GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:125
Tarih:16.08.2016

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Deniliyor ki: Türkiye'de bir darbe kalkışması oldu. Bu darbe kalkışmasından Cumhurbaşkanımızın haberi yok. Cumhurbaşkanımız darbe kalkışmasını eniştesinden öğreniyor. Sayın Başbakanımızın haberi yok. Başbakanımız da darbe kalkışmasını yakınlarından, akrabalarından öğreniyor. Millî İstihbarat Teşkilatının haberi yok. Millî İstihbarat Teşkilatı da "Böyle duyumlar vardı ama doğru mu yanlış mı, neydi bilmiyoruz, biz muhatabı olamayız." diyor ve Sayın Cumhurbaşkanıyla konuştuktan sonra "Dere geçilirken at değiştirilmez." gibi bir atasözüne dayanılarak darbe kalkışmasını istihbarat edemeyen bir MİT Müsteşarıyla göreve devam ediyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğünün haberi yok. Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuyla ilgili gerekli tedbirleri alamıyor. Oysaki değerli milletvekilleri, şimdi bir araştırma önergesi veriliyor milletvekili arkadaşlarımız tarafından, cezaevlerindeki ihlal edilen hak ve hukuklar için. Hangi hak ve hukuk ihlal edilmedi ki, ben size buradan soruyorum.

Bakın, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu olarak bombalar patladığında ve milletimizin canı yandığında, insanlar duraklarda öldüğünde, işe giderken paramparça cesetlerin sokaklara yayıldığı bir dönemde İstihbarat Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili üyeleriyle birlikte biz dedik ki: MİT Müsteşarı bu konuda görevini yapmıyor. "Millî İstihbarat Teşkilatı görevini yapıyor, Emniyet Genel Müdürlüğüne bildiriyor." dediler bize. Biz dedik ki: Emniyet Genel Müdürlüğüne bildiriyorsa Emniyet Genel Müdürlüğü görevini yapmıyor. "Hayır, Emniyet Genel Müdürlüğü de gerekli yere bildiriyor..." Gerekli yer neresidir değerli milletvekilleri? İçişleri Bakanlığıdır. Ya Millî İstihbarat Teşkilatı yalan söylüyor ya Emniyet Genel Müdürlüğü yalan söylüyor ya Bakan gelen bütün bu istihbaratların üstünü örtüyor. Bu mümkün müdür" dedik, "Hayır, mümkün değildir..." Peki, o zaman, biz, Millî İstihbaratın başı ile Emniyet Genel Müdürünü buraya istiyoruz. Onlara diyeceğiz ki: Siz istihbaratı yaptınız mı? "Yaptık..." Yaptıkları bazı istihbaratı da elde ettikleri kayıtlarda var. Peki, Emniyet Genel Müdürlüğüne ve ilgili bakanlıklara bildirdiniz mi?, "Bildirdik..." Hemen yanındaki Emniyet Genel Müdürüne soracağız: Peki, siz, neden gereğini yapmadınız?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye bir devlet; üstelik de Orta Doğu'da geçmişi olan, tarihi olan, devlet geleneği olan büyük bir devlet. Ama bunu yöneten idareciler maalesef Hükûmet değiller, diplomasiden uzak, yönetimden uzak, siyasetin ciddiliğinden uzak bir anlayışla Türkiye'yi yönetiyorlar. Onlar diyorlar ki şimdi: "Pardon, biz, Balyoz ve Ergenekon davalarında bu devletin, bu milletin gerçekten vatansever olan, yurtsever olan generallerini, subaylarını tutukladık, akademisyenlerini tutukladık, gazetecilerini tutukladık; doktorlarını, tıp adamlarını, bilim adamlarını tutukladık ama aldatıldık. O dönemde göreve getirdiğimiz generallerin, yaverlerin hepsi bir terör örgütünün üyesiymiş. Ama pardon, kusura bakmayın, özür dileriz." Onlar görevini yapmaya devam ediyor, diğer aldatılanlarsa cezaevlerine konularak, üstelik de hiçbir hakları hukukları gözetilmeden, tam bir linç kampanyasıyla, kurunun yanında yaşın da yandığı bir biçimde bütün hakları ihlal edilerek onlar da süründürülüyorlar.

