| Konu: | 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 05.10.2016 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Dünya Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz. Gerçekten, biz de 18 milyonluk eğitim ordusu ve 900 bin civarında eğitimcimizle birlikte 2016-2017 eğitim öğretim yılını açmış bulunmaktayız. İnşallah amacına uygun, birlik beraberliğimize katkıda bulunacak bir eğitim öğretim yılı temennisiyle konuşmama başlamak istiyorum. Bu vesileyle eğitim öğretimdeki evlatlarımıza başarılar, eğitimci kardeşlerimize de inşallah bu kutsi görevlerinde üstün başarılar diliyorum.
Efendim, son zamanlarda gerçekten eğitim öğretimimizi de çok yıpratan, yakından ilgilendiren birtakım şeyler olmaktadır. FETÖ terör örgütünün yapılanmasını çözelim derken, hukuksal tabanı olmayan, böyle isimsiz ya da mesnetsiz birtakım dilekçeler dikkate alınarak eğitim camiasından çok değerli öğretmenlerimiz uzaklaştırılıyor.
Özellikle şunu belirtmek isterim: Anadolu'da bir ailenin değil, bir sülalenin umududur bir öğretmen çünkü Türkiye'nin şartları ortada, işsizlik oranının ikili rakamlara çıktığı ülkemizden bahsediyoruz. Bu şartlarda, bir aileden bir çocuğun bir polis memuru olması, öğretmen olması, askerî bir pozisyon alması, kısaca devlet memuru olması çok büyük önem arz ediyor. Bırakın o aileyi, inanın sülalenin kurtarıcısı gözüyle bakılıyor. Şimdi, böyle bir durumda, efendim, bu insanların her gün yeni listelerle, sendika üyeliği gibi, banka hesabı gibi, çocuklarının şu ya da bu okullara gönderilmesi gibi sudan sebeplerle, bir travmatik sonuca neden olarak işlerinden uzaklaştırılması, bizlere ulaşan en büyük şikâyetleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla, bir taraftan Yenikapı ruhunu canlandırmaya, birlikte tutmaya, ortak, tek vücut hâlinde tezahürünü sağlamaya çalışırken bir taraftan da mülakatlar koyarak öğretmen atamalarında ve diğer memuriyet atamalarında yine ders almamışçasına birtakım kendi siyasi görüşümüzü öncelememiz sıkıntı yaratmaktadır. Bu konuda büyük şikâyetler alıyoruz.
Bakın -bunun daha ilerisine gidilerek- pazar günü bir TRT konseri oldu; 15 Temmuz şehitleriyle ilgili bir konser, anma konseri. Türküler söylendi, ağıtlar yakıldı; hepimiz ağladık, duygulandık, gerçekten gözyaşlarımızı tutamadık. Ama, bakın, buradan siyaseten yaptığımız bu ikircikliliği, ayrımcılığı ne olur bari şehitler üzerinden yapmayalım. Ben buradan sözü gelmişken, sırası gelmişken bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Sadece 15 Temmuz şehitlerine değil -bu Türkiye Cumhuriyeti devletindeki toprağımızın her metrekaresinde inanın şehitlerimizin kanı vardır- bütün şehitlerimize rahmet dileyelim. Sadece bir ilçemizdeki 9 şehidimizin anısına mitingler yapmaktansa -Dağlıca'da onun 10 katı şehidimiz var, Bingöl'de onun 10 katı şehit verdik, Yavi'de böyle bir katliam yaşadık- Türkiye'nin birçok yerinde şehitlerimiz var, bunları da anmayı, hatırlamayı unutmayalım çünkü bunların hem ruhaniyetleri inciniyor hem de hayattakileri, aileleri ve yakınları bundan rahatsızlık hissediyorlar. Dolayısıyla, biz bütün şehitlerimize tek vücut sahip çıkalım ve özellikle bunların yakınlarını da unutmayalım, gazilerimizi de unutmayalım. Bakın, hâlâ daha terörle mücadelede, vatan mücadelesinde yara almış ama gazi sayılmayan mağdur büyük bir kesim var. Kazan'da miting yapalım eyvallah, oradaki kardeşlerimiz gerçekten cansiparane mücadele verdi ve şehit oldular ama inanın, çocuğuyla, karnındaki bebeğiyle şehit olan kardeşimizi de unutmayalım. Terörle mücadeledeki şehitlerimizi, gazilerimizi de bir an önce hak ettikleri haklara kavuşturalım. Bunu yapmazsak, inanın, gerçekten bunu "Bütün şehitler eşittir, bazıları daha eşittir." mantığına dönüştürürüz. Bu da bizim toplumumuzda hiç istemediğimiz yeni kutuplar, yeni sosyal yaralar oluşturur diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.