| Konu: | Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 126 |
| Tarih: | 17.08.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi kanun tasarısının bu 4'üncü maddesinde Orman Kanunu'nda bir değişiklik yapılmak isteniyor. Önce biraz bunun, tasarının ilk hâlinde maddeyi bir anlatmak istiyorum, ondan sonra bu hâline geleceğim. Tasarının ilk hâlinde bir mahkeme kararı var. Mahkeme diyor ki: "Filanca yer orman arazisidir." Fakat kanun tasarısındaki madde bu mahkemenin "ormandır" dediği arazi için onun orman vasfını kaybettirmeye yönelik bir düzenleme yapıyordu. Bunu hemen başlangıçta söylemek lazım. Bir yere özel olduğu söyleniyor bunun. Tabii, başka bu vasıfta yer var mı, o çok fazla bilinmiyor ama Burdur'da bir yere ait olduğu da söyleniyor. Şimdi, bu apaçık Anayasa'ya aykırı bir durum. Yani kanunla bir şeye o orman vasfını yitirtemezsiniz. Anayasa'nın 169'uncu maddesine aykırı. Tabii, biz buna Komisyonda çok direnince sonradan bir değişiklik yapıldı ve önümüze bu madde geldi. Bu maddede ne yapılmak isteniyor? Bu maddede de yine, işte, "Müsadere olunan fabrika gibi tesislerde maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl içinde Orman Genel Müdürlüğünce kırk dokuz yıllığına kiraya verilebilir." diye bir düzenleme önümüze getirildi. Şimdi, tabii, işin enteresan yanı aslında 19 Nisan 2012'de yapılan bir değişiklik. Aynen yine böyle geçici madde değişikliği yapılmış, buna imkân verilmiş o zaman da, yirmi dokuz yıllığına imkân verilmiş, o zaman bu işlem yapılmamış. Bu neden yapılmadı, nasıl oldu? Tabii, o kısmını biz bilmiyoruz. Ancak insanın aklına şu geliyor: Yani, o düzenleme o zaman çıktı fakat, tabii, kiraya vermek, kiralamak, burayı almak burayla ilgilenenlerin işine gelmediği için muhtemelen, işte, "Biz bir kanun değişikliği yaparak buranın tamamının orman vasfını değiştirip satılmasına imkân kılınacak..." şekilde belki bir düşünce içerisine girilmiş olabilir. Tabii, bu kısmı işin spekülasyon kısmı. Ancak şurası çok net ki: Bir defa, Hükûmet tamamen Anayasa'ya aykırı bir şeyi bize getiriyor ve işin tuhaf yanı gerekçede bu Anayasa'ya apaçık aykırı olan şey savunuluyor ve oraya gelen bürokratlar da Anayasa'ya aykırı olan bu maddeyi savunmak durumunda bırakılıyor. Biraz teknik toplantıda bürokratları sıkıştırınca bürokratların kendisi bunun Anayasa aykırı olduğunu da itiraf ediyorlar. Yani bunlar hiç hoş şeyler değil, bunlar olacak iş değil. Yani, önce, tabii, şimdi, burada şöyle bir durum: Efendim, işte, fiilî orman var hukuki orman var. Nedir bu? Siz ormanı yakacaksınız, yıkacaksınız, aradan on yıl geçecek, on beş yıl geçecek, yirmi yıl geçecek ondan sonra diyeceksiniz ki, "Ya, burada orman mı var da buraya orman arazisi diyorsunuz, hadi burayı bize verin, inşaat yapalım, alalım, satalım." diyeceksiniz. Böyle bir şey olmaz. Yani yak, yık, ortadan kaybet, ondan sonra fiilî durum var... Böyle yaparsak orman kalmaz, herkes bir yeri yakar, on beş yıl sonra da burada zaten orman yok diye gelir, bu sefer oranın orman arazisi olmaktan çıkartılmasını sağlar. Bu durumda Türkiye'de orman kalmaz.
Tabii, bu fiilî durum, hukuki durum meselesi bize tanıdık geliyor. Özellikle 15 Temmuz öncesinde bir koro hâlinde Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, yetkilileri, milletvekilleri, devleti yönetenler "Efendim, fiilî durum var." Özellikle bu başkanlık sistemiyle ilgili olarak "Fiilî durum var." "Fiilen artık başkanlık sistemi gelmiştir." Hukuk devletinde böyle bir şey yok arkadaşlar. Sen hukuku tanımayacaksın, fiilî durum yaratacaksın ondan sonra buradan hareketle peşinden hukuk yapacaksın. Aynı ormandaki kafa ile başkanlık sistemindeki kafa, aynı kafa. Bu şekilde hukuk devleti olmaz. Bu şekildeki davranışların bu ülkeyi nereye getirdiğini gördük. İnşallah 15 Temmuzda bundan ders çıkartılmıştır diye düşünüyorum. Şu anda bu tür meseleleri biraz duymuyoruz, rahatız ama tabii, bir süre sonra bunu duymayacağımıza ilişkin bir garanti de yok.
Dolayısıyla, arkadaşlar, kanunları doğru yapmamız lazım, Anayasa'ya uygun yapmamız lazım. Anayasa yanlışsa oturalım, hep beraber Anayasa'yı değiştirelim ama Anayasa varsa ortada buradan sonra hukuki durum, fiilî durum diye bir ayrım olmaz. Hukuk devletinde bu tür şeyler çalışmaz. Hukuk devleti kanunları doğru yapar ve hukuku doğru uygular. Bunu böyle yapmadığımız sürece ülkeyi kaostan, karışıklıktan kurtarma imkânımız olmaz.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)