Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 125 |
Tarih: | 16.08.2016 |
BESİME KONCA (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde bütün sorunları dile getirdik, özellikle cezaevlerinde yaşanan sorunları dile getirdik. Fakat, bu araştırma komisyonunun kurulması konusunda da kaygılarımızı tekrar belirtmek istiyoruz.
Hükûmet "15 Temmuz öncesi" ve "15 Temmuz sonrası" diye bir tarih yaratmaya çalışıyor. Ancak, bu tarih bizim için değişen bir tarih değil. 15 Temmuz öncesi bu Parlamentoda AKP iktidarının yaptıkları ile 15 Temmuz sonrası yaptıklarının arasında bir fark olmamıştır. Evet, belki 15 Temmuz darbesini iktidar "Görmedik, sızmışlar, şaşırdık." diyebilir, belki güç zehirlenmesiyle komaya girmiş olabilir ancak biz bu kürsüde, bu Parlamentoda yıllardır ve özellikle son aylarda bu darbeyi birçok kez dile getirdik. Darbeyi, bir yıldır Türkiye toplumunda; yine, Kürt halkına karşı geliştirilen katliamlarda; yine, cezaevlerinde yaşanan insanlık suçları, hak ihlalleri konusunda bu kürsüde birçok kez dile getirdik. Evet, Türkiye tarihinin darbeler tarihi olduğunu hep söyledik. Darbeler gerçekleşti; bunu tanklarla yaptılar, bunu apoletlerle yaptılar, bunu askerî güç silahla yaptı fakat bütün darbeleri de siyasiler devralarak bu darbeleri sürdürdüler. Askerî kıyafetin yerine takım, kravat giyildi; apoletlerin yerine rozetleri taktık; silahların yerine, tankların yerine hukukun gücünü, siyasetin gücünü yanımıza alarak bu iktidarlar bu siyasetle darbeleri sürdürdü.
Fakat 15 Temmuz darbesinin Türkiye darbeler tarihinden daha değişik bir gerçekliği söz konusudur, bunu tartışmak gerekiyor. On dört yıldır iktidar olan AKP yıllarca hem 12 Eylül darbe rejiminin anayasasını, Kenan Evren'in anayasasını devralarak bu darbe rejimini sürdürdü hem bugün "FETÖ" diyerek ilan ettiği ve canavarlaştırdığı ve darbeyi gerçekleştirerek nasıl bir canavar olduğunu açığa çıkaran bu gücü yıllarca destekleyerek, güç vererek, cesaretlendirerek, alkışlayarak, hatta eleştiri yapanları karşısına alarak, bu kürsülerde savunarak da ikinci bir darbeyle nasıl iç içe siyaset yaptığını ortaya koydu ve sonuç olarak açığa çıkan durum karşısında da "Biz bunu görmedik, duymadık.", "Koynumuzda yılan beslemişiz.", "Kuzu postuna bürünmüş kurt." dediler ve "Allah bizi affetsin." dediler. Bu anlamda, Türkiye tarihi için, evet, 15 Temmuzun ilginç ve çok daha tartışılması gereken, çok daha sorgulanması gereken bir darbe girişimi olduğunu ve bu süreçte iktidar görevi üstlenen AKP iktidarının da çok tartışılması ve hesap vermesi gereken bir süreç olduğunu da belirtmek istiyoruz.
Evet, bu darbecileri desteklediğiniz için bu iktidar suçludur. Bu darbeciler birçok katliam yaptı, siyasi soykırım operasyonu yaptı; cezaevlerinde birçok hak ihlalini sizlerle birlikte yaptığı hâlde birlikte olduğunuz için suçlusunuz. Bunu deşifre edenlere karşı savaş açtığınız için Hükûmet olarak, iktidar olarak suçlusunuz. 15 Temmuzdan sonra yapılan bu darbeyi devralarak, yöntemlerini devralarak demokrasicilik oynadığınız için suçlusunuz ve buna karşı çıkanlara dönük başlattığınız operasyonlar, başlattığınız soykırımlar karşısında yine suçlusunuz.
