Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 3 |
Tarih: | 05.10.2016 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 5 Ekim Dünya Emekçi Öğretmenler Günü'nü kutlayarak söze başlamak istiyorum. Ancak, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü öğretmenlerimiz nasıl karşıladı? Açığa alınmalarla, görevden alınmayla, tutuklamalarla ve bunun gibi onlarca hukuksuz -işkence edilerek- ve yasa dışı yöntemler kullanılarak öğretmenlerimiz tutuklandı, büyük bir kısmı da görevden alındı.
Değerli milletvekilleri, ayrıca şimdi hukuka uygun olmayan mülakatlar yapılıyor ve bu mülakatların da soruları son derece enteresan, akıl dışı ve neredeyse sapkınlık düzeyinde. Ben o soruları biraz okumak istiyorum size: "Oruç tutuyor musun?", "'Reis' deyince aklına ne geliyor?", "Gezi olaylarına katıldınız mı?", "Ezanın Kürtçe okunması hakkında ne düşünüyorsunuz?", "'Sayın Öcalan' ifadesi hakkında ne düşünüyorsunuz?", "Hangi dershaneye gittiniz?", "15 Temmuz sürecini değerlendirin.", "Tarık Akan hakkında ne düşünüyorsunuz?", "Bir vatan hainiyle arkadaşlık yaptınız mı?"
Şimdi ben soruları tek tek cevaplamak istiyorum. Kürtçe ezan okununca Allah katında, haşa, kabul mü edilmiyor? Bu nasıl bir sorudur, bu nasıl sapkınca bir sorudur? Ya da "Bir vatan hainiyle arkadaşlık yapıyor musunuz?" diye bir soru sormak nasıl bir mantıktır? Öyleyse on dört yıldır siz burada cemaatçilerle gece gündüz kol kolaydınız, ortak çıkar ilişkiniz vardı, her türlü suçu beraber işlediniz; nasıl oluyor da bunu görmezden gelip de öğretmen adaylarına şunu soruyorsunuz: "Bir vatan hainiyle arkadaşlık yapar mısınız?" Eğer vatan hainliği gerçekten bu ülkede karşılık bulmuş olsaydı AKP'nin yüzde 99,9'u cezaevine girmiş olacaktı çünkü bilerek ve isteyerek onlarla örgütlendi, iktidar oldu; artık, iktidar çelişkisinden ve çatışmasından sonra onları vatan haini ilan etti.
Şimdi, ayrıca da bu kadar her türlü Kürt düşmanlığı, Kürt'ün her şeyine düşman bir bakış açısı üzerinden bir yaklaşım var. Kürtçe ezan okumakla bu nasıl değerlendirilebilir ya? İnsan bu kadar mı ırkçı olabilir? İnsan bu kadar mı sevgisiz, nefret duygusuna sahip olabilir? Ve bununla mı öğretmen atamaları belirlenecek, bununla mı millî eğitim politikası belirlenecek? Ama, şu önemli: Tabii ki şimdiki Millî Eğitim Bakanı daha önce Millî Savunma Bakanıydı, hâlen o güvenlikçi politikaları şu anda millî eğitimde uygulamak üzere burada faaliyet yürütüyor. Öğretmenliği, öğretim faaliyetlerini tamamen güvenlik politikası üzerinden götürüyor. "'Reis' sizin için ne demek oluyor?" diye sorduğunda aslında biz bunu çok iyi biliyoruz. Kürdistanda sokağa çıkma yasaklarında her türlü hukuksuzluğu, zalimliği, insanlık suçunu işleyenler, bu unsurlar "Reise bin selam." diyen bu zihniyet ve bu zihniyeti sorgulamak, tartışmak ve yargılamak gerekirken "'Reis' sizin için ne anlama geliyor?" diye sormak gerçekten akıl dışı bir şey. Bunu nasıl insan sorabilir? Nasıl "Kürtçe ezan" diye sorabilir yani, nasıl sorabilir?
Bunun dışında, Diyarbakır'da, Amed'te millî eğitimde gözaltına alınan öğretmen sayısını size söyleyeyim: 4.314 ve bunun içinde 1.301'i de görevden alındı. Şimdi, soruyorum ben size: Bunların içinde anneler var, kadın öğretmenler, çocuğu, bebekleri küçük olanlar var. Yeni doğan, 20 günlük bebeğiyle gözaltına alındı, babası iki saatte bir çocuğunu emzirmek üzere emniyete gözaltındaki annesine götürdü. Yine, 2 çocuk annesi -biri 18 aylık, diğeri 4 yaşında olan- bir öğretmen arkadaşımız gözaltında, babası sürekli çocuğu emzirmek için götürüp getiriyor. Bununla birlikte, yüzde 40 engeli olan bir öğretmen arkadaşımız var, ilaçları dahi verilmiyor ve bu kadar ağır bir zulmü -şuraya baktığınızda- uygulayan bir partinin oturup bunun karşısında açık ve net "Biz bunu yaptık." diyecek yürekli vekillerinin burada oturması gerekir. Madem sen bu millî eğitim politikasını uyguluyorsun o zaman gelip burada oturursun, savunursun, sahiplenirsin. Ne geliyor, burada sahiplenme var ne -tırnak içinde- "millî irade" dedikleri hiçbir millî iradeyi anlatmayan, sadece tekçi zihniyeti ifade eden bir yaklaşımı var, onun üzerinden politika yürütüyor ama buraya gelme konusunda da hiçbir sorumluluk almıyor. Nasıl olsa ona şu söylenmiş: "Oylamada git oyunu ver, onun dışındakilere karışma. Biat üzerinden biz seni burada idare ederiz." Bütün mesele budur.
