| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 04.10.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
26'ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının hayırlara vesile olmasını, ülkemizin barışına, demokrasisine, özgürlüklerin genişletilmesine katkı sunmasını temenni ediyorum. Tabii, Meclisin genel pratiğine baktığımız zaman maalesef bu temennilerimizin hayata geçeceğine dair çok fazla umut taşımadığımızı da buradan altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Şimdi, her ne kadar AKP grup önerisi Meclisin çalışma saatlerini düzenlemeyle ilgili bir öneri sunmuşsa da özellikle 15 Temmuzdan itibaren adım adım işlevsizleştirilen, iradesi hiçe sayılan ve âdeta bir vesayet altına alınmış Meclis pratiğiyle karşı karşıyayız. Bir kere, bununla yüzleşmeden buradan ne Meclisin gündemini ne de Meclisin çalışma saatlerini, çalışma takvimini doğru dürüst bir şekilde tartışamayız, ele alamayız. Biz, özellikle, olağanüstü hâl ilanı ve kanun hükmünde kararnamelerle bu Parlamentonun iradesinin boşa çıkarıldığı dönemde bütün uyarılarımızı yaptık. Bunun açık bir darbe uygulaması olacağını, Parlamento dışında bir iradenin Parlamentoya sürekli birtakım yasal düzenlemeler dayatma yetkisinin olmadığını ifade ettik ama maalesef bugüne kadar iktidar partisinin bu konuda duymuş olduğu tek bir rahatsızlık, düzeltmiş olduğu tek bir hususa tanıklık etmedik.
Bakın, bu Meclis 15 Temmuz darbesini 4 siyasi partinin ortak iradesiyle boşa çıkardı, 4 partinin duruşuyla bu Meclise yönelik bombalama yapılsa bile 79 milyonun iradesinin teslim alınmayacağı bütün dünya kamuoyuna gösterildi. Darbeden hemen sonra 4 partinin altına imza atmış olduğu deklarasyon aslında ileriye dönük son derece önemli mesajlar taşıyordu. Darbeyi boşa çıkarmış bir Meclise, maalesef, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Grubu güvenmedi, bu Meclis üzerinden darbeyle mücadele edilmesi gerektiğiyle ilgili hiçbir uyarıyı dikkate almadı. Biz o dönemde açık bir şekilde söyledik, darbeyle mücadele uygulamasında buraya getireceğiniz her türlü yasal düzenlemeye, hukuki normları göz önünde bulundurarak belli ilkesel kavramlar içerisinde destek sunacağımızı söyledik ancak siz siyasi partilerin size vermiş olduğu bu krediyle, darbeyi boşa çıkarmış bu Meclis iradesiyle bu süreci yönetmek yerine, maalesef, tek kişinin iradesini esas alan ve bu Meclisin iradesini de boşa çıkaran bir uygulamaya imza attınız. Dolayısıyla burada son derece ciddi bir problemle karşı karşıyayız.
Hemen darbe tartışmalarının akabinde bu Mecliste bir darbe komisyonu kuruldu 4 siyasi partinin ortak iradesiyle, bu komisyonun bir an önce çalışması gerektiği ifade edildi. Maalesef, iktidar partisi önce üye vermeyerek sonra Meclisin tatile girdiği -ki Meclis bu ülkede bu kadar devasa sorunlar varken, her gün onlarca cenaze kalkarken, 79 milyonun tamamı üzerinde nefes alamaz bir baskı cenderesi varken nasıl tatil edilir, onu da anlayamıyoruz- döneme denk gelecek şekilde o darbe komisyonunun çalışmasını engelledi. Düşünün, ülkenin gündeminde 15 Temmuz darbesi var, Mecliste bir komisyon kurulmuş ama bu komisyon tek bir çalışmaya imza atmamış, o tarihten bugüne kadar darbenin siyasi ayağıyla ilgili tek bir süreç yürütülmemiş. Yani hayatının bir döneminde cemaat okullarında okuyan, yok, bilmem, evlerinde kalan, Bank Asya'da çay içenlere yönelik her türlü uygulama yapılıyor; cemaatle hiç alakası olmayan Kürt, Alevi, sol, sosyalist, muhalif kesimlere yönelik tam bir tasfiye operasyonu, âdeta toplumsal yaşamı soykırım anlayışıyla devreye geçiriliyor ama buna karşın darbenin siyasi ayağıyla ilgili tek bir çalışma yok, tek bir soruşturma süreci yok. Bank Asya'da çay içenin işine son ver, tutukla, cezaevine gönder ama ByLock sistemine sahip bakanla ilgili ya da milletvekilleriyle ilgili tek bir süreç yürütme. Bu nasıl bir samimiyetsizlik? Bu Meclisi, bu Parlamentoyu bu şekilde itibarsızlaştırma, bu şekilde işlevsizleştirme hakkına sahip misiniz?