Değerli arkadaşlarım, hangi araştırma komisyonundan bahsediyorsunuz, neden bahsediyoruz? Yıllarca cezaevinde yatan masum insanlar intihar etmediler mi? Biz buralara gelip de "Hep birlikte araştırma komisyonları kuralım; FETÖ terör örgütüyle ilgili siz başınızı kuma gömdünüz, aklınız başka yerlerde, devletin içerisine girmiş bu örgütle biz mücadele edelim." dediğimizde neredeydiniz? Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünü şimdi hatırladınız, diyorsunuz ki: "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." Şimdi siz altına "Mustafa Kemal Atatürk" yazmayacaksınız ya, o yüzden her yere "Hâkimiyet milletindir." diye çevirerek yazdığınız o söze dayanarak söylüyorum: Gerçekten hâkimiyet milletin ise ve kayıtsız şartsız milletinse sizin bu görevi bırakmanız gerekiyor. Ergenekon'da yanılan ve binlerce insanın hak ihlaliyle ilgili, ölümlerine neden olan bir Hükûmet olarak sizler, yıllarca FETÖ terör örgütüyle el birliğiyle, iş birliğiyle öğretmenlerin içerisine 15.200 kişiyi sokarak, müfettişlerin içerisine 300'den fazla adam sokarak; 80 bin insanı, liyakati olmayan, o konuda ehil olmayan insanları siz kamu kuruluşlarına yerleştirerek koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni bir sıradan devlet anlayışı içerisinde 3 tane, 5 tane çapulcunun darbe kalkışmasına mahkûm ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Sizlerin bu görevi bırakabilmeniz için, sizlerin bu görevden uzaklaşabilmeniz için daha ne kadar yanıltılmanız gerekiyor? Daha aklınız başınıza ne zaman gelecek?

Şimdi size soruyorum: Sakarya'da onlarca insan bize mağdur talebiyle geliyorlar. Bunların arasında öğretmenler var, doktorlar var. Doktorlardan bir tanesi orada söylemiş, demiş ki: "Ben Gezi olaylarıyla ilgili bir 'tweet'i beğendim. Bunun FETÖ terör örgütüyle ne alakası olabilir?" Onu neden görevden alıyorsunuz? Ailesini neden mağdur ediyorsunuz? Daha ayın 26'sında oğlunun düğünü var, toplumun karşısında onu neden rencide ediyorsunuz? Eğer burada, bu ayrıştırmayı yapamazsanız üç gün sonra diyeceksiniz ki: "Yahu, biz, bu konuda da aldatıldık, biz bu konuda da zaafa uğradık."

Bakın, daha sonradan masumiyeti ortaya çıkan bir subayın çocuğu... İlk önce subay görevden alınıyor, daha sonra eşi kamu kuruluşundan alınıyor, daha sonra da oğluna sokakta "Sen vatan haininin p..isin" deniliyor ve o çocuk geceleyin başını duvarlara vura vura uyanıp, gidip mutfaktan bıçak alıp kendisini kesiyor. Türkiye Cumhuriyeti'ni getirdiğiniz nokta bu.

Eğer milleti muhatap almak istiyorsanız milletin muhatapları burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, onların oylarıyla gelen milletvekilleri bu tarafta. (CHP sıralarından alkışlar) Ama siz sadece şu kesimi muhatap alıyorsunuz ve eleştirilere karşı kulak tıkıyorsunuz, dinlemiyorsunuz. Siz muhalefetin söylediklerini değil, aynı sizin... Bir önceki Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi: "Bir tek kişinin aklına kendinizi emanet ederseniz geleceğiniz yer burasıdır." diyor Abdullah Gül. Bizi dinlemiyorsunuz, muhalefeti dinlemiyorsunuz, hiç olmazsa kendi Cumhurbaşkanınızı dinleyin. Bir kişinin aklına Türkiye'yi teslim etmeyin. Türkiye'de ondan çok daha akıllı, çok daha yetenekli, çok daha usta, işini bilen binlerce insanımız var çünkü bu cumhuriyetin adı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu millet, bunun altından kalkacak güce sahiptir, yeter ki siz bu milletin önünden çekilin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)