GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:120
Tarih:28.07.2016

HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Rojava'nın Kamışlı kentinde dün sabah IŞİD'liler tarafından, IŞİD cani örgütü tarafından bir saldırı yapıldı. Bu insanlık düşmanı, katliamcı IŞİD zihniyetini, barbar çetesini lanetliyorum. Yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Başta Kürt halkı olmak üzere Rojava halkına ve ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara da geçmiş olsun diyorum.

Öncelikle, görüştüğümüz yasa tasarısında daha çok maddede uzlaşabileceğimizi düşünüyorduk. Yine de birkaç fıkra üzerinde anlaşmış olmayı olumlu bir adım olarak görüyorum. Demek ki istenildiği zaman uzlaşılabiliyormuş. Umuyorum ki uzlaşma zemini bu 15 Temmuzdan ders çıkarıldığı içindir ve dilerim ki uzlaşma zemini artarak devam eder.

Biz HDP olarak kapitalizmin, emek sömürüsünün, gelir dağılımındaki uçurumun, açlık ve yoksulluğun en asgari düzeye getirilmesi gerektiğini her platformda dile getirdik. Yerli ya da yabancı işçi ve emekçilerin insan onuruna yaraşır ekonomik ve sosyal koşullara sahip olmasını savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz. Kadın işçi ve emekçilerin üretim sürecindeki eşitsiz konumları da mutlaka yapılan her tasarıda ayrıca yer almalıdır. İşte tüm bunlardan hareketle yabancı kişiler için çıkarılacak bir temel kanunun gerekli özenle yapılması için tasarıyı komisyonda görüştüğümüz zaman ısrarla bir alt komisyon olmasını istedik ve çalışmaların orada devam etmesini önermiştik. Bir alt komisyon kurulsaydı bu kanun tasarısı çok daha iyi hazırlanmış olabilirdi.

Ne kadar çabalarsak çabalayalım, tasarıya meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları yeterince dâhil edilmedi. Bu kurumların dâhil edilmemesinin eksiklerini biz öngörebildik. Eğer yeterince dâhil edilmiş olsaydı, toplumun her kesiminin ortaklaştığı bir tasarı ortaya çıkacak ve toplumsal mutabakat daha da sağlanmış olacaktı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savaştan dolayı göçe zorlanan ve Türkiye'ye gelmek zorunda bırakılan mültecilere burada bulundukları süreç içerisinde güvenceli bir çalışma, yaşam ve makul bir gelir sunmak bizim açımızdan insani bir zorunluluktur. Bugün ülkemizde geniş tanımlı işsizlik yüzde 20, kayıt dışı çalışma oranı ise yüzde 40'tır. Üretime ve istihdama değil, tüketime ve borca dayalı üretim modelini benimseyen ülkemizde, mültecilere yönelik güdülecek plansız ve denetimsiz bir istihdam politikası işsizliği ve kayıt dışılığı daha da artıracaktır. "Yurttaş" ve "yabancı iş gücü" tanımı adı altında istihdam edilmesi planlanan kişiler arasında bir rekabet ortaya çıkmasına ve gerekçede bahsedilen kamu düzeninin tesis edilmesine değil, bozulmasına yol açacaktır. Olması gereken, istihdama dayalı bir üretim politikası belirlenmesidir. Söz konusu kanun tasarısında bu sorunlara dair hiçbir düzenleme yapılmadığı gibi, amacı da mültecilerin istihdam hakkı değil, sermaye kesimine ne pahasına olursa olsun ucuz iş gücüdür. Bunu tasarıdaki nitelikli iş gücü vurgusundan da anlayabilmekteyiz.

Tekrar belirtmek istiyorum: Yabancı işçiler açısından Türk soyluluğun çalışma izninin alınmasına bir avantaj olarak belirlenmesi, özünde ayrımcı bir uygulamadır. Herhangi bir soydan gelmenin nitelikli ve eğitimli iş gücü olmayı garantilemediği açıktır. Bu nedenle, çalışma iznine dair özel soy uygulamalarının soy, ırk ve etnik köken gibi kişilerin kendilerinin karar vermedikleri özellikleri üzerinden belirlenmesi mantık dışıdır.

