GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Merhum Adnan Menderes'in günlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:109
Tarih:29.06.2016

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Çankırılı hemşehrilerim ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dün İstanbul'da gerçekleşen menfur terör saldırısını lanetliyor, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet ve mağfiret, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bugün hafızalarımızı tazeleyecek bir konuşma yapmak istiyorum. 16 Haziran 1950, tek parti döneminin uygulamalarından uydurma ezanın kaldırıldığı, orijinal asıl ezanın serbest bırakıldığı gün olarak siyasi tarihimizde yerini aldı. Merhum Adnan Menderes o günlerde yaşanan zulmü milletimizin hissiyatını ve kendi düşüncelerini 22 Haziran 1948'de günlüğünde şu şekilde kaleme almış: "Seçim bölgem Kütahya'dayım, aslında Aydınlı olsam da öteden beri Kütahya'dan adaylığımı koyuyor ve seçiliyorum. Coşkulu bir kalabalığa hitap ettim, sözlerim sık sık 'Yaşa! Var ol!' nidalarıyla kesildi. Kütahya'ya bu gidişimde vatandaşı daha heyecanlı buldum. Halkın beni bağrına bastığına, samimi ve içten gelen muhabbetle kucakladığına bir kez daha şahit olmak ne güzel. Vatandaşın sevgisini ve güvenini sağladıktan sonra bu toprağın insanlarına hizmet etmek boynumuzun borcu olsun. Artık, Halk Partisi yıpranmış ve heyecanını kaybetmiş kadrosuyla, eskimiş fikir ve görüşleriyle tam bir aciz içinde kıvranıyor dedim. Demokrat Parti İl Başkanlığı binasına girip orada partililerle kısa bir sohbet yapayım dedim ama ne mümkün. Yarım saat kalmayı planlarken üç saat çabucak gelip geçmişti. Sohbet sırasında bir ara akşam ezanı okundu. Partililerden biri dayanamadı, yüksek sesle bağırdı: 'Minarelerden ne zaman Allah sesini duyacağız Adnan Bey?' Bütün gözler bana çevrildi. Haklıydılar, 1932 yılından beri ezanlarda 'Allah' sözcüğü geçmiyor, onun yerine 'Tanrı' kelimesi kullanılıyordu. 'Allah' demek yasaktı, söyleyen hapse giriyordu. Minarelerden yükselen orijinal tevhit 'La ilahe illallah' yıllardan beri yasaklanmıştı ama Müslümanlar bu uygulamayı hoş görmemişti. Kur'an'da adı bile geçmeyen bir yaratıcıya 'Tanrı' demeyi halk benimsememiş, uygun görmemiş, kabul etmemişti. Çünkü 'Tanrı' kavramı çok ilahlı eski Yunan mitolojisini çağrıştırıyor, akla hemen 'tanrılar' olarak ismin çoğul hâli geliyordu oysa 'Allah'ın çoğul hâli yoktu. Bu yasakçı zihniyetin gerekçesinde 'halka rağmen halk için' yutturmacası yatıyordu. Yüce İslam Peygamberi'nin emirleri doğrultusunda ezan orijinal şekliyle okunsa irtica mı gelecekti?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - On yıl CHP milletvekiliydi Adnan Bey o zamanlar. 1932'den 1948'e kadar CHP milletvekiliydi ya.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Din devleti mi kurulacaktı? Halktan kopuk, millete tepeden bakan, onu cahil cühela sanan üç beş bürokratın koyduğu bu yasak kalkmalı, isteyen 'Tanrı' demeli, isteyen 'Allah' demeliydi. Vatandaşın halisane dileği, samimi arzusu buydu. Merak etmeyin beyler, milletin isteği neyse o olacaktır. İçiniz rahat etsin, eğer iktidara gelirsek ilk görevimiz bu saçma sapan yasağı kaldırmak olacaktır. Yüce Allah'ın huzurunda size ve bütün milletime söz veriyorum dedim. Beni hemen çembere aldılar, saatler süren bir kucaklaşma oldu. Ak sakallı ihtiyarlar göz yaşlarını tutamıyor, hıçkırıklarla beni bağırlarına basıyorlardı. Parti merkezi dolup dolup taştı. Bazıları da kahvelere gidip haber vermişler, gençler de koşuşturdular, ellerimi öpmeye başladılar. Gece yarısına doğru binadan çıktığımda kendimi bembeyaz başörtülerini takmış, nur yüzlü yaşlı ninelerin arasında buldum. Müjdeyi alınca onlar da kapı önünde saatlerce beni beklemişler, bana hem utangaç nazarlarla kaçamak bakıyorlar hem de "Allah razı olsun, Allah seni başımızdan eksik etmesin." diye hayır dualarında bulunuyorlardı. Delikanlılar da beni otele kadar uğurladılar, hiç kimse benden ayrılmak istemiyor, biraz daha konuşmak, biraz daha dertleşmek için can atıyordu. Zor bela kendimi otel odasına attım. Soluk bir ampulün aydınlattığı küçücük odada mavi renkli, eski bir demir karyolaya oturdum, ceketimi tahta bir iskemle üzerine fırlattım, gömleğim terden sırılsıklam olmuştu. Artık fazla dayanamadım, ellerimi yüzüme kapadım, ağladım, ağladım."

Değerli milletvekilleri, merhum Menderes'in samimi ve yoğun çabasıyla sona eren uydurma ezan işkencesi tam on sekiz yıl sürdü. "Tanrı uludur, Tanrı uludur" diye başlayan uydurma ezan "Allahuekber Allahuekber" sedalarıyla semalarda ve gönüllerde tekrar yankılanmaya başladı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - O kararın altında Celal Bayar'ın imzası var, Celal Bayar'ın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ezanın özgürlüğüne kavuştuğu gün öyle bir sevinç yaşandı ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...Çankırı'mızda ve birçok ilimizde vakit ezanı defalarca okundu.

"Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli / Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli" duası tekrar kabul oldu.

Allah ezanlarımızı semalarımızdan dindirtmesin, bayrağımızı gönderimizden indirtmesin. Tek millet, tek vatan, tek bayraklı, tek devletten ayırmasın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Adı ne, adı, milletin, devletin?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Allah milletimize o günleri bir daha yaşatmasın. Allah bize, aziz milletimizin hayır duasını alacak işler yaptırsın diyor, Kadir Gecenizi ve bayramınızı tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)