GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Karadağın Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:123
Tarih:09.08.2016

HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ben de bugün AK PARTİ'nin Kürt dili projelerine karşı FETÖ'nün paralel Kürt dili projeleri ve Mardin Artuklu Üniversitesinde bu bağlamda bana kurulan bir kumpas örneğinden bahsetmek istiyorum. 2008 yılından günümüze kadar gelen bu projeler maalesef, Kürtlerin beklentilerine göre yürütülmedi. Dolayısıyla, Kürtleri bu bağlamda oyalamak yerine onlar için, dilleri için kalıcı çözümler getirmek gerekir diye düşünüyorum.

AK PARTİ, 26 Ocak 2008 tarihinde TRT Şeş'i test yayınıyla açtı. Kendim o kanalda "Zimân û Wêje" yani Dil ve Edebiyat adlı, aşağı yukarı iki yıl süren bir programı yürüttüm. AK PARTİ'nin 2008 yılındaki bu projesine karşı FETÖ, iki yıl sonra paralel Dünya TV projesini hayata geçirdi. 4 Haziran 2010 tarihinde yayın hayatına başladı bu TV. Bunun programlarına katılmayı kendim uygun görmediğim için o sıralarda mimlendim ve bir kenara atıldım yani bir tarafa yazıldım. AK PARTİ seçmeli Kürtçe dersi projesini 2011 yılında devreye koydu. FETÖ iki yıl sonra ana dilde eğitim projesini devreye koymak için harekete geçti. AK PARTİ bu projeyi Mardin Artuklu Üniversitesiyle başlattığı bir sırada, ben ve ekibim o seçmeli Kürtçe dersinin ders kitaplarını hazırlamak için çalışmalara başladık ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bastırılan şu 2 örneğini elimde gördüğünüz ders kitaplarını hazırladık. Şu anda elimde gördüğünüz 5'inci sınıf yani orta 1'in Zazakî lehçesinden hazırlanmış ders kitabı. Şu elimde gördüğünüz de 7'nci sınıf yani orta 3'üncü sınıf için hazırlanmış Kurmancî lehçesinden hazırlanmış bir ders kitabı.

Evet, bu projeye paralel olarak iki yıl sonra Fethullah Gülen 24 Haziran 2013 yılında Erbil'de Kürtçe yayımlanan "Rudaw" gazetesine verdiği demeçte Kürtlerin diliyle ilgili ana dilde eğitim hakkındaki görüşlerinde şöyle diyordu: "Kürtler için ana dilde eğitim ilke planda kabul edilmelidir. Ana dilde eğitim, devletlerin vatandaşlarına karşı adil olmasının bir gereğidir. Bunu kabul ettikten sonra pratikte karşılaşılan problemler ayrıca ele alınmalıdır. Bu bir lütuf değildir, Cenab-ı Allah'ın insan olarak hepimize bahşettiği haklardır, özgürlüklerdir. Bu eşitliği baştan tanımadan adalet de olmaz, hukuk da olmaz." Evet, Fethullah Gülen'in bunu söylerken besbelli ki amacı, Kürtleri AK PARTİ projesinden kendi projesine doğru kaydırmaktı.

Başka bir madde: AK PARTİ'nin belli bazı üniversitelerde -ki Mardin Artuklu Üniversitesi bunların ilkidir- Kürt dili bölümleri açmasına karşılık FETÖ de Diyarbakır'da Selahaddin Eyyubi Üniversitesini açtı ve Irak Kürdistanı'nda da 20 civarında okul açtı ki bugün bu okullarda eğitim gören yaklaşık 13 bin öğrenci bulunmaktadır. Türkiye makamları Irak Kürdistanı'nın bölgesel hükûmet yetkililerine bu okulların kapatılması yönünde teklifte bulunurken onların verdiği cevap şudur: "Bu okulların açılması için siz teşvik ettiniz, şimdi de kapatılması için bizi zorluyorsunuz."

