| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 128 |
| Tarih: | 19.08.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir kuru iktidar uğruna her şeyi feda ediyorsunuz. Yüzlerce yıl birikmiş olan hatasıyla, sevabıyla ne varsa hepsini veriyorsunuz. Bir İsrail meselesi kalmıştı -ki bu İsrail meselesi, bizim kuşağın muhayyilesinin oluşmasında son derece önemli köşe taşlarından biriydi- Sayın Cumhurbaşkanının "Bana mı sordunuz?" demesiyle bunu da verdiniz.
Mavi Marmara'da 9 can var. Ondan sonra, seçim meydanlarında atılan nutuklar, hamaset ve şimdi "ex gratia", lütuf olarak alınan 20 milyon dolar ve bunun karşılığında ne verildi, bunu da arkadaşımız biraz evvel anlattı.
Eğer bu anlaşmayı başka bir parti yapsaydı şimdi ayaktaydınız, şimdi, bu gece sokaktaydınız, ayaktaydınız ama şu anda başınızı eğmek durumundasınız, böyle bakmak durumundasınız.
Değerli milletvekilleri...
SAİT YÜCE (Isparta) - Niye ?
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Niye eğelim?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Niye eğeceksiniz bilmiyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Sen eğ başını.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Benim başım dik, ben eğmiyorum, siz eğeceksiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Kendine bak sen.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - AK PARTİ artık o parti değil, herkes bunu söylüyor, 2002'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi değil. Hani adalet getirecekti, adalet dağıtacaktı? Eşitlik, demokrasi, hukuk devleti, mazlumların ve mağdurların yanında; böyle bir AK PARTİ yok. Tüm sözlerinizde döndünüz, tüm sözlerinizi ortada bıraktınız. Bu anlaşmadan sonra, Mavi Marmara yolcularına "Bana mı sordunuz?" dedikten sonra artık insanlığa, Türkiye'ye, insanlara söyleyecek hiçbir sözünüz yok. Daha evvel söylemiştim, zaten sizin bir gelecek ütopyanız da kalmamıştır.
Değerli milletvekilleri, aslında siz, Adalet ve Kalkınma Partisi pragmatist bir partisiniz, reel politiğin peşinde giden bir partisiniz. İsrail-Filistin meselesi, nutuklar filan hepsi de reel politiğin, iç politikanın gereğiydi. Biliyoruz, siz kurulduğunuzda, 2002'de Amerikalara gittiniz, içerideki vesayet odaklarına karşı dışarıdaki odaklardan destekler istediniz. Musevi lobilerini gezdiniz. Cesaret ödüllerini aldınız. Sonra, uzun süre iyi ilişkiler devam etti. Ne oldu bu ilişkiler esnasında? İsrail'in NATO faaliyetlerine katılmasına izin verdiniz. İsrail'in OECD'ye girmesine izin verdiniz. Nükleer silahlanma konusunda yapılan görüşmede çekimser oy kullandınız, İsrail'in nükleer silahları sorgulanacaktı. Mavi Marmara'dan sonra istenen belgeleri Lahey'deki mahkemeye vermediniz. İsrailli komutanlarla ilgili ortaya çıkarılan, kırmızı bültenle ilgili konularda gereğini yapmadınız. Sonra ne olduysa bir anda işler değişti, sıkıştınız dış politikada içeride olduğu gibi, işte, sonra "..." (x)'ler filan, bütün bunları kullandınız, sonra sıkıştınız, şimdi anlaşma arıyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Siz ne yaptınız ya, siz ne yaptınız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Ben mi yapmışım İsrail'le anlaşmayı arkadaşlar? Ben ne zaman yönettim bu Türkiye'yi?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hayır, hayır, siz ne yaptınız CHP olarak?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Hiçbir şekilde suç ortağı aramayın, suçlu bizzat kendinizsiniz eğer bu bir suç idi ise.
Şimdi, "Bana mı sordunuz?" diyorsunuz. Bakın, bir yazar ciddi bir şey söylüyor, diyor ki: "Artık AKP'nin kurmuş olduğu sistem her ne idi ise onun sigortaları atmıştır." Gerçekten, bütün iddialarınızı bu akşam burada bırakıyorsunuz, bu anlaşmaya "evet" diyerek bırakacaksınız.
Daha vahim bir şey var değerli arkadaşlarım; bu anlaşmayı, böyle bir ortamda, böyle bir psikolojide bu akşam getirerek, gerçekten Mavi Marmara şehitlerinin ruhlarını ciddi bir şekilde rahatsız ettiniz.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - O zaman neden tepki göstermediniz peki?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bu saatte getirdiniz, çünkü kimse dinlemesin, izlemesin. İstemiyorsunuz dinlemesini, yüzünüz yok çünkü değerli arkadaşlarım.
Sadece İsrail'le ilgili zikzaklar mı? Dış politikanız bütünüyle vahamet, bütünüyle.
Suriye politikanız: 400 bin ölü var orada, 400 bin ve sizin politikanız, zaten bir bakanınız da bunu bir şekilde itiraf etti orada.
Mısır politikanız: Ne oldu? Şimdi Sisi'ye mektup yazıyorsunuz. Niçin yalnız bıraktınız Mısır'da desteklediklerinizi?
Evet, değerli arkadaşlarım, kim ne derse desin, İsrail hâlâ -önce dediğimiz gibi, ben söylüyorum, tekrar ediyorum- bir işgal devletidir. İsrail hâlâ terör yöntemleriyle kendi halkını sindiren bir devlettir. Bu böyledir.