Bakın, bu Meclis tatile girmeden hemen önce 4 siyasi partinin ortak iradesiyle kayyumla ilgili düzenleme torba yasadan çıkarıldı. Yani şu kapı arkasında bugüne kadar verilen sözleri bu şekilde hiçe sayan bir uygulamaya bu Meclis tanıklık etmedi. Ancak verdiğiniz sözler, ortaya koyduğunuz iradeye rağmen kayyumla ilgili bir düzenleme kanun hükmünde kararname olarak getirildi, hiçbirinizden ses çıkmadı. Bizim irademize, bizim vermiş olduğumuz sözlere "Saygısızlık var burada." demediniz. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu Meclisin 4 siyasi partisinin iradesi bir kişinin karar verdiği bir KHK'yla boşa çıkarılacaksa o zaman burada neyi tartışacağız? "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazıyor, bu pratik ona mı uyuyor? Bence bu yazıyı değiştirelim artık, egemenlik kayıtsız şartsız tek kişidedir. Belediyelerde de değiştirelim. Yüzde 80 oy almış belediye başkanının yerine memur atayarak görevden alacaksanız "Egemenlik kayıtsız şartsız kayyumdadır." yazın, "atamadadır" yazın, hiç olmazsa halka karşı bu tarz süreçleri net olarak ortaya koyun.
Bakın, her geçen gün bu ülke yaşadığı siyasi krizin içerisinde daha fazla debelenmeye başladı; Suriye'ye yönelik askerî müdahalelerle büyük bir bölgesel krizin içerisine de girmek üzere. Zaten ekonomik kriz, bugün Başbakanın yaptığı açıklamaları dinleyen bir ilkokul öğrencisinin de rahatlıkla anlayabileceği bir boyuta geldi ama bununla ilgili tek bir çözüm yok. Meclis savaş tezkeresiyle açılıyor. Bölgesel krizi daha fazla artıracak bir tezkereye imza atıyor. Olağanüstü hâl muhtarlarla yapılan toplantıda kararlaştırılıyor. Meclisin iradesine, siyasi partilerin görüşlerine başvurulma ihtiyacı bile hissedilmiyor. Oysaki burada, OHAL ilanı olduğunda Başbakan bu kürsüden çıkıp "Biz OHAL'i kendimize karşı, devlete karşı hayata geçireceğiz ve mümkün olduğunca, üç aydan önce de bu uygulamayı kaldıracağız." dedi. Sonuç ne? Elde ne var? OHAL darbeyle mücadelenin nesini açığa çıkardı? Hani, daha darbenin siyasi boyutuyla ilgili bir soru attım ortaya ama cevabını arayan, cevabını bekleyen yüzlerce soruyla ilgili bu süreçte hiçbir şey yapılmadı. Ama, biz biliyoruz ki dert, darbeyle mücadele değil; dert, yasal ve anayasal yetkiyi halktan alamadığı için hayata geçiremediği bir rejim değişikliğini OHAL'le fiilî olarak hayata geçirmektir, tek adam rejimini bu ülkeye dayatmaktır, son derece nettir. Kuvvetler ayrılığı yok, Hükûmete istediği zaman müdahale ediyor, Parlamento devre dışı bırakılmış, yargı 100 metre öteden olmayan düğmelerini ilikliyor; bu durumda biz Türkiye'de artık neyi tartışacağız? Yani, bununla ilgili bütün bu süreçleri ciddi bir şekilde ele almamız lazım.
Bakın, bugün bu saatlerde birçok televizyon kanalının, basın-yayın kuruluşunun ekranları karartıldı, kapıları mühürlendi. İMC TV, Hayatın Sesi, TV 10, Zarok TV, Jiyan TV, Azadi TV tıpkı 15 Temmuz darbecilerinin CNN'e ve TRT'ye yaptığı gibi bugün sizin tarafınızdan mühürlendi. Aynı anlayıştır, aynı anlayış. Özgür Radyo'nun kapıları kırılarak çalışanları gözaltına alındı. Ha darbe gecesi CNN'in kapılarını kırarak oradaki insanları derdest etmişsin ha Özgür Radyo'nun kapısını kırarak çalışanlarını gözaltına almışsın, bunun arasında hiçbir fark yok. Süre kısıtlı ama İMC'nin, Hayatın Sesi, TV 10, bütün bu yayın kuruluşlarının bugüne kadar darbeyle ilgili tutumu da net olarak ortada. Dolayısıyla, bu yürüttüğünüz şeyin darbeyle mücadeleyle hiçbir ilgisi yok. Bakın -keşke süre geniş olsaydı, konuşsaydım- ilk defa Kürtçe çizgi film yayını yapan bir televizyon kanalını kapatmanın utancını yaşattınız. Şirin Baba Kürtçe konuştuğu için ya da konuşturulduğu için darbeci ilan edildi, bölücü ilan edildi ya. Bakın, bütün dünya kamuoyu bu resmi tartışacak. Şirin Baba Kürtçe konuştuğunda bölücü oluyor, Şirine terörist ilan edildi sizin tarafınızdan. Burada Sünger Bob'u siz kriminalize ettiniz, bölücü ilan ettiniz. Ya, böyle bir anlayış olabilir mi? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir, bu nasıl bir samimiyetsizliktir?
Dolayısıyla, yürütmüş olduğunuz sürecin darbeyle mücadeleyle de hiçbir ilgisi yoktur. Bu çalışma takviminden önce, iradesi boşa çıkarılmış Parlamentonun iradesini tekrar tesis etmek ve bu Parlamentonun işlevselliğini ve itibarını sağlamakla ilgili bir gündem bir kez daha hepimizin önünde olmalıdır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)