GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:127
Tarih:18.08.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 411 sıra sayılı torba yasa tasarısının 19'uncu maddesi üzerine söz aldım.

Bu madde, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na ek bir madde ekliyor ve olağanüstü durumlarda kültür varlıklarının, maliklerinin izni olmadan, muvafakati olmadan onarabileceğini, Bakanlık tarafından onarılabileceğini öngörüyor.

Değerli milletvekilleri, aslında, bu torba yasa tasarısının bu maddesi ve birçok maddesinde bir tür paralel hukuk oluşturuluyor, daha sonra göreceğiz kayyum atamalarında, daha başka maddelerde. Aslında, ilgili yasa o sorunla ilgili nasıl bir çözüm bulunacağını ciddi bir şekilde, ayrıntılı bir şekilde yazmış ama Hükûmet bu torba yasa tasarısıyla geliyor karşımıza, diyor ki: "Ayrıca, şu durumlarda, olağanüstü hâllerde, İçişleri Bakanlığının güvenlik endişesi bildirdiği durumda, şu sebepten dolayı görevden alındığında şu şekilde davranılacak."

Değerli milletvekilleri, sizin -özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine söylüyorum- şiddetle karşı çıktığınız ve değiştirilmesini en büyük amaç olarak önünüze koymuş olduğunuz 1982 Anayasası'nın geleneğidir bu. 1982 Anayasası'nda bütün özgürlükler geniş bir şekilde, uluslararası anlaşmalarda nasılsa o şekilde yazılmıştır; arkasından "ama", "ancak" denilerek bu özgürlükler, bu haklar kullanılmaz hâle getirilmiştir. Bu ek maddeyle de gerçekten insanların, o kültür taşınmazının sahiplerinin konut dokunulmazlığını, aile mahremiyetini, mülkiyet haklarını ciddi bir şekilde ihlal ederek Bakanlık "Olağanüstü durum var, güvenlik bozulmuştur." gerekçesiyle değişiklikler yapacak, onarım yapacak onlara sormadan. Aslında, bunun Diyarbakır-Sur'la ilgili olduğunu da ifade etmek durumundayım.

Değerli milletvekilleri, bu bir alışkanlık hâline geldi, gelenek hâline geldi. Bunu diğer hükûmetler de yapardı ama özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti yapıyor. 15 Temmuzdan sonra böyle olmamasını beklerdik. Bakın, daha evvel de söylemiştim, arkadaşlar da çok kızmışlardı; yüzde 50'nin vermiş olduğu -tırnak içinde- bir kibir var: "Biz her şeyi yapabiliriz." Sadece ben, buradan, en az 10 defa söyledim, demokrasilerde ülkeyi seçilmiş çoğunluklar yönetir. Buna hiç kimsenin itirazı yok. Hatta itirazı yokun ötesinde, bu tehlikeye girdiği zaman nasıl Türkiye birlik oldu, nasıl bu Mecliste hepimiz toplandık, o bombalar atıldığında bütün gruplar burada oturdu, bunu gördünüz değerli arkadaşlar. Biz, demokraside uzlaşmış vaziyetteyiz ama demokrasi için büyük bir bedel ödemiş olduğumuz 15 Temmuzun hemen sonrasında Meclisi bu şekilde devre dışı bırakacak yasaların çıkarılması gerçekten bize şaşkınlık veriyor değerli arkadaşlarım. Siz, sadece Meclisi değil belediyeleri, ilgili bütün kurumları devre dışı bırakıyorsunuz; bütün yetkileri merkeze topluyorsunuz, Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz. Bakın, öyle maddeler var ki bu torba yasa tasarısında; örneğin 75/4. "Şu, şu, şu kanunlarda istisnalar getiriyoruz." diyorsunuz. Kanunlar duruyor yerinde ama Bakanlar Kurulu kararıyla... Hâlbuki bu yetki Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisidir ve yasa yapma yetkisi hiçbir şekilde devredilemez değerli arkadaşlarım.

Bakın, demokrasilerde -yani dünyayı yeniden keşfedecek değiliz- evet, seçilmiş çoğunluk yönetir ama seçilmiş çoğunluk hukuk içinde yönetir ve denetim esastır değerli arkadaşlarım. Sizin yaptığınız, sizin en büyük sorunlarınızdan biri bu. Bu düşünceden vazgeçmeniz gerekiyor gerçekten demokrasi diyorsanız. Bu duvara toslamalar... Ekonomide, demokraside, uluslararası ilişkilerde -bunu da kabul edin- gerçekten duvara tosladınız. Olabilir, büyük bir bedel ödedik ama kaybetmekte olduğumuz demokrasinin kendisidir. Bir daha duvara toslamamak için gerçekten demokrasinin asgari gereklerini yerine getirmeniz gerekiyor ama sizin yaptığınız şey bu değil; siz burada el kaldırıyorsunuz "Hükûmetten böyle geldi.", "Yukarıdan böyle geldi." diye. Kimden böyle geldiyse gelmiştir, el kaldırıyorsunuz; el kaldırırken de aslında demokrasiyi zedeliyorsunuz, bozuyorsunuz değerli arkadaşlarım.

İyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)