştırdım ve bunu bu kadar kısa sürede tespit ettim." demek hiç kimsenin inanacağı bir söz olamaz, değildir, biz de inanmıyoruz; her zaman olduğu gibi büyük yalanlarla, büyük sözlerle halk aldatılmaya devam ediliyor.
Değerli arkadaşlar, ayrıca şunu da söyleyeyim: Yani, o soruları bir tarafa bırakıyorum; kaç kişiydi, neredeydi, nereye yerleştirildi? Bunların cevabı tek bir cümledir: Bunu yerleştirenler almıştır, bunun başka bir cevabı yoktur.
Diğeri, 2009'da KCK operasyonlarını çok anlattık. Peki, bu hâkim, savcıların, binlerce hâkim, savcının yargıladığı on binlerce yurttaşın mağduriyetleri ne olacak? Üç yıl, beş yıl, altı yıl cezaevinde kalan, haksız yere tutuklanan, sadece siyasi saiklerle cezaevlerinde cezalandırılan ve hâlâ bulunan, mahkûm edilen bu tutuklu ve hükümlülerin hakları için iadeimuhakemeye yönelik taleplerimiz neden görmezden geliniyor? Bu konuda behemehâl, kesinlikle bu mağduriyetlerin, eğer durum buysa, önlenmesi gerekiyor. 17-25 Aralık onlara yönelince herkes kendini aklamak için hâkim, savcıları görevden alıyor ama vatandaş terör üyesi olduğu iddia edilen hâkim, savcı tarafından yargılanabilir ve ceza alabilir deniyor.
Bu konuda daha söyleyecek çok sözümüz var ama kimse "sindi" demesin. Bu ASKİ'nin faturası. Ankara Büyükşehir Belediyesi 17-25 Aralıktan sonra bile Bank Asyanın reklamını bu faturada veriyor değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sinme, sızma falan değil. Bank Asyanın reklamını yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi 17-25 Aralıktan sonra -altını çizerek söylüyorum- Bank Asyanın reklamını veriyorsa iş birliğinin düzeyini de halkımızın takdirine bırakıyorum diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)