| Konu: | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 13.07.2016 |
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
İşbu kanun tasarısının 1'inci ve 2'nci maddesi iflas erteleme davalarında uygulamada karşılaşılan sıkıntıların giderilmesine yönelik. İflas ertelemesindeki amaç ne? Amaç, zor durumda olan şirketlerin batmasındansa bir süre hukuki güvence altına alınıp ticari yaşamda tekrardan var olabilmelerinin önünün açılması. Burada şirketin devamı ile şirket alacaklıları arasındaki dengenin de hukuken doğru şekilde tespit edilip sağlanması da önemli. İflas erteleme davalarının bu amacın dışına çıkılarak kullanıldığı da bir gerçek, uygulamada hepimizin yaşadığı, gördüğü olaylar. Burada getirilen düzenlemelerle iflas ertelemeye ilişkin yargılamalardaki sıkıntılar giderilebilir mi? Bütününü gidermez yani belki bazı düzenlemeler; işte aynı anda farklı mahkemelerden başvuru yapılması, burada kötü niyet gösterip hangi mahkemeden karar alırsa onu uygulamaya sokması şirketlerin, uzun süren -yıllar boyu- dava süreçleri, -az önce de ifade edildi- özellikle şirketlerin çok yüksek meblağda değeri olduğu için şirketlere atanan kayyumların ve bilirkişi raporlarında yaşanan usulsüzlüklerin, belki bunların iyileşmesine yönelik bazı adımlar atıldığı söylenebilir. Ancak, daha önceki yasa tasarılarında da karşılaştığımız temel fikir ve yöntem ayrılığı burada da karşımıza çıkıyor. Nedir o? Şimdi bir problem var. Bu problem karşısında kafamızı kuma gömmememiz lazım. Nedir problem? Yani, bu problemi sadece günü kurtarma adına yasal düzenleme yapma gayretiyle geçiştiremeyiz.
Temel sorun şu: 2006 yılında Türkiye'de iflas erteleme talebinde bulunan şirket sayısı 61. Bugüne gelirken, 2014 yılında bu sayı kaç? 429. 2015 yılında kaç? 805. 2016'nın ilk üç ayına ilişkin veriyi aldım, o da 256 yani muhtemelen bu yılı binleri deviren bir sayıyla tamamlayacağız. Demek ki şirketlerimiz açısından sizin iktidarınızda kötüye giden bir süreç var. Bu problemi çözebilmek için önce bu tespiti yapabilmek, sonra buna uygun çözüm önerileri geliştirmek lazım. Salt bu davalarda yaşanan sıkıntıları gidermeye yönelik adım atılması problemin özünü çözmeyecektir.
Şimdi, aslında son günlerde yaşadığımız gelişmeler, ekonomideki gidişat AKP açısından da bir dizi manevra yapmayı zorunlu hâle getirmiştir. İşte Rusya'dan özür dilenmesi, İsrail'le yapılan anlaşma, Suriye'yle ilgili de normalleşmeye yönelik çağrılar seslendiriliyor, bunun yanında da iç barış gibi bir söylem tutturuluyor. Biz biliyoruz ki AKP zorda olmasa dediğim dedik siyasetinden de vazgeçmezdi. Şimdi, bu defa neyi konuşuyoruz? Varlık barışı tasarısı. Burada neyi amaçlayacağız? Aslında yasanın bütününe baktığımızda salt kaba sermaye. Bu ülkeyi ileri refah düzeyine taşıyacak katma değeri yüksek ürünleri nasıl üretiriz gibi bir düşünce hâlâ yok. Karşılığında ne var? İster rüşvet parası olsun, ister kaçakçılık parası olsun, ister terör eliyle edinilmiş para olsun fark etmez, yeter ki çuvalla kara para ülkeye gelsin, yeter ki -Panama Belgelerinde gördük- milletin anasına küfredenler kara para cenneti ülke arayışından vazgeçsin.
Şunu unutmayalım: Kötü para iyi parayı da kovar. Türkiye kara para konusunda açıklanan listede gri seviyede yani beyazdan siyaha kadar olan bir alanda grideyiz. Muhtemelen, bu yasa çıkarsa bundan sonra koyu gride olacağız. Koskoca Türkiye'ye kimsenin Cayman Adaları muamelesi yapmaya hakkı yoktur. Bu yasa çıkacak ve bununla birlikte Türk Ceza Kanunu'ndan, Suç Gelirlerinin Aklanması Kanunu'ndan ve bizatihi sizin döneminizde imzalanan uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerimizi de askıya alacağız. Türkiye, dünyadaki en büyük 20 ekonomiden biri. Bu, yıllardır böyle, sizin döneminizde olmadı; yani, Türkiye'nin 14'üncü sırada olduğu dönemler de oldu. Yatırım dediğimiz şey insana yapılır, insana yapılırsa yatırımdır. Türkiye'de çocuklarımız Türkiye'nin içinde bulunduğu sistem tarafından hesaplanan, mesela, işte PISA raporları bunun güzel örneği, fen, matematik ve kendi dilleriyle okuduğunu anlamada dünyada ilk 40'ta yok ve sizinle birlikte de geriye gidiyor.
Burada Türkiye şu tercihi yapacak: Ekonomik büyümenin yegâne hedef olduğu ve hiçbir donanımla desteklenmediği bir gelecek inşasıyla Katar mı olacak, Suudi Arabistan mı olacak, kaynağı sorgulanmayan bir kasa ülkesi mi olacak yoksa eğitim düzeyi yüksek, demokrasisi gelişmiş, insan haklarına duyarlı, orta gelir tuzağından uzaklaşmış, katma değeri yüksek ürün üreten çağdaş bir ülke mi olacak? Aslında buna karar vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu tasarı da buna yönelik maalesef yanlış bir hamle.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)