| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 126 |
| Tarih: | 17.08.2016 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 17 Ağustosun yıl dönümünde depremde yaşamını yitiren bütün yurttaşlara tekrar Allah'tan rahmet diliyorum ve ailelerinin acısını paylaştığımızı da ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bugün CHP'nin Kürt sorunuyla ilgili bir önergesi var. Her ne kadar son önergede, bugün verdiği önergede, sadece sağlık, eğitim, ekonomik boyutunu merkeze alarak Kürt sorununun yaklaşık yüz elli yıllık tarihsel ve politik arka planını yine görünmez kılmaya çalışmışsa da, biz içerikte paylaşmamakla birlikte hepsini, önergeye olumlu destek vereceğimizi baştan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten bu önerge kelimenin tam anlamıyla insana şunu sorduruyor: Ya, olay yeri neresi? Bu işin öznesi kim? Kürt halkı nerede? Kürt sorunu nedir? Yani bunu demin iktidar partisi hatibi anlatırken de "Kürt" demeye bile çekinirken "Bölge halkı... Bölge halkı... Sağlık, eğitim..." Sanki uzayda bir ülkeden söz ediyoruz, sanki bu ülkede milyonlarca Kürt yurttaş yaşamıyor, sanki ortada Türkiye'nin en önemli problemi yokmuş gibi olayın esasını gözlerden kaçırmaya çalışan, işi yine terörle, terörizmle, şiddetle birlikte değerlendiren yaklaşımın bizi bugünlere getirdiğini tekrar tekrar ifade etmek istiyorum. Evet, bu önergede her ne kadar yoksa da Temmuz 2015'ten beri devam eden çatışmalı süreç boyunca yaşanan göç, göçertme, yakılıp yıkılan bir şehir merkezi ve yedi ilçe merkezi ve toplamda 1.659 güne varan sokağa çıkma yasaklarından söz edilmemiş. Üzülerek belirtmeliyim ki CHP Grubu "haftalarca süren sokağa çıkma yasağı" demiş, keşke daha fazla bir araştırma yapsalardı çünkü daha Şırnak'ta aylardır sokağa çıkma yasağı devam ediyor.
Yine önergede Temmuz 2015'ten bugüne kadar aralarında HDP, DBP ve demokratik kitle örgütlerinin, STK'ların ve 21 belediye eş başkanının bulunduğu 2.062 kişinin tutuklandığı söylenmiyor. İnsan hakları kurumlarına intikal edenlerin dışında bu süre içinde 5.700 insan gözaltına alındı arkadaşlar.
Yine, KCK operasyonlarındaki mağduriyetlerden ve darbecilerin yargı mensuplarının yargılanmasına hiç değinilmiyor çünkü CHP'nin tek derdi var Ergenekon ve Balyoz sanıklarını aklamak, bu konuda iktidar partisiyle de gerçekten ciddi bir uyum içinde devam ediyorlar. Muğlak bir önerge ama yine de biz bunu açmaya çalışalım.
Değerli arkadaşlar, bu çatışmalı süreç boyunca 165 kişi protesto gösterilerinde, yıkımlarda ve infazlarda, 259 kişi ise son darbe girişiminde yaşamını yitirdi. Kürdistandaki ablukalarda, Kürt illerinde yaşamını yitiren 856 kişiyle birlikte AKP Hükûmetinin yürüttüğü özel savaş kararıyla ve konseptiyle bugüne kadar 117'si çocuk 113'ü kadın olmak üzere toplamda 1.539 kişi -bazılarının kimliği belli değil çünkü morglarda, hâlâ aileler cenazelerini alamadılar- yaşamını yitirdi. Ve bunların, özellikle bu önergede, abluka bölgelerinde yaşamını yitiren 856 kişinin büyük çoğunluğunun sivil olduğunun ıskalanmamasını temenni ederdik ama bu da ıskalanmış. Yine büyük bir göç dalgası var ve burada resmî rakamlara göre 500 bine yakın insan kendi ilinden, ilçesinden göç etmiştir. Fakat, tüm bu vahşet tablosuna rağmen, AKP'nin şiddeti tırmandıran, savaş kararıyla beraber alınan politikaya rağmen, CHP'nin bugüne kadar millî mutabakat ekseninde AKP'ye koltuk çıkması Kürt sorunu bağlamında iktidardan farklı düşünmediğinin aslında açık bir göstergesidir.
Yenikapı mitingine gidelim, o mitingde bütün konuşmacılar Türkiye halklarını tariflerken "Türk" kelimesini ısrarla kullandılar; "Türk demokrasisi", "Türk milleti", "Türk ırkı", "Türk tarihi." Ve çok belirgin bir şekilde bu bir Türk mitingiydi, Türkler dışında hiç kimse yoktu o mitingde. Oraya Ermeni, Rum patrikleri, Hristiyan rahipler çağrıldığı hâlde, Sayın Kılıçdaroğlu hariç herkes onlara hakaret etti; "Ermeni çeteleri", "Haçlı orduları", "Bizans'ın nesli", "tekfurların varisleri", "Konstantin'in torunları" gibi hakaretler havada uçuştu. Bütün Hristiyanlar tekrar düşman ilan edildi ve şimdi görülmeye çalışılan hesabın eski bir hesap olduğu, "Su uyur düşman uyumaz." mantığıyla defalarca bu mitingde dile getirildi.