Şimdi, Kürt dili bölümlerinin açıldığı üniversitelerin başında dedim ki Artuklu Üniversitesi gelir ve kumpas da orada kuruldu. Ekibimle birlikte Millî Eğitim Bakanlığı için -kitap olarak- bu seçmeli Kürtçe derslerini hazırlarken ve programa yüksek lisans öğrencisini alırken o öğrencilerden -eski ve yeni tabirle- 50 kuruş veya 50 lira bağış olarak aldık. Maalesef, bu bağışlar öyle bir döndürüldü ki başımıza ihale olarak, çorap olarak yolsuzluk olarak örüldü ve küçücük bir idari konu iken bu, adliyelik oldu, yargılık oldu ve o kumpasın hâlâ da devam ettiği bir süreç içerisindeyiz. İnanın ki bu darbe olmasaydı bunun kumpas olduğunu söylemeye bile cesaret edemezdik çünkü hâlâ süreç devam ediyor, yarın öbür gün yine aynı savcı ve hâkimlerin eline düşmeme garantisi de yoktu.

Bu noktada, tabii, FETÖ ve AK PARTİ'nin henüz aralarının bozulmadığı bir süreçti. Biz bu programa öğrenci de alırken, öğretim elemanı da alırken elime bu bölümün yetkilisi ve sorumlusu olarak listeler tutuşturuluyordu. FETÖ tarafından elime tutuşturulan bu listelerden bir tanesi 42 kişilikti. Ben, hem öğrencilerimin hem de öğretim elemanı arkadaşlarımın huzurunda bu listeyi yırtmamla birlikte zaten kara listeye alındım ve biraz önce bahsettiğim kumpas da başıma çorap olarak örüldü, hâlâ da o örülme işi devam ediyor. O sırada yine bana deniliyordu ki: "Bu bölümlere öğrenci alırken ve öğretim elemanı alırken sabıka kayıtlarına bakıyor musunuz?" Bakın, hiçbir üniversitenin hiçbir bölümünde öğrenciler master veya doktora programına alınırken veya öğretim elemanı alınırken bir enstitü müdürünün kendini hâkim, savcı yerine koyarak onların asla ve asla sabıka kaydını istemek gibi bir lüksü yoktu ama benden o istendi. Ben de şunu dedim: Kürt diliyle ilgili içinden çıkılmaz bir sürece, o kadar pahalıya mal olacak şeyler yaptınız ki, eğer iyi Kürtçe bilen bir eleman varsa şunu bilin ki mutlaka sabıkası var; eğer sabıkası olmayan bir Kürt arıyorsanız şunu bilin ki o Kürtçe bilmiyor, Kürt dili bölümünde ne öğretim üyeliğine yarıyor ne de master ve doktora programına yarıyor. Ha, böyle bir Kürt'ü arıyorsanız gidin kendiniz arayın, bulun ve getirin, burada istihdam edin, görevlendirin, yetiştirin.

Dolayısıyla, arkadaşlar, ortaya çıktı ki FETÖ'nün Kürt diliyle ilgili projesi de tutmadı, maalesef AK PARTİ'nin Kürt diliyle ilgili projesi de tutmadı çünkü ne FETÖ'nün ne de AK PARTİ'nin bu Kürt dili bölümlerine alınacak olan elemanların liyakat derecelerine bakmak gibi bir lüksleri, bir gerekçeleri veya bir ihtiyaçları olmadı. Her iki taraf da benim üzerimde kurdukları baskılarla "Ha, şunu alın; ha, bunu alın." dediler ve AK PARTİ'ye bu durumu şikâyet ettiğimde de maalesef, hiçbir cevap almadım, hiçbir sahiplenme görmedim. Meclise kadar geldim, yine derde deva bir çare bulamadım ve böylece kendi derdimle yana yana bugüne kadar geldim ve ilk kez böyle bir kumpastan burada bahsediyorum çünkü dediğim gibi, şimdiye kadar bahsetmem hâlinde tekrar o savcıların ve hâkimlerin eline düşmemek ve uydurma bazı gizli tanıklar yoluyla üzerimde oynanan oyunların pratiğe geçirilmemesi gibi bir garanti yoktu, şimdi de hâlâ belki yoktur diye düşünüyorum. O hâlde, Kürtleri dil noktasında oyalamak yerine ister AK PARTİ olsun ister başka partiler olsun, mutlaka, gelin birlikte ana dilde eğitim çerçevesinde bir araya gelelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - ...buna kalıcı bir problem olarak bakalım ve kalıcı bir çözüm bulalım. Böyle bir ümidin gerçekleşmesi dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)