| Konu: | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 14.07.2016 |
HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin yerinden kullanmış olduğu söz hakkıyla ilgili birkaç hususu belirtmek isterim. Doğrusu, Sayın Bakanın son açıklamasını ben de hayretle ve ibretle takip ettim çünkü gerek AKP grup başkan vekillerinin bize aktarımı gerekse de bugün Komisyon olarak yürütülen tartışmada bu kara para aklama olarak bizim değerlendirdiğimiz geçici madde 2'nin çekilmesiyle ilgili muhalefetin eleştiri, öneri ve görüşlerinin dikkate alınarak tekrar değerlendirilmesi şeklinde bir çerçeve sunuldu ve biz bunu hem yasama tekniği açısından hem demokratik kültür açısından hem de bu kadar kutuplaşmış bir toplumsal ortamda uzlaşma kültürü açısından önemli bulduk. Yani, AKP Grubunu da, AKP Grubunda bulunan birçok milletvekilini de bu konuda rahatlattığımızı düşünüyoruz. Bu hafta muhalefet olarak yaptığımız en hayırlı iş oluşturduğumuz kamuoyu baskısıyla, meydana gelen toplumsal baskıyla Hükûmete bu konuda bir geri adım attırmak oldu. Şimdi bunu daha sağlıklı bir ortamda değerlendirme fırsatı var. Bu kara para aklama olarak söylemiş olduğumuz düzenlemedeki değişiklikle silah tüccarlığı yapanlardan uyuşturucu kaçakçılığı yapanlara kadar; hırsızlık, yolsuzluk yapanlardan her türlü yüz kızartıcı yöntemle para kazanmış olan insanların Türkiye'yi bir kara para aklama merkezi olarak kullanmış olmasının önüne geçmiş olduk. Yani, bu, insani, dinî, vicdani, ahlaki, hangi açıdan bakarsanız, hangi teraziye vurursanız doğru olan bir tutum olarak değerlendirilmesi gereken ve Hükûmetin de bu konuda tekrar yaptığı düzenlemeyi gözden geçirmesi gereken bir husus olarak değerlendirilmeli kanaatindeyiz.
Bakın, yasama tekniği açısından belki de aylardır ilk defa bir maddedeki uzlaşmadan dolayı bu şekilde rahat bir yasa görüşüyoruz. Yani, toplumsal gerilimin bu kadar arttığı bir ortamda hiçbirimiz buraya çıkıp boyun damarlarımız şişecek şekilde, yüzümüz kızaracak şekilde, avazımız çıkacak şekilde burada bağırarak konuşmak istemiyoruz. Ancak, demokrasi kültürünü kaybettiğimiz için, bu Meclis çatısı altında, aynı çatı altında mesai yürüten milletvekilleri olarak, siyasi partiler olarak, birbirimizin hassasiyetlerine saygı duymayı ya da tahammül göstermeyi unuttuğumuz için aylardır ilk defa bir yasayı belli bir olgunlukla görüşüyoruz. Bence bu konuda iktidar partisinin milletvekilleri hem kendi grup başkan vekillerine hem de Kabine üyelerine, bakanlara baskı yapmalılar. "Siz bu şekilde dayatarak yasa getirdiğiniz zaman bu Mecliste uzlaşma zeminini ortadan kaldırıyorsunuz. Yasayı ya Genel Kurula ya da komisyona getirmeden önce ya da getirdikten sonra muhalefetle bir uzlaşmayı deneyin, bir ortaklaşmayı deneyin." şeklinde kendi grup başkan vekillerinize, kendi bakanlarınıza baskı yapmalısınız düşüncesindeyiz.
Bakın demokrasi dediğimiz şey, en aykırı fikre saygı duymaktır ya da saygı duymuyorsa bile tahammül etmektir. Benim söylediğim cümlelerin hiçbirisine katılmıyor olabilirsiniz ama bu kürsüden benim fikirlerimin tamamını özgür bir şekilde ifade etmem gerektiğini savunduğunuz ölçüde demokrat olabilirsiniz, demokrasinin gereği budur. O nedenle, özellikle, bugünkü görüşmelerin bu konuda iktidar partisinde bulunan milletvekilleri için tekrar bir gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tabii, Sayın Bakan özellikle yatırım teşvikiyle ilgili belli bilgiler aktarıyor. Ancak, ben, daha önce ekonomi direksiyonunda bulunan Sayın Ali Babacan'ın bazı sözlerini burada hatırlatmak istiyorum: "Hukuk devleti olmadan, demokrasiyi geliştirmeden, kendi iç barışını sağlamadan, özgürlükleri genişletmeden bir ülkede ekonomiyi toparlamanız mümkün değildir." Maalesef, şu anda Türkiye'de toplumsal barış yoktur. İç barışımız zedelenmiştir. Demokrasiyle ilgili büyük kaygılar vardır. özgürlüklerin genişletilmesini bırakalım, antidemokratik yasalarla neredeyse boğulma aşamasına gelmiş olan bir toplumsal dinamik söz konusudur. Hukuk devleti rafa kaldırılmıştır. Yargının siyasallaşması, yüksek yargıya yapılan müdahaleler hukuk devletiyle ilgili temel normları, temel değerleri ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla, bu ortamda siz istediğiniz kadar teknik düzenlemeler yapın, ne yatırımı artırabilirsiniz ne yatırım teşvikiyle ilgili bir yol alabilirsiniz.
