| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 12.07.2016 |
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle bugün 21'inci yılı olan Srebrenitsa katliamında katledilen bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum ve Bosna halkı şahsında bütün mazlum halkları saygıyla anıyorum. Fakat Bosna halkının direnişini anarken, o yıllarda Bosna direnişinin yanında yer almak ve Bosna halkıyla dayanışmak amacıyla Türkiye'den gidenler vardı. Bu gidenler içerisinde Türkiye'den katılanlardan bir ilk şehit vardı: Selami Yurdan. Onun şahsında bütün şehitleri de saygı ve rahmetle anıyorum ki Türkiye'de biz onu iftiharla yıllarca "Bosna'daki ilk şehidimiz." diye andık ve o Selami Yurdan, bir Kürt genciydi; Bosna halkıyla dayanışmak adına oraya giden, Metin Yüksel gibi şehit edilen bir Kürt genciydi.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Türkiye'den gitmiş yani. Çok mu önemli, illa farklı bir şey mi olacak?
HÜDA KAYA (Devamla) - Oraya gidenler, şunu da ifade etmek istiyorum, soydaşlarımız diye gitmediler, bundan dolayı bu vurguyu yapıyorum. Oraya gidenler; Türk'ünden Kürt'üne, Fars'ından Arap'ına kardeşlerimiz diye oraya koşmuşlardı, insanlık adına oraya koşmuşlardı. Aradan on yıllar geçse de mazlumların adaleti ve haklılığı, zalimlerin ise mutlaka bir gün hesap vereceği gerçekliğini bu vesileyle bir kez daha hatırlıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin Suriyeli mültecilerle ilgili -aslında mülteci değiller, böyle bir statü yok Türkiye'de- göçmenlik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Suriyeli göçmenler başta olmak üzere, bütün kıtalardan ülkemize gelen göçmenler o kadar hayatımızın içinde ve görünürler ki ama tabii, toplumumuzun her kesiminin bu görünürlüğe vâkıf olduklarını düşünemiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, hem uğultu çok hem de ayakta olan milletvekilleri hatibin düzenini bozuyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, uğultu var Genel Kurulda. Dinleyelim.
HÜDA KAYA (Devamla) - Suriyeli göçmenler başta olmak üzere, Afrikalısından Uzak Doğulusuna, Orta Asyalısına kadar bütün göçmenlerin ama göçmen barındırma kamplarında ama kaçak yaşamaya çalıştıkları şehirlerin, metropollerin sokaklarında, merdiven altlarında, istismarın olduğu her alanda, hayatın her alanında onursuz bir yaşama nasıl mahkûm bırakıldıklarını sizler de bizler de biliyoruz.
Son beş altı yıldır AKP'nin mazlum halklar ve göçmenlerle ilgili konular başta olmak üzere attığı ve atacağı adımlarını ve Suriyeli göçmenlerin vatandaş edilmesi niyetlerini ne niyetle yapmaya çalıştığını bizler de çok iyi biliyoruz. Bu art niyetlerle ve istismar politikalarıyla mücadele etmeye devam edeceğiz. Neden istismar politikaları diyorum? Ülkemize Suriyeli göçmenlerden önce de yıllardır yüzlerce, binlerce göçmen geldi ve gelmeye devam ediyor.
Metropollerde en insanlık dışı şartlarda, sokaklarda suça itilen, ucuz iş gücü olarak emekleri sömürülen, fuhşa zorlanan kadınlar ve göçmen halkların hâline İstanbul sokaklarında her gün şahit oluyoruz. Suriyeli kadınları, parayla alınıp satılan çocuk yaştaki kız çocuklarını; kadınları ikinci, üçüncü eş olarak kendilerine eş etmeye teşvik eden, parayla satan böyle bir zihniyetin "Biz ensar bilinciyle bu kapılarımızı açtık. Suriye'ye, vatandaşlarımıza kucak açtık." demelerini de esefle karşılıyorum. Gözaltına alınıp tecavüz edilen göçmen kadınları, fuhşa sürüklenen göçmen kadınları, işkence altında öldürülen Festus Okeyleri de bizler unutmadık.
