| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2016 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin genel görüşme açılması istemine dair grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Bizden önceki hatipler de aleyhe de olsa her iki konuşmacı da lehe bir görüş ifade ettiler, parti grubu olarak bizim de genel görüşme talebini desteklediğimizi baştan ifade ederek sözüme başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, bugün, İçişleri Bakanının gelip Meclis Genel Kurulunu bilgilendirmesi konusunda küçücük de olsa bir adım atılmış gibi algılamıştık, en azından son gelişen olaylar, özellikle Atatürk Havalimanı'nda meydana gelen olaydan sonra Mecliste o saatten bu yana yapılan tartışmalara yanıt verilebileceğini düşünmüştük ama maalesef İçişleri Bakanı aynı beyanları tekrar ederek, yeni bir şey söylemeden bu kürsüden indi. Konuşmasında bazı bölümler var, onları değerlendireceğim ama gerçekten, böyle bir katliamdan sonra İstanbul'un göbeğinde, tıpkı Ankara gibi, Suruç gibi, Diyarbakır gibi, Sultanahmet gibi, Reyhanlı gibi büyük bir katliamdan sonra İçişleri Bakanlığının bu tutumunu anlamak, anlamlandırmak ve kabul etmek mümkün değil çünkü kendisi birinci derecede bu işin yetkili ve sorumlu makamını işgal ediyor, orada oturuyor ve konuşmasında, işin en korkunç tarafı, pişkinliğin doruk yaptığı nokta, muhalefeti istifaya davet ediyor. İçişleri Bakanı istifa etmeyi hiç zaten söylememekle birlikte, bir de muhalefetin seçim kazanmamasını -genel olarak ortaya bir laf söylüyor ama- bahane ederek, bir laf söyleyerek diyor ki: "Siz istifa edin." Size ne ya? Muhalefet seçim geçer geçmez, baraja takılır takılmaz, kaç milletvekiliyle temsil edilir... Bu işin yetkilisi sensin, kolluk senin emrinde. Orada bir patlama oluyor ve bütün katliamlarda olduğu gibi, yirmi gün önce istihbarat alındığı yönünde bilgiler de hemen dolaşıma girmiş durumda.
Şimdi, bu manzarayı maalesef çok yaşadık. 7 Hazirandan önce başlayan, sonrasında devam eden kaos, katliam ve bu katliamların üstünün örtülmesi süreci yeni bir olgu değil bizim açımızdan ve Türkiye açısından da değil ve gerçekten şu anda Türkiye'de yurttaşların önemli bir bölümü kendini güvende hissetmiyor. Dün sosyal medyada bu konuda açılan bir "tag" TT listesine girdi, güvende değiliz. Gerçekten artık bu olaylar, katliamlar, IŞİD terörü ve diğer çatışmalar bütün halkın yaşam hakkını, yaşam alanlarını daraltan ve tehdit eden bir hâle dönüştü.
Şimdi, bu konuda Hükûmetin pişkinliği, açıklamaları dudak uçuklatacak derecede absürt. Biz medyanın, yandaş medyanın manşetlerine bakıyoruz, Atatürk Havalimanı birinci sıraya yükselemedi zaten. Rusya'yla balayı dönemi var ya, hani yeni anlaşmışlar, özür dilemişler ya... Daha düne kadar bizim Eş Genel Başkanımızı ve partimizi hainlikle suçlayan medya, şimdi Rusya'yla anlaşmanın, özür dilemenin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyor. Yani bu dönüşümü de gerçekten anlamak da mümkün değil, zaten anlaşılacak bir mesele değil.
Şimdi, bu Meclisin temel görevlerinden biri, iktidarın görevi tabii vatandaşın can ve mal güvenliği ve bu ülkede yaşanan her türlü probleme çözüm üretme konusunda inisiyatif alması, sorumluluk alması ve yetkisini vatandaşın lehine kullanmasıdır. Bu konuda Hükûmetin anayasal sorumlulukları, yürütmenin görevi de budur. Ama biz ne yapıyoruz? Hemen katliamlardan sonra katliamların üstü örtülmeye çalışılıyor. Bütün dosyalarda istisnasız gizlilik kararı var, bütün dosyalarda önceden istihbari bilgi var, bütün dosyalarda Millî İstihbarat Teşkilatıyla arasında bir bağ kurulduğu iddiaları ve belgeleri anında dolaşıma sokuluyor, fakat iktidar partisi bu meselelerin hiçbirini üstüne almıyor, garip bir şekilde üstüne almıyor, yani bu sorumluğum var... Hani, Brüksel'de havalimanında patlama oldu, üç bakan aynı gün istifa etti, birininki kabul edildi. Bizde zaten istifa müessesesi diye bir şey yok, bugün de siyaset literatürüne yeni bir şey girdi, patlama olunca muhalefet istifa etsin. Bu kadar pişkinliği de bugün bir kez daha yaşamış olduk.
