Konu: | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 119 |
Tarih: | 27.07.2016 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir yasa üzerinde konuşuyoruz ama asıl önemli olan sorunumuz şu anda Türkiye'nin kaotik ve gerçekten yönetilebilir düzeyden çıkmış olmasıdır. Hoş, uzun süredir yönetilmez bir durumdaydı ama son sürece baktığınızda, yalnız on iki gün önce bu Meclis bombalandı, F16'larla bombalandı, Türkiye'nin birkaç yeri bombalandı, sivil bir sürü insan yaşamını yitirdi, onları da rahmetle anıyorum ve o gün Mecliste ve dışarıda, demokrasi adına gerçekten Meclisin iradesine sahip çıkanları da selamlıyorum.
Şimdi, biz buralara geldik ve şu anda herkes millî birlik ve beraberlik üzerinden bahsediyor, millî birlik ve beraberlik üzerinden bir sürü etkinlik yapılıyor, eylemler yapılıyor, insanlar sokaklara çağrılıyor ve bu da Meclisi sahiplenme, iradeye sahip çıkma, halkın meşruiyetine sahip çıkması adına yapılıyor; çok meşru ve haklı bir taleptir. Bu çok meşru ve haklı bir talebi, bir de Fırat'ın doğusuna baktığımızda, kürdistana baktığımızda, orada da görmek gerekiyor. Sadece burada, F16'larla bombalandığında, oradaki gelen unsurlar kötü değildir. Bu unsurları besleyen, ona dokunulmazlık zırhı veren, onu bu konuda motive eden, "Ev ev temizleyeceğiz, mahalle mahalle temizleyeceğiz." diye motive eden siyasi iktidar, bugün F16'larla buranın bombalanmasının zeminini yaratmıştır ne yazık ki.
Bakın, hâlen Şırnak'ta, Nusaybin'de, Sur'da sokağa çıkma yasakları devam ediyor ve önümüz kış, bir ay sonra kış gelecek, o insanlar, binlerce insan evleri, yaşam alanları tamamen yıkılmış bir hâlde nasıl dönecek, nasıl yaşayacak? Bunun üzerinden burada bir cümle kurulması gerekiyor. Ama, biz sadece "millî birlik ve beraberlik" diyerek kürdistan coğrafyasını, orada yaşayan halkları görmezden gelirsek bu darbe mekanizmasının yeniden oluşmasını, yeniden bir zeminini yaratmış olacağız. Bu kadar ağır bir dönemden geçerken bu ülke, burada konuşulması gereken şuydu: Herkesin farklılığıyla, herkesin değişikliğiyle, herkesin kendini temsil ettiği iradesiyle bir araya gelip gerçekten bu darbe mekaniğini boşa çıkarmak gerekiyordu.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı "Allah'ın bir lütfu." diyor, evet, Allah'ın bir lütfu ama bunu siz nasıl lütfa çevireceksiniz? Sadece kendi iktidarınızın sarsılma noktasında mı çağrı yapacaksınız? Peki, Amed'de yani Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Nusaybin'de, Mardin'de yaşayan halkın taleplerine, meşru ve onurlu taleplerine karşı hâlen tanklarla, toplarla cevap vererek mi bu meşruiyeti sahipleneceksiniz? Şunu unutmayalım: Orada yapılan tüm katliamların yegâne sebebi ve zemini, ısrarla, altını çizerek söylüyorum: 15 Temmuzda burası bombalanmışsa oranın bombalanmasının tezahürüdür. O gün orada yapanlar kahramanken, bugün burada yapanlar vatan haini oldu. Orada yaşayan insanların iradesi hâlen burada konuşma zemini üzerinden bir cümle kuramıyorsa bugün millî irade ve ortaklıktan bahsetmemiz ne kadar doğrudur, ne kadar sahicidir? Gerçekten demokrasiden bahsediyorsak, diğer tarafı görmeden sadece buradaki iktidarın, kendi iktidarının sarsılması üzerinden cümle kurabiliyorsak bu ne kadar sahici bir demokrasi anlayışıdır? Bizim, şu anda gerçekten bu kaostan çıkmamızın tek ve yegâne koşulu şudur: Demokratik cumhuriyettir. Demokratik cumhuriyetin bir araya gelmesi için de bütün tarafların bir araya gelip çözüm ve müzakere sürecini başlatması gerekir. Bu da İmralı'da ağır tecrit koşulları altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerinden öncelikle tecridin kaldırılması, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılması, katliamların bitirilmesi, oturup gerçekten aklı başında bir araya gelerek bu sorunu nasıl çözebiliriz...
Bu sorun siyasal bir sorundur, bu sorun terörle izah edilemez, bu sorun kamu güvenliği üzerinden izah edilemez. Eğer edilmiş olsaydı kırk yıl boyunca bu 70 bin insan yaşamını yitirmemiş olacaktı. Bizim, gerçekten artık biraz aklımızı başımıza alıp bu son yaşanan... Binlerce insan yaşamını kaybetti, yüz binlerce anne baba çocuklarını kaybetti, binlerce insan evinden, yurdundan oldu, evleri yok oldu arkadaşlar. Bakın, Nusaybin yerle bir olmuş, Sur yerle bir olmuş; o gerçeği buradan görmezsek, burası o gerçeği görmezse asla ve asla, oluşabilecek yeni bir darbeye bu kadar sağlıklı karşı çıkma şansımız olmayacak, inanın ki bu kadar ucuz da kurtulmayacağız. Eğer bu ülkeye gerçekten demokrasi getirilmek isteniyorsa Kürt sorununun bir siyasal sorun olduğunu görmek ve güvenlik politikalarından vazgeçerek, gerçek bir siyasal platformda tartışarak bunu çözmemiz gerekiyor. Yoksa, burada her gün birbirine insanlar rahmet okusun, her gün darbeye lanet getirsin; arkası gelmeyecekse, bir çözüm olmayacaksa bunun bir anlamı var mı? Bu Meclis bunun için burada değil mi? Bu Meclisin iradesi halkların iradesi üzerinden burada oluşmamış mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Öyleyse bu iradeye niye saygı duymuyoruz arkadaşlar?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)