Evet, cezaevlerinde, darbeden çok kısa bir süre önce yine söz hakkı almıştım, çok somut örnekler ve ihlallerle söz hakkı almıştım ve yine bu kürsüde Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ bulunuyordu ve söylediğimiz her söz karşısında bunların iftira olduğunu söyledi ve dile getirdiklerimizi asla kabul etmediler. Bugün yine çok somut söyleyeceğimiz suçlar cezaevinde işlenmektedir. Belki zamanımız yeterli değil ama en son bize gelen bilgiler üzerinden söyleyelim: Ödemiş T Tipi Cezaevinde ciddi insanlık suçları işleniyor, ciddi hak ihlalleri var ve işkenceler var. Orada bulunan, "hazır kıta" diye tanımlanan birim kimlerdir? "Allahuekber" diyen, coplarla kalkanlara vurarak odalara, koğuşlara giren, sabahın köründe tutsakları kaldıran, havalandırmaya çıkaran, yere yatıran, işkence yapan, "Vatan sana canım feda." diyen bu birimler kimlerdir? Yine, Antalya L Tipi Cezaevinde; yine, Bayburt Cezaevinde; yine, Tarsus Cezaevinde, Kırıklar Cezaevinde, Antep Cezaevinde, Diyarbakır Cezaevinde -bütün cezaevlerini saymayalım- binlerce insan işkence altındadır, sürgün ediliyor, zorla sürgün ediliyor. Sabahın köründe koğuşlar basılarak hiçbir eşyasını yanına almadan, apar topar, işkence edilerek ringlere bindirilerek cezaevlerine götürülüyor, götürüldükleri cezaevlerinde hiçbir insani koşul bulundurulmuyor, koşulları yok, hiçbir insani ihtiyacını karşılayacak hakları hukukları söz konusu değil. Yine, havalandırmalara çıkarılarak işkenceler hâlen sürdürülüyor. Binlerce hasta tutuklu var ve yüzlercesi ölümle pençeleşen tutsaklardır.
Darbeciler 240 kişiyi katlettiğinde bunun karşısında güçlü bir duruş, güçlü bir refleks gösterdiniz. Evet, halk darbeyi durdurdu, halk bedel ödedi, iktidar bunun için de suçludur, iktidar bunun da hesabını vermelidir. İktidarlar halkı korur, iktidarlar halkı darbeden korur, halk darbenin önünde durarak bedel ödemez, bunun sorumluluğu da devlettedir, iktidardadır.
Bu cezaevlerinde yıllardır tutulan ve hayatını kaybeden insan sayısını sayarsak darbenin yaptığından çok daha fazladır. Bir yıldır Kürt illerinde, Cizre'de, Sur'da, Nusaybin'de, Şırnak'ta katledilen insanların sayısını burada saydık. Fotoğraflarını buraya getirdik, diri diri yakılanların sayısını saydık, iktidar burada bu ölümleri, bu katliamları alkışladı ve "Askerim, polisim sivil öldürmez..." Tankın orada ne işi var, şehirleri yıkıyor, sivilleri katlediyor dediğimizde, iktidar kürsülerinden alkış sesleri geldi. Evet, gördünüz, darbeciler nerede olursa olsun -eğer siz hukuku, siz vicdanı, siz demokrasiyi, siz insanı insan olarak görmediğiniz yerde- her yerde katliam yapar ve hâlen o illerde katliamlar sürüyor, hâlen o illerde gözaltılar yoğunca sürüyor.
Vekili olduğum Siirt'te iki gün önce 30 kişi gözaltına alındı. Sabah beşte evleri basıldı, insanlar yere yatırıldı, o ayaklarındaki potinlerle sırtlarına, başlarına basıldı, darp edildi insanlar ve öyle gözaltına alındılar. Her türlü hakaret, her türlü küfrü yaptılar ve yıllar önce 2009'da on binlerce insanı tutukladılar ve cemaat dediğiniz gücün yaptığı operasyonları bugün devralarak sürdürüyorsunuz. İşinize gelen noktalarda darbeciye, cemaate karşı duruyorsunuz ama cemaatin demokrasiye, cemaatin özgürlüklere, cemaatin halklara karşı yaptığı hiçbir politikada bugün sesinizi yükseltip yapılan KCK operasyonları hukuksuzluktur, yıkılan ilçeler, yıkılan köyler, şehirler hukuksuzluktur, insanlık suçudur diyemiyorsunuz; tam tersine, bu süreçlerde bu güçleri, bu darbeci güçleri örgütleyerek, cesaretlendirerek, alkışlayarak güç verdiniz. Bugün cezaevlerinde de aynı durumlar yaşanıyor. 12 Eylül 1980 darbesinde yaşananlardan çok daha fazlasının yaşandığını darbe öncesi bu kürsüden dile getirdik. Şakran Cezaevinin Guantanamo'yu andırdığını bu kürsüde dile getirdik ve darbeyi gerekçe yaparak, bugün çok daha yaygınlaştırılmış bir biçimde Nazi toplama kamplarına dönüştürerek cezaevlerinde hak ihlalleri yapıyorsunuz. Bu konuda derhâl bir komisyonun kurulmasını ve bütün cezaevlerinde araştırmanın yapılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)