Suriyeli göçmenlerle ilgili söz almışken şunu da ifade etmek istiyorum: Gerek sağ çevrelerden gerekse sol çevrelerden göçmen karşıtı nefret söylemlerine de asla taviz vermeyeceğiz, bu nefret söylemlerine karşı "Hepimiz Suriyeliyiz." diyeceğiz. İktidarın göçmenleri alınıp satılan bir mal gibi gördüğünü hem biz hem dünya hem de Suriyeli göçmenler çok iyi biliyorlar. Devlet güvencesindeki kamplarda yaşayan göçmenlerin hayatı hapishane şartlarından da daha vahim durumdadır. İktidarın istismarcı ve sömürgeci politikalarını eleştirenlerin başta göçmenler olmak üzere başlarına neler geldiğini, hangi şartlara mahkûm edildiğini burada saatlerce anlatsak bitmez.
Sınırdan geçerken göçmen kadınları, yaşlıları, hamile kadınları, çocukları, hatta bebekleri katleden bu anlayış yeni bir istismar politikası peşindedir. İktidarın yaptığı tüm politikalar, aldığı tüm kararlar, attığı bütün adımlar ilkesellikten maalesef uzaktır. "Suriye halkıyla kardeşiz. Tek millet, iki devlet." diyenlerin, "Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz." diyenlerin "Rabia" hamasetiyle nelere, hangi sonuçlara geldiklerini çok iyi gördük. İktidarın tek bir ölçüsü var, kimlerle daha fazla bir rant ve kâr peşindeyse, hesabı varsa onlar onların dostudur, kardeşidir; eğer bir menfaati ve hesabı yoksa, üstüne de yanlışlarını yüzlerine söyleyenler varsa onlar onların düşmanıdırlar.
Yine, Suriyeli göçmenler konusuna dönersek, mültecilik de vatandaşlık da bir haktır ama bu, sadece Suriyeliler için değildir; Afrikalısı için, Uzak Doğulusu için, Orta Asyalısı için de bütün göçmenlerin, başka ülkelere göçmek zorunda olanların insani bir hakkıdır; bu, istismar aracı yapılamaz. Suriyeli göçmenlere dönük linç girişimlerini, belediyelerin, üstelik de AKP belediyelerinin iftar çadırlarından kovulan çocukları, evleri yıkılan veya barındırıldıkları yerlerden kovulan göçmenleri, turizme zarar veriyor diye şehirlerden sürülenleri, sınırlarda işkence görenleri, hatta hapsedilenleri, hatta öldürülenleri çok iyi biliyoruz. Göçmen karşıtı nefret tepkileri ve pratikleri, maalesef, içinde yaşadığımız toplumun da bir gerçeği olarak önümüzde.
Bir rapordan hemen kısa bir alıntı yapmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek lazım: AKP Hükûmeti tarafından ezilenlere müthiş bir şey bahşediyormuş gibi yürütülen vatandaşlık verme hikâyesi, aynen karşısındaki tepkiler gibi göçmen karşıtı bir yerden yürütülmektedir. Türkiye'ye göçmek zorunda kalan 3 milyon göçmenin önce 30 bini, sonra ise 300 bini bu vatandaşlık için düşünülüyor. Yani vatandaşlık projesi hayata geçse bile, Suriyelilerin yüzde 90'ı bile eşit haklara sahip olamayacaklardır. Türkiye ne kadar Türkiyelilerin ise o kadar da Suriyelilerindir; Türkiye ne kadar Türklerin ise o kadar da Kürtlerindir, Araplarındır, Süryanilerindir, Lazlarındır ve Ermenilerindir. Hepimiz Suriyeliyiz, hepimiz göçmeniz diyoruz ve buradan CHP'li ve MHP'li arkadaşlara özellikle şunu demek istiyorum: Eğer göçmen istemiyoruz diyorsanız savaşa evet demeyecektiniz. Savaş politikalarına evet demenizin sonucudur bu yaşananlar. (HDP sıralarından alkışlar)