"Millî mutabakat mitingi" deniyor, 15 Temmuzun bu ülkede yarattığı büyük bir birlik olduğu söyleniyor. Eğer, gerçekten -buraya lütfen dikkat, çok önemsediğimiz bir mesele- mutabakat eğer buysa, 15 Temmuzdan önce de mutabakat vardı. Darbe girişiminden önce tek fark var, bu millî mutabakatın içinde darbeciler de vardı. Tek fark, bu dönemde darbeciler bu millî mutabakatta yok. HDP'ye ve Meclise karşı darbe yasalarında, askere zırh getiren yasalarda, kürdistandaki yıkımın sürdürülmesi hususunda, CHP, MHP, AKP ve saray zaten beraber hareket ediyordu. Mutabakat buysa, bu mutabakat zaten vardı, yeni bir mutabakat yok. Kürt düşmanlığında mutabıktılar, Kürt kimliğini, dilini, inancını, kimliğini reddetmekte mutabıktılar. Dolayısıyla, öyle abartıldığı gibi, tarihî bir mutabakat falan yok, uzlaşma yok. Sıradan bir milliyetçiliğin ve ırkçılığın sürdürülmesi var. Bunun adını koyalım. Mehmet Ağar, Tansu Çiller demokrasi nöbetlerinde boy gösteriyor, Veli Küçük yine sahnelerde. Mutabakata çağırılan, yeni sahneye davet edilenler eskilerin katilleri, çetecileri, hırsızları ve yolsuzluk yapanları. Alevilerin dışlandığı, Kürtlerin dışlandığı, aslında tekçi, faşist, milliyetçi bir cephe 2'nci kurtuluş mücadelesi olarak sunuluyor. Öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum: Ne biz 1920'li yıllardayız ne Aleviler eski Aleviler ne Kürtler eski Kürtler ne de yeni milliyetçi, tekçi cephe demokrasi mücadelesi veriyor. Demokrasinin zeminini el birliğiyle ortadan kaldırıyorlar. Şu anda ülkede bir demokrasi falan yok, kendimizi aldatmayalım. Şu anda her yerde tam bir faşizm görüntüsü var. OHAL Türkiye'deki bütün muhalefete karşı tüm hızıyla devam ettiriliyor.
Evet, hani vardır ya: "Cinlerin adı anılmaz." Böyle bir rivayet vardır. Bugünlerde de "3 harfliler" diye adlandırılır onlar. HDP'ye de aynı muamele yapılıyor, milyonların iradesi yok sayılıyor. Biz ana muhalefet partisine defalarca çağrı yapmamıza rağmen gelmediler Anayasa görüşmelerine ama şimdi merdiven altı Anayasa görüşmelerinde HDP yokmuş gibi davranıyorlar. Biz varız arkadaşlar, buradayız ve bu halkın iradesini, bu halkların farklılıklarının iradesini sonuna kadar da burada devam ettireceğiz.
Deminki hatip bizden "Zavallı" diye söz etti, "yatırımlar, sağlık, eğitim" falan dedi. Değerli arkadaşlar, Kürtler eğer bugün ekonomide, sağlıkta, eğitimde bu kadar geriyse bu Kürtlerin özgürlük, eşitlik, dil taleplerinin karşılanmamasıyla ilgilidir. Bu bir devlet politikasıdır. Yıllardır, yüz yıllık bir tarihsel geçmişte bütün hükûmetler bölgeler arası ayrımcılığı körüklemiş ve bu politikayı devam ettirmiştir.
Evet, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi sarayın rüzgârına gerçekten kendisini kaptırmış durumda. Evet, bu blokta ezilenler yok, Aleviler yok, Kürtler yok, farklılıklar yok. Sarayın şefaatine sığınmış olan Sayın Kılıçdaroğlu bir de bize meşru zemine gelmekten söz ediyor. Gerçekten biz, ne saraya ne darbecilere ne de tekçi zihniyete sahip olanlara eyvallahı olmayanlarız. Kimse bize bu konuda akıl vermesin, bunda akla ihtiyacımız yok. Ama CHP'ye şu çağrıyı yapmak istiyoruz: Ey CHP! Bak, girdiğin yol yol değil, bu yol meşru değil, bu yol sarayın yoludur; bu yol Berkinleri, Ali İsmailleri, Medeni Yıldırımları öldürenlerin, Cizre'de bodrumlarda insan yakanların yoludur. Ve "Saray kaçaktır gitmem." diyen Kılıçdaroğlu koşa koşa gitti, "Yenikapı'ya gitmem" diyordu, kulağına fısıldandı gitti. İşte, bu yaklaşım Kürt sorununu çözecek bir yaklaşım değildir. Dün bize "Başkanlığı getiriyorsunuz." diyen ana muhalefet partisi bugün Yargıtayda, Danıştayda, devlet kurumlarında pazarlık ve alışveriş yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu konuda iktidarın dümenine gerçekten girmiş durumdalar. Kürt sorunu, sadece ne eğitim ne sağlık ne ekonomi sorunudur; eşit ve özgür yurttaşlık meselesidir.
SALİH CORA (Trabzon) - Eşit eşit...
BAŞKAN - Sayın Danış Beştaş, teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Kürtler bu ülkede kendi dilleriyle, kimlikleriyle, inançlarıyla ve statü istemleriyle yaşamak istiyor. Bunu artık görün diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)