GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:113
Tarih:14.07.2016

AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26'ncı madde bakanlara tanınan yetkiyle ilgili ve tabii, kanun yorumlarken, kanun metni yorumlarken soyut yorum yapmanın çok anlamı yoktur. Sonuçta bu kanunun bu ülkede yargıçlar tarafından nasıl yorumlanacağı, bürokrasi tarafından nasıl anlaşılacağı geçmiş pratik üzerinden anlam ifade eder. Sonuç itibarıyla, bu ülkede geçmişte bakanlık yapmış 4 kişiyle ilgili iddiaların da geçtiği bir dava Amerika Birleşik Devletleri'nde Rıza Sarraf davası dolayısıyla her gün basına yansıyor. Şimdi, bakanlarla ilgili böyle bir iddianın Türkiye'de açık, ikna edici, toplumsal vicdanı rahatlatıcı bir yargılama süreciyle tamamlanmadığı gerçeğiyle birlikte Bakanlar Kuruluna metinde geçen -tırnak içerisinde söylüyorum- sıfırlama yetkisini verdiğinizde bunun hangi sonuçları doğurabileceğini de dikkate almak zorundasınız.

Önümüzde çok somut pratikler var ama galiba her şeyin gelip dayandığı, bağlandığı nokta siyasetin finansmanı konusu. Türkiye'de siyasete olan güvenin sarsılmasının, siyasetçinin toplumdaki algısının gün geçtikçe meşruiyetini yitiriyor olmasının en önemli sebeplerinden birisi siyasetin finansmanı konusudur. Siyasetin finansmanında şeffaflıkla ilgili ve etik kurallara bağlı kalmakla ilgili iki düzenleme iktidar partisi tarafından kamuoyuna deklare edildi. Bunlar çok önemli düzenlemelerdi aslında. On dört yıldan sonra deklare edilmiş olması elbette eleştirilmeye değer ama hiç olmazsa deklare edilmiş olması da önemli. Birisi, 2015 Şubatında bir önceki Başbakan tarafından kamuoyuna bir paket olarak açıklanmış olan şeffaflıkla ilgili paketti, sonra, tahmin edeceğiniz, hepimizin bildiği tepkiler üzerine paket geri çekilmişti.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Başbakanı götürdü işte şeffaflık paketi.

AYHAN BİLGEN (Devamla) - Biri de yine kendisi görevden alınmadan önce siyasi etik yasasıyla ilgili düzenlemeydi.

Siyasi iktidarlar sadece yaptıklarından dolayı değil, yapmaları gerektiği hâlde yapmadıklarından dolayı da sorumludurlar topluma. Eğer bu ülkede siyaset bir kişisel çıkar elde etme aracı olarak okunuyor, algılanıyorsa ve bundan dolayı da siyaset kurumu yıpranmışsa, kirlenmişse, yozlaşmışsa bunun sorumluluğu bu çatı altındaki herkese aittir. Dolayısıyla, bugünkü pratiği, bugünkü tabloyu, Türkiye gerçeğini yok sayarak bu paket içerisindeki, bu torba kanun içerisindeki düzenlemeleri okumanın, değerlendirmenin çok imkânı yok. Bir başka pratikte, bir başka ülkede belki aynı maddeleri böyle kaygıyla, korkuyla, tereddütle değerlendirmeyebilirsiniz. Mesela, Panama belgeleriyle ilgili birçok ülkede istifa geldi, ciddi tartışmalar yaşandı ama Türkiye'de tık yok. Demek ki yolsuzluğun siyaset açısından tartışılmaya değer tarafı yok, siyaset açısından bu çok önemli bir mevzu değil, medyada ciddi bir karşılık bulmuyor.

Aynı şekilde, Rıza Sarraf'ın ortağı Zencani İran'da yargılanıyor ve Türkiye'de ne kadar rüşvet dağıttığına dair rakamları telaffuz ediyor. Şimdi, olması gereken, bu iş İran'da yargılama konusu olmadan önce onun iddia ettiği rüşveti kime vermiştir, bununla ilgili idari soruşturma, etkin soruşturma yapılmış mıdır, bürokratlar mı almıştır bu rüşveti, gümrükçüler mi almıştır, siyasetçiler mi almıştır, kim ne kadar almıştır -herhâlde muhalefet almamıştır, herhâlde gönüllü kültür kuruluşları falan almamıştır bu rüşveti- diye bununla ilgili araştırmayı burada yapmak ve İran'ın Amerika'yla birlikte Türkiye'yi bu vesileyle pres etmesine fırsat vermemek olması gerekendir. Hadi bu olmadı, hiç olmazsa bu aşamadan sonra yani bu iş bu kadar gündemleştikten sonra bir ülke, o ülkeyi yönetenler dönüp komşunuzdaki yargılama sürecine müdahil olup "Ne oluyor? Ciddi bir iddia var, büyük bir rakam söz konusu. 'Ben bu kadar rüşvet dağıttım komşu ülkede.' diyor, Türkiye'yi karalamaya ne hakkınız var? Bu kadar ağır bir iddiada bulunuyorsunuz, bunu ispatlayın, iddialarınızı ortaya koyun, biz de gerekli etkin soruşturmayı, yargılamayı yapalım." demek yakışmaz mıydı?

Değerli milletvekilleri, bir ülkede yolsuzlukla mücadele demokratikleşmenin olmazsa olmazıdır ve eğer bu ikisini birlikte ele almazsanız demokrasi sadece bir süs, sadece bir görüntü olarak kalır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)