Bütün bunları geçtik, insanların can ve mal güvenliği ortadan kalkmıştır. Öyle Cizre'ye, Silopi'ye, Sur'a falan gitmeye gerek yok, İstanbul'da, Ankara'da en işlek yerlerde, en işlek caddelerde artık gündüz en yoğun olan saatlerde bile insanlar can güvenliğiyle ilgili kaygı taşıyorlar. İstiklal Caddesinde insanlar rahat yürüyemiyor, Tunalı Hilmi'de rahat yürüyemiyor, Kızılay Meydanı'nda esnaf kan ağlıyorsa burada oturup şapkayı önünüze koymanın zamanı çoktan gelip geçmiştir.
Yine, mal güvenliğiyle ilgili, özellikle bu kayyum atamasının neredeyse tam bir ganimet anlayışıyla ele alınması, bütün kendisinden farklı düşünen şirketlere, yatırım sahiplerine yönelik iktidar eliyle müdahalelerin yapılmış olması yani yatırımla ilgili, üretimle ilgili birçok zemini tamamen ortadan kaldırmıştır.
Şimdi, bu koşulları düzeltmeden, burada ne kadar teknik düzenleme getirirseniz getirin, herhangi bir düzeltme, düzelme sağlamanız mümkün değil.
Sayın Bakan diyor ki: "Bu yasanın asıl amacı Körfez sermayesini Türkiye'ye çekmek." Bakın, az önce ajanslara düşen Suudi Dışişleri Bakanlığının bir yetkilisinin açıklamasını paylaşmak istiyorum. "Eğer Türkiye Suriye'deki muhalefete ihanet ederse bunun bedelinin ağır olacağını bilmelidir." diyor. Bakın, bunu nereden söylüyor? Rusya'yla bir kriz yaşanmıştı ya, dünkü konuşmamda ifade etmiştim, önce Rusya'ya bir dayılanma, işte, uçak düşürmeden sonra bir efelenme olayı oldu, ondan sonra "Olursa yeniden düşürürüz." çıkışı oldu; ondan sonra baktılar iyice, tarım, turizm, ekonomi sektöründe büyük bir çöküntü yaşandı, sonra ilk turist kafilesi geldiğinde Başbakan "Birbirimizi çok özlemişiz." dedi. Ya, birbirinizi çok özlemişseniz el âlemin uçağını niye birtakım çete ilişkileri yüzünden düşürüyorsunuz?
Şimdi, bakın, bu Rusya'yla olan yakınlaşma üzerinden Suudi Dışişleri Sözcüsü Türkiye'ye mesaj veriyor çünkü Rusya'yla ilişki geliştirmeniz için El Nusra'ya olan desteği kesmeniz lazım, Ahrar el-Şam'a, Ceyşul İslam gibi birtakım çete yapılanmalarına bugüne kadar sağlamış olduğunuz desteğin tamamını kesmeniz gerekiyor. Şimdi, Suudi yetkililer bu tehlikeyi gördüler, oradan hemen yüksek sesle "Eğer Rusya'yla birtakım farklı ilişkiler üzerinden yakınlaşırsanız unutmayın bizim de size ödeteceğimiz bir bedel var."ın mesajını gönderiyorlar. Yani iç politikada, dış politikada birtakım yanlışları düzeltmeden istediğiniz kadar teknik düzenleme yapın hiçbir şekilde bu işleri düzeltemezsiniz.
Bir kere, içeride arkadaşlarımız da iç politikayla ilgili bu kürsüden defalarca belirttiler, bu vesileyle son sözlerimi söylerken de tekrar bu savaş ekonomisinin bir çare olmadığını ifade etmek istiyorum. Çözüm sürecini hep eleştirenler oluyor, çözüm süreciyle ilgili farklı birtakım bilgileri buradan sunanlar oluyor ancak bakın, çözüm süreci devam ederken, masa kurulu hâldeyken 402 karakol yapıldı, kalekol yapıldı, bırakın karakolu kalekol yapıldı; bir kalekolun parasıyla o bölgedeki illerin her birine 2 orta ölçekli fabrika yapılabilirdi, hastane yapılabilirdi, okul yapılabilirdi yani bütün bunları, savaş ekonomisi ile üretim ekonomisi arasındaki, barış ekonomisi arasındaki çelişkiyi ortaya koymak açısından ifade ediyorum. 1 F16'nın bir saatlik havada uçuş maliyetini hesapladığınız zaman özellikle son bir yılda ortaya çıkan ekonomik kaybı, hani, can kayıplarını, insan kaybını, ortaya çıkan ahlaki değerler kaybını, hakikat kaybını bir kenara bırakıyorum -o çok daha önemlidir- ama ekonomik kaybını, inanın ki hangi düzenlemeyi getirirseniz getirin, burada düzeltmeniz, toparlamanız mümkün değildir.
Umarım, bu yanlışlardan vazgeçersiniz. Umarım, bu yasa tasarısında olduğu gibi sermayeyi değil, yoksulu, emekçiyi, emeği esas alan yasal düzenlemelere yoğunlaşırsınız.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)