Şimdi, ben, Diyarbakır'da ayrıca gözaltına alınan ve şu anda beş gündür avukatları bile alınmayan öğretmenlerin hikâyesini biraz size anlatmak istiyorum. Kürt şair ve yazar Renas Jiyan şu anda gözaltında, yine yazar Murat Özyaşar gözaltında. Bununla birlikte toplamda 17 öğretmen şu anda gözaltında ve 2 kardeş gözaltında, biri tutuklandı, diğeri şu anda gözaltında. Bir karı-koca, eşler, önce erkek öğretmen tutuklandı, sonra kadın; eşi şu anda gözaltında ve 2 çocuğu -biri 4 yaşında, biri 2 yaşında- şu anda dışarıda ve başkaları bakıyor bu çocuklara. Şimdi, burada, bu kadar sert, insanlık dışı yaklaşımlarla bu halka karşı ve bu öğretmenlere karşı, yarın öbür gün koşullar düzeldiğinde, şartlar değiştiğinde bu günleri nasıl açıklayacaksınız? Bu öğretmenlere ne diyeceksiniz? O çocukların gözaltına alınmasını nasıl açıklayacaksınız? Haberimiz yoktu diyemezsiniz. FETÖ'cüler dedi diyemezsiniz çünkü FETÖ'cüleri zaten her gün tutukladığınızı söylüyorsunuz, bir kendiniz hariç. Bunu nasıl izah edeceksiniz? Bu annelere nasıl açıklama yapacaksınız? O çocuklar, gözaltında büyüyen çocuklar, cezaevinde büyüyen çocuklar genç olduğunda bu devlete, bu iktidara nasıl bir duyguyla bakacak? Nasıl onlara barış eli uzatacaksınız? O çocukların babalarını, annelerini tutukladığınızda, yoksul bıraktığınızda, ekonomik olarak her türlü şeyini ambargo altına aldığınızda -ve aldınız- o çocuklar büyüdüğü zaman o yoksullukla size karşı nasıl bir duyguyla büyüyeceğini düşünüyorsunuz? Kürdistandaki insanların size karşı nasıl bir tepkisinin olduğunu tahmin ediyorsunuz?
Bakın, Millî Eğitim bir yazı göndermişti. EĞİTİM-SEN duvarına bir yazı asmış, demiş ki: "Sürgünlere, gözaltılara, haksız tutuklanmalara karşı direneceğiz." Valilik ne yazdı? "Genel ahlaka aykırı." diye o pankartı kaldırdı. Şimdi insanların onuruna sahip çıkması gerekmiyor mu? Onurlu olan hak ettiği şeye sahip çıkmak değil midir? Asıl ahlak bu değil midir? Ahlak dediğiniz emeğine sahip çıkmaktır. Ama oradaki yazıyı genel ahlak sınırları dışında görmek... Burada bir sorun var. Asıl gayriahlaki yaklaşım budur, asıl gayriahlaki, sapkın yaklaşım bu sorulardır.
Konuşmamı şunu bir kez daha ikaz ederek bitirmek istiyorum: Bu kadar sapkın, mantık dışı, ahlak dışı yaklaşımlarla bir millî eğitim sistemi oluşturulamaz. Bu sorularla asla oluşturulamaz. Kürt düşmanlığı üzerinden, Alevi düşmanlığı üzerinden, etnik veya inanç farklılığı üzerinden bir grup oluşturup onunla imha ve soykırım politikasını yürüteceğinizi sanıyorsanız olmaz, milyonlarca Kürt var, milyonlarca Alevi var. Bu saatten sonra asimilasyon olma konusunda... Asimilasyon yapma şansınız yok, hiçbir şekilde bunun gerçekleştirilme şansı yok, sadece halklar arasında, iktidarlar arasında, topluluklar arasında nefret, ırkçılık, ayrımcılık yetiştirir, bu da Allah muhafaza Türkiye halklarını -belki de çok yakın bir tarihte, gerçekten çok üzülerek söylüyorum- iç savaşa kadar götürür. Çünkü toplumsal bir vaka var ortada; binlerce insan görevden alınmış, haksız, hukuksuz şekilde yargılanıyor; haksız, hukuksuz şekilde tutuklanıyor; çoluğu çocuğu, bütün aile bunun üzerinden cezalandırılıyor. Sadece onlarla aynı fikre sahip olmadığı için, sadece onlarla aynı yolda yürümediği için, sadece onlara itiraz ettiği için, onların politikalarını ikaz ettiği için, bunun üzerinden cezalandırılıyor, bunun üzerinden kendilerince terbiye edilmeye çalışılıyor. Ne bu bir cevap getirir... Sadece ve sadece halkların, çalışanların, emekçilerin, kamu emekçilerinin daha fazla kopuşu demektir ve her kopuş kendi içinde bir direnişi getirir, her direniş de -sizin 15 Temmuzdaki çağrılarınız ne kadar meşruysa- sokaklara çıkmayı, kendi özlük, ekonomik ve sosyal haklarını sahiplenmeyi getirir. Bu konuda da herkes net tutumunu almıştır ve almaya devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.