GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:121
Tarih:02.08.2016

ALİ ATALAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Meclisin değerli emekçileri, bizleri dinleyen, izleyen değerli yurttaşlar; grubumuz Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım ve bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önerge üzerine konuşmadan önce, milletin özgür iradesine, bu iradenin temsil edildiği Meclise yönelik 15 Temmuz darbe girişimini kınıyor, darbe girişimine karşı dik durup yaşamını yitiren bütün yurttaşları minnetle anıyorum. Bu bağlamda, çözümün demokraside, insan haklarında, hukuk devletinde ve özgürlükçü laiklikte olduğunu bir kez daha vurguluyor, ortaya çıkan birlik, uzlaşma ve helalleşme sürecinin kalıcı bir toplumsal barışa evrilmesini umut ediyorum.

Ayrıca, değerli milletvekilleri, yarın 3 Ağustos, Şengal Ezidi toplumuna karşı gerçekleştirilen soykırımın 2'nci yıl dönümüdür. En az 5 bin insanın katledildiği, bir o kadarının da -kadın ve çocuklardan oluşan insanların- esir alınıp en barbar yöntemlerle pazarlarda satıldığı biliniyor. Bu soykırım esnasında yaşamını yitiren bütün masum ve mazlumları buradan saygıyla anıyorum.

Bu konuda iki noktayı anımsatmak istiyorum, belki çoğumuz bilmeyebilir: Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti devleti hâlen Şengal'de gerçekleşen bu soykırımı resmen kınamış değildir. İkincisi ise Diyarbakır'da hâlen 2 bine yakın Şengalli mülteci oradaki büyükşehrin himayesinde kalıp, maalesef, hâlen mülteci statüsüne sahip olmamıştır, bunu elde edememiştir.

Değerli milletvekilleri, bölgede bilinen olağanüstü koşullar ve özellikle Nusaybin'deki sokağa çıkma yasağı nedeniyle aylarca Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına katılamadım, çalışmalarına iştirak edemedim. Bundan söz etmişken Nusaybin'le ilgili önemli gördüğüm bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bana göre, nasıl ki 15 Temmuz darbe girişimi hepimize demokrasinin, çağdaş, özgürlükçü laikliğin değerini yeniden gösterdiyse inanıyorum ki Nusaybin'i mevcut hâliyle gidip görmek barışın, kardeşliğin kıymetini öğrenmemize kesinlikle yardımcı olacak ve belki de yeni bir sürecin başlamasına temel teşkil edecektir.

Şimdi esas konumuza dönmek gerekirse: Ezidi inancı veya Ezdayi inancı yani Allah'a tapanlarla ilgili belki aramızda bilmeyenler veya az bilenler olabilir. Onun için, evvela, kısaca, özetle söyleyeyim: Ezidi inancı, inanç sistemi, en az beş bin yıllık maziye sahip, çevresi ve kendi dışındaki bütün diğer topluluklarla sürekli barışık, misyonerliği katı bir biçimde yasaklayan, herkesi doğası ve kimliğiyle kabul eden, inandıkları tek tanrıya dua ederken önce 72 millete ve daha sonra kendileri için hayır ve selamet dileyen bir felsefeye sahiptir. Ezidiler, kendi tarihlerinde hiçbir dinî inanç grubuna zarar vermemiş, buna karşın sürekli katliamlardan ve soykırımlardan geçirilen bir tarihsel gerçekliğe sahip olmuştur. Tarihte Mezopotamya coğrafyası olarak bilinen Hanekin'den Afrin'e, Şengal'den Kars ve Urmiye'ye kadar geniş bir coğrafyada egemen bir inanç durumundayken hâlihazırda maalesef, toplam nüfusu 1 milyonun altına inmiş ve şu anda Türkiye'deki sayısı 500 insanın altına düşmüştür. Türkiye'de yoğunluklu olarak Batman, Diyarbakır, Mardin ve Urfa'da yaşayan Ezidilerin Osmanlı döneminden beri maruz kaldıkları asimilasyon politikaları maalesef, cumhuriyet döneminde de fiilen devam etmiştir; inançları yok sayılmış, toprakları ellerinden alınmıştır. Kırk yıl öncesine kadar Türkiye'de 80 bin civarında Ezidi'nin yaşadığı tahmin edilirken bugün bu sayının -dediğim gibi- 500'ün altına düşmüş olması, 1970'li yılların başında farklı kimliklere uygulanan asimilasyoncu politikalardan dolayı başta Almanya olmak üzere Avrupa'nın çeşitli ülkelerine göç etmek zorunda bırakılmaları nedeniyledir.