Değerli milletvekilleri, yabancı iş gücüyle ilgili bir kanun tasarısı aslında nasıl olmalıydı, biliyor musunuz? Eşitlikçi olmalıydı, ayrımcı olmamalıydı, toptancı olmamalıydı. Eşitlikçi olmalıydı çünkü nitelikli-niteliksiz iş gücü ayrımı yapılmamalıydı. Savaştan kaçıp buraya gelmek zorunda kalan yabancıların hepsini kapsamalı, hepsine aynı imkânları sağlamalıydı. Mevsimlik işçileri, kayıt dışı çalışan, sizin "niteliksiz" diye adlandırdığınız kişileri de içermeliydi. Ayrımcı olmamalıydı, belli bir soydan gelenler için istisnai bir madde konulmamalıydı. Tüm halklar için aynı koşullar geçerli olmalıydı. Toptancı olmamalıydı, kadınlar, engelliler için pozitif ayrımcılık yapılmalıydı. Bilmelisiniz ki savaşlardan en çok kadınlar etkilenir çünkü. Tüm bunlara ek olarak tüm topluma anlatılmalı, ortaklaşarak uzlaşma zemininde hazırlanmalıydı.

Bugün görüşmeye devam edeceğimiz 28'inci maddenin fıkralarından, ilgili bakanlığın, YÖK'ün İçişleri Bakanlığından görüş almasına ilişkin uygulamanın kaldırılması istenmektedir. Kamu hizmeti sunan öğretim elemanlarının güvenlik kontrollerinin yapılmaması uygun değildir. Bu fıkranın metinden çıkarılması gerekmektedir.

Yine, ilgili maddenin (9)'uncu fıkrasında ise kamuda çalışan sağlık emekçilerinin Türk veya ülke vatandaşı olma zorunluluğu kaldırılmak isteniyor. Peki, yabancı sağlık personeli istihdam ederken hangi kriterleri gözeteceksiniz? Bu kişilerin yetkin olup olmadığını nasıl tespit edeceksiniz? Sağlık hakkı Anayasa'yla güvence altına alınmış bir haktır. Kamu sağlığını tehlikeye atabilecek bu maddenin tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.

Yine, aynı maddenin ilgili fıkrasında yabancı öğrencilerin haftalık çalışma süresi düzenlenmektedir. İlgili tasarının madde gerekçesinde "Türkiye'de bir yükseköğrenim kurumunda örgün öğretim programlarına kayıtlı yabancı öğrencilere çalışma hakkı getirilmekte." diye açıklanmaktadır. Oysa yabancı öğrencilerin çalışma izinleriyle ilgili düzenleme 6485 sayılı Yasa'nın 41'inci maddesinde düzenlenmiştir ve yabancı öğrenciler, hâlihazırda, haftada yirmi dört saati aşmamak kaydıyla kısa süreli işlerde çalışabilmektedir. Öngörülen kanundaki gibi, çalışma saatinin yirmi dört saat olarak belirlenmesi gerekmektedir.

İlgili yasanın (h) bendiyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ön izin verme yetkisi kaldırılmak istenmektedir. Mevsimlik işçiler hâlihazırda ülkenin en dezavantajlı gruplarıdır. Zaten düşük ücretle ve insani olmayan koşullarda yaşayarak çalışan 4 milyona yakın mevsimlik işçiyi bir de yabancı işçilerle karşı karşıya getirmek mantıklı mıdır? Hâlihazırda çalışmakta olan mevsimlik işçilerin çalışma koşullarının düzenlenmesi gerekirken bir de yabancı işçilerin bu istihdama dâhil edilmek istenmesi geri dönülmez sorunlara yol açacaktır. Bu alanda yetkili bakanlık olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ön izninin muhakkak suretle kaldırılmaması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak şu an gördüğümüz yasa tasarısı denetimsiz bir sermaye akışı ve denetimsiz bir hizmet sunumunu yasalaştırmak anlamına geliyor. Tek cümleyle ifade etmek isterim ki bu yasa ülkemizdeki emekçileri mülteci konumuna getirecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)