Bakın, şurada bir harita var, harita. 1900'lerin başında Filistin neydi -sarı ve yeşil- daha sonra ne oldu, İsrail devleti kurulduğunda ne oldu, 1967'de ne oldu? Ve şu andaki İsrail, Filistin; gösteriyor, yeşil renkler İsrail, Filistin bu. Filistin bu hâle getirilmiştir.
Bakın, bundan on sene evvel, Lübnan'da Doğu Konferansı'yla beraber Şatila Kampı'nı ziyaret ettik. Kamp yöneticisi bir Filistinli. 8 yaşındayken göç etmiş Lübnan'a ve o günden bugüne kampta yaşıyor. Abdullah Kasım bize bir anahtar gösterdi. "Benim tek zenginliğim, tek mülkiyetim bu anahtar. Bu anahtarı babam bana emanet etti. Bu anahtar bizim Filistin'deki evin anahtarıdır. Ben bir gün gidip, evimi açacağım."
Bakın, siz bu umudu iç politika malzemesi yaptınız değerli arkadaşlarım, iç politika malzemesi yaptınız ve şimdi, gecenin bu saatinde, burada, bu anlaşmayı geçireceksiniz.
Bakın, "İsrail'le savaşın." filan demiyoruz; Filistinlilerin bu davasını diplomatik yollarla savunabilirdiniz. Bir ara Türkiye bunları yaptı, güzel de yaptı ama siz bunu yapmadınız, her şeyi uç noktada yaptınız, dış politikayı da, her şeyi uç noktada yaptınız ve her şeyi iç politikanın malzemesi olarak kullandınız meydanlarda, her şeyi.
Bakın, İslamcıların, solcuların Filistin'de basını desteklemeleri haklı bir davaydı, biraz evvel söyledim, çünkü insanlar evlerinden, yurtlarından edildi. Şu anda ambargonun, ablukanın altında yaşıyorlar. Gazze'de yaşamın nasıl olduğunu gidenler biliyor.
Peki, ne var sonunda elinizde? Kupkuru bir iktidar uğruna siz ruhunuzu bırakıyorsunuz bu akşam buraya arkadaşlar, ruhunuzu bırakıyorsunuz. Kaldı ki bu iktidar ne kadar iktidardır, omuzlarınızda ne kadar yüktür, ayrı bir şey.
Arkadaşımız anlattı, ben girmeyeceğim, İsrail Anlaşması nedir, "lütuf" ne demek, "tazminat" ne demek, özür var mı yok mu, abluka kalktı mı kalkmadı mı, ekteki maddeler nelerdir, neler aldınız neler verdiniz. 20 milyon dolar karşılığında ortaya konulan sadece 9 can, 9 şehit midir yoksa Filistinliler de Hamas da, hepsi verildi mi, bu da ayrı bir şey. Özür filan da yok ortada, resmî bir özür de yok ortada.
Bakın, AKP milletvekili arkadaşlarım, 2003'te yine AKP milletvekilleri bu Mecliste hiç unutulmayacak bir destan yazdı, o da şu: Türkiye'nin Amerika'yla birlikte Irak'ın işgaline katılmasını reddettiler Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin oylarıyla beraber 100'e yakın AKP milletvekili.
Bu akşam siz ne yapacaksınız, bekliyorum, merakla bekliyorum; Türkiye bekliyor Sayın Kavakcı sizi. Bu anlaşmalara el kaldırdıktan sonra vicdanınıza nasıl hesap vereceksiniz, gerçekten merak ediyorum. Mavi Marmara şehitlerine ne diyeceksiniz, evinden yurdundan olan milyonlarca Filistinliye ne diyeceksiniz, merak ediyorum. Arafat'ın şu meşhur taş atan çocuk generallerine ne diyeceksiniz? Bu terimleri, bu kavramları çok iyi anlıyorsunuz arkadaşlar, çok kullandık bunları yıllarca beraber.
Sonra, şu meşhur Rachel Corrie için ne diyeceksiniz çok merak ediyorum.
Değerli milletvekilleri, dış politika ve ülkeyi yönetmek...
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Sayın Bekaroğlu, "korsan gemi" açıklamasını da açıklar mısınız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...bambaşka bir şeydir.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Şunu soruyorum: "Korsan gemi" açıklamasını açıklar mısınız?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakın, siz ülkeyi...
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Sayın Kemal Kılıçdaroğlu "korsan gemi" demişti, onu da bir açıklayın.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakın, Kılıçdaroğlu'yla ilgili soruyor. Kılıçdaroğlu o günlerde şöyle bir açıklama yaptı...
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Hayır, 2015'te yaptı, Mart 2015'te yaptı.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...dedi ki: "Ben olsam eğer güvenliğini sağlayamayacaksam bu gemiyi göndermezdim."
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sen de dedin, sen!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı "İsrail'i destekliyor, İsrail gibi konuşuyor." diye meydanlarda bağırdı, çağırdı. Bu da yanlıştı değerli arkadaşlarım. Şurada, sadece dönemin Başbakanının, şu andaki Cumhurbaşkanının o dönem yazdığı şeyler var, bunları paylaşmıyorum. Ülke yönetmek bambaşka bir şeydir. Evet, oy almaya devam ediyorsunuz, aldınız ama...
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bu da iyi yönettiğimizi gösterir.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...ülkeyi yönetemiyorsunuz. On beş sene sonra geldiğimiz yer burasıdır: Demokrasimiz tehdit altında, hukuk yok...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...insan hakları tehdit altında, uluslararası ilişkiler kötü, her şey kötü.
Değerli arkadaşlarım, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)