GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:126
Tarih:17.08.2016

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 11'inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 11'inci maddeyle, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin dayandığı yetki kanunu nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hüküm yeniden ihdas edilmekte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetveli'nin 8'inci sırasının (b) bendi iptal kararı öncesindeki hâliyle yeniden düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos 1999 çağın afeti Marmara depreminin üzerinden on yedi yıl geçti. Bu vesileyle, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.

17 Ağustosta yaşananları unutmadık ancak görünen o ki birey olarak da toplum olarak da devlet olarak da yeni bir deprem ihtimalini unuttuk. Türkiye, bilindiği gibi, başta deprem olmak üzere sel ve heyelan gibi birçok doğal afetin tehdidi altında bulunmaktadır ancak ülkemizdeki doğal afetlerin yüzde 60'tan fazlasını depremler oluşturmaktadır ve neredeyse ülkenin tamamı depremden etkilenecek durumdadır.

Topraklarımızın yüzde 42'si birinci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır. Nüfusun yüzde 44'ü birinci, yüzde 26'sı ikinci, yüzde 15'i üçüncü, yüzde 13'ü dördüncü, yüzde 2'si beşinci derece deprem bölgesinde yaşamaktadır.

Yerleşimler, genellikle plansız, afete duyarsız, ekolojik dengeleri bozarak afete davetiye çıkaran bir yapıdadır. Mevcut yapıların yüzde 60'tan fazlası riskli yapı grubundadır.

Hâl böyle iken ve on yedi yıl önce Marmara ve Düzce depremlerini yaşadığımız hâlde depremin etkilerini en aza indirecek tedbirler konusunda yeterli bir gelişme maalesef kaydedilememiştir. 1999 depremi sonrasında önemli yapısal tedbirler alınmışken bunlar yeterli etkinlikte devam ettirilememiş, hızlı bir dönüşüm programı uygulamaya konulamamıştır. Bugün hâlâ risk yönetimine ağırlık vererek yeni yerleşimler oluşturulması yönünde etkin bir uygulama yapılamamaktadır. İnsanlarımız depreme karşı âdeta kaderlerine terk edilmiş durumdadır.

Afetlerde meydana gelen kayıplar ve hasarların en önemli sebebi, planlama sürecindeki sorunlar, yapılaşma sürecindeki bozukluklar ve yerleşim planlarında keyfî uygulamalara ve istismara fırsat veren yönetim zaafıdır. Yolsuzluk, denetimsizlik ve siyasi kaygılarla oluşan bu plansız doku, şehirleri sağlıklı yaşama alanları olmaktan çıkarmaktadır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul, 14 milyon 657 bin kişinin yaşadığı, pek çok ülkeden büyük bir mega kenttir. Türkiye nüfusunun yüzde 18,5'i İstanbul'da yaşamaktadır. Çarpık kentleşme ve kaçak yapılaşma, deprem riski taşıyan İstanbul için büyük bir tehlikedir. İstanbul'da bulunan 2,5 milyon civarında binanın yarısından fazlası imara aykırı, yani kaçak binalardır. Kaçak olan binaların olası bir deprem hâlinde ciddi hasarlar alacağı açıktır.

Kentsel dönüşüm, afet öncelikli olmaktan çıkmış ve kent rantı odaklı hâle gelmiştir. Oysa kentsel dönüşümün, öncelikle afete duyarlı, kültürel ve tarihî dokuyu, estetik değerleri koruyan bir anlayışla yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda bugüne kadar deprem riski altında bulunan, İstanbul'u kapsayan bir afet bölgesi ve jeolojik açıdan uygun olmayan alanları belirleyen mikro bölgeleme çalışmasının yapılıp yapılmadığı, İstanbul'un tamamı için bir risk analizi ve master plan çalışmasının mevcut olup olmadığı, olası deprem felaketi karşısında uygulanabilecek bir eylem planı ve halkın bölgeden tahliyesi için yeterli hazırlıkların yapılıp yapılmadığı belli değildir. Büyük depremin üzerinden on yedi yıl geçmesine rağmen bu hazırlıkların hâlâ tamamlanmamış olması büyük bir ihmaldir. Hazırlıktan sadece kent rantları üretmeye dönük hâle gelen kentsel dönüşüm çalışmalarını anlayan yaklaşım sorunun büyüklüğünü idrak edememek ya da ihmalde ısrar etmek anlamına gelecektir. Bu nedenle, olası bir depreme karşı gerekli ve yeterli hazırlıklar süratle yapılmalı, önlemler alınmalı ve vatandaşlarımızın bilinç düzeyi artırılmalıdır. 17 Ağustos 1999'u hatırlarken yeni bir deprem ihtimali unutulmamalıdır.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)