Zorunlu göç sebeplerine bakıldığında, temel olarak inançlarının yok edilmeye çalışıldığı, özgün inanç ve kültürün hiçe sayıldığı görülmektedir. Zamanında göç etmek zorunda kalmış Ezidilerden birisi olarak benim bugün bu Mecliste olma sebebim, ayrımcı ve ötekileştirici politikaya -umarım- sizinle birlikte dikkat çekmek, bu ülkenin bir bütün olarak demokratikleşmesine yine sizinle birlikte ortaklaşarak katkıda bulunmaktır.

Değerli milletvekilleri, şimdi size kendimle ilgili somut bir örnek vereyim. Belki bilirsiniz, Ezidilerin nüfus kâğıtlarındaki, nüfus cüzdanlarındaki din hanesine hâlen ya "İslam" ya da "Dinsiz" yazılmaktadır. Şu anda iki kimliğim var burada: Türkiye Büyük Millet Meclisinin kimlik belgesi, bir de genel Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı. Nüfus cüzdanımdaki boş, milletvekili kimlik belgemde yanlışlıkla "İslam" yazılmış. Şimdi, bu tabii bir istisna değil, tekil bir olay değil; bütün toplumumuzla ilgili her yerde aynı şekilde ya çarpı ya nokta ya boş ya da İslam yazılmaktadır. Bu aslında hem trajiktir hem komiktir, bunun mutlaka giderilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bu da gösteriyor ki Ezidilerin inancı hiçleştiriliyor; bununla beraber köy ve arazilerine zorla el koyuluyor, arazileri satmaya zorlanıyor. Ezidiler için özgür yaşam koşulları böylelikle büsbütün ortadan kaldırılıyor. Burada üzülerek söyleyeyim ki bazı kamu idaresinde görev alan kişilerin, devletin silah verdiği bazı köy korucularının ve hatta bazı parti temsilcilerinin kendi konum ve imkânlarından güç devşirerek Ezidilerin malına mülküne el koydukları, işgal ettikleri ve arazi sahiplerini sürekli tehdit ettikleri biliniyor, bunu sürekli görmekteyiz. Buna rağmen, Avrupa'da yaşayan bütün Ezidiler ölen yakınlarının, akrabalarının cenazelerini istisnasız kendi topraklarına getirip defnetmekte ve bu da aslında bu toplumun kendi topraklarına nasıl bağlı olduğunu göstermektedir. Yıllardır köylerinden, topraklarından uzakta yaşayan Ezidi ailelerin birçoğu ülkelerine geri dönmeyi düşünmektedir, bu noktada gereken yasal güvencelerin sağlanmasını talep etmektedir. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bu kadim toplumun kültürünü, inancını, toprağını, hak ve hukukunu korumak devletin görevidir. Dolayısıyla, Ezidi inancının tanınması, ibadetlerini yapabilecek koşulların sağlanması, kutsal mekânlarının koruma altına alınması, işgal ya da terk edilmiş Ezidi köylerinin tahribatının tespit edilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, tam da bundan dolayı Ezidilerin göç etmek sebeplerinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ATALAN (Devamla) - ...kapsamlı araştırılması, mağduriyetlerinin giderilmesi, inançlarını özgürce yaşayabilmeleri ve belki de kendi ülkelerine dönme olanakları yaratma hedefini kapsayan bu Meclis araştırması komisyonunun kurulması talebini...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atalan.

Süreniz doldu.

ALİ ATALAN (Devamla) - Ben son...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Pozitif ayrımcılık yapabilirsiniz Başkan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Başkan, pozitif ayrımcılık olabilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir pozitif ayrımcılık olsun bakalım Ezidilere.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bir pozitif ayrımcılık olsun ilk kez.

BAŞKAN - Buyurunuz.

Mikrofonunuzu bir dakika süreyle açıyorum.

ALİ ATALAN (Devamla) - Tam da bundan dolayı, Ezidilerin göç etme sebeplerinin kapsamlı araştırılması, mağduriyetlerinin giderilmesi, inançlarını özgürce yaşayabilme ve belki de kendi ülkelerine dönme olanaklarını yaratma hedefini kapsayan bu Meclis araştırması komisyonunun kurulma talebini desteklemenizi istiyorum.

Bugün Genel Kurulun açılışında AKP Grubu adına gündem dışı söz alan bir konuşmacı şöyle diyor: "Dünyada mağdurlar ve mazlumlar nerede olursa olsun biz onların yanında olacağız." Çok güzel. Ben de diyorum ki dünyanın en mağdur ve mazlum topluluklarından biri olan Ezidilerdir, buyurun, gelin, onların yanında yer alın. Bu desteğinizin aynı zamanda Türkiye'nin çoğulcu yapısını korumaya, farklı din, dil ve etnik grupların tümünü anayasal koruma altına almaya, eşit ve yurttaşlık temelinde bir arada yaşama imkânı oluşturmaya az da olsa bir katkısı olacaktır.

Teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)