Ve gerçekten bu meseleyle ilgili, araştırmalarla ilgili Meclisin de muhalefetiyle birlikte görüşme açması, Kürt meselesi, çözüm süreci, IŞİD çetesi, IŞİD barbarlığıyla iktidar partisi arasındaki ilişkilerin de, bağın da Meclis tarafından araştırılması gerekiyor, tespit edilmesi gerekiyor. Bütün dünya Türkiye Cumhuriyeti devletini, daha doğrusu iktidar partisiyle IŞİD ilişkilerini tartışıyor, bunun belgelerini sunuyor, Birleşmiş Milletlere gönderiyor, Independent'dan New York Times'a, The Guardian'a kadar bütün uluslararası basın, manşetlerle Türkiye-IŞİD ilişkisini tartışıyor, ama bize gelince, aynı klasik cümlelerle "Şunlar da terördür, şunlar da terördür, bizim bir bağımız yoktur." baştaki söylemler geri alınıyor.
Tabii, hafızamız çok taze; biz öfkeli bir topluluk olduğu iddialarını, söylemlerini unutmadık, IŞİD'e rahmet okutacak sözleri söyleyenleri unutmadık, yani "IŞİD'in eline su dökemezler." dedi Emrullah İşler. Şu anda zaman yok, bu beyanların hepsini söylemiyoruz. Yani bununla ilgili... İşte, bugün balayı dönemi yaşanan, bu özür, barışma ve uluslararası diplomaside bu sürecin durumuyla ilgili parti olarak görüşlerimiz de biliniyor. Biz "Barışmayın, aman herkese düşman olun." gibi bir öneride de değiliz; sadece ilkeli siyaset, iyi bir duruş ve istikrarlı bir siyasetten söz ediyoruz.
Rusya'nın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Vitali Çurkin, Türkiye'nin, Suriye'de IŞİD'in kontrolü altında bulunan bölgelere yasa dışı yollardan silah ve mühimmat gönderdiğini iddia eden belgeleri BM Güvenlik Konseyine sundu. Rusya'nın sunduğu belgelerde Türkiye'den 2 milyon dolarlık kimyasal madde gönderildiği söyleniyor ve bununla birlikte Türkiye'ye yönelik ithamlar çok ciddi. O kadar ciddi ki IŞİD'in ana silah ve askerî teknolojisinin tedarikçisi durumunda bir Türkiye'den söz ediliyor ve sevkiyat, arabalarla, insani yardım konvoylarıyla gerçekleştiriliyor. Buna ilişkin elimizde hiç malzeme sıkıntısı yok, binlerce doküman, belge sunabilirim; dava dosyası, iddianameler de hazır. Yani, bu katliamların sorumlusu kesinlikle iktidar partisidir. Onları önceden önlememekle, onlara destek vermekle, sınırdan gönderdiği silahların, bir şekilde, İstanbul'a, Ankara'ya, Suruç'a, Adana'ya, Diyarbakır'a geri gitmesinden iktidar partisi sorumludur. Fakat, tabii ki bunları üstüne alan, bunu kabul eden bir iktidar partisi yok.
İktidar partisine göre "katliam" demek suç. Biz katliam diyoruz, bütün iktidar partisi sıraları zıplıyor. Ya, katliam yapanlar suç işliyor, katliamın yapıldığını söyleyenler suç işlemiş olmaz. Bu ülkede neredeyse her güne bir katliam denk geliyor, her gün bir katliam anması var. 2 Temmuzdan 10 Temmuza birçok tarih sayabilirim, ezbere hepimizin hafızalarında var ve bu katliamlarla yüzleşmek gerekiyor. Yeni katliamların olmaması için, kesinlikle, bu meselede genel görüşmenin, araştırma önergelerinin kabul edilip Meclisin inisiyatif almasına olanak sunulmalı.
Daha önce grup başkan vekilimiz tarafından da buraya sunulan belge var, ayrıntısına giremeyeceğim ama Akçakale Tel Abyad Sınır Kapısı'nın Ocak 2014'te IŞİD'in eline geçmesiyle birlikte IŞİD'le ticaret yapıldığı, bizzat TÜİK verilerine göre, resmî bilgilerine göre, resmî ihracat verilerine göre ispatlanmış durumda ve bunlar Meclis tutanaklarında da mevcut. Bunu bir kez daha sizin dikkatinize sunmak istiyorum.
Son olarak da İçişleri Bakanının bugünkü söylemini büyük bir esefle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Demin grup başkan vekilimiz söyledi. Şu anda Lice'de, köyde işkence yapılıyor, 4 insan katledilmiş, sivil insan. Bunu söyleyince "Olmuyor." diyorlar. Ya, işte, devam ediyor ve İçişleri Bakanı yine gelmiş şu cümleyi kurabiliyor, diyor ki: "150 milyonu aşan yardımlar yapacağız, içindeki eşyayla birlikte vatandaşımıza vereceğiz, kardeşliğimizin gereği bunu yapacağız. Vatandaş hak etmiştir." İçişleri Bakanı Kürt halkına, orada yaşayanlara kan parası teklif ediyor. Böyle bir kardeşlik anlayışı olabilir mi? Oradaki vatandaşını öldür, evini yık başına...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Teröristleri öldürüyorlar ya, vatandaşları değil. Vatandaşı öldürenleri herkes biliyor. Teröristleri öldürüyorlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - ...iftar sofrası açtırma, sonra da de ki: "Ben size 150 milyon lirayı aşan bir yardım yapacağım."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bu, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir durum değildir.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Terörle mücadele edip teröristleri öldürüyorlar. Şurada PKK'ya da bir şey söyleseydiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Buraya, kürsüye çıkıp teröristleri savunamazsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bunlar sizin duymak istemediğiniz zaman duymak istemediğiniz şeylerdir. O hâlde alışkanlık haline getiriyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)