GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:108
Tarih:28.06.2016

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patlamalar, ölüm haberleri ve şiddetin bu denli olağanlaşması gerçekten hepimiz için üzüntü verici. Her türlü şiddetin son bulması temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum.

Bugüne kadar toplumları ilerleten ve yasal özgürlükleri genişleten, gelişkin, insan haklarına saygılı yasal düzenlemeleri getiren muhalefet ve muhalif hareketler olmuştur. O nedenle, muhalefet gerçekten iyi bir şeydir değerli milletvekilleri.

Bakın, geçtiğimiz hafta, askere, Emniyet görevlilerine, koruculara hep beraber, üstelik de Anayasa'ya aykırı bir biçimde, geriye yürür bir biçimde yasal dokunulmazlıklar getirdiniz. Diğer yandan da milletvekillerinin dokunulmazlığını yine hep birlikte kaldırdınız. Bu nedir biliyor musunuz? Madımak katliamı sonrasında insanlar içeride cayır cayır yanarken "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir." diyen Çillerler zamanına geri dönmektir. Bu ortamda toplumu geliştirici, özgürleştirici bir yasa yapılması asla mümkün değildir. O nedenle, istediğiniz kadar siz bunlara "reform" deyin, ortada reform falan yoktur.

Yasa yapma tekniği ve hazırlık süreci açısından baktığımız zaman da yine korkunç bir tahakküm ve demokratik olmayan bir işleyiş görüyoruz. Şu anda, örneğin Eğitim Komisyonunda 105 maddelik bir yasa görüşülüyor. Şimdi, gerçekten sormak istiyorum: Aceleniz nedir? Neye acele ediyorsunuz? Bizlerin, milletvekilleri olarak bu denli torbalar içerisinde getirilmiş yasal değişiklikleri anlamaya, vâkıf olmaya bu Mecliste olan vekiller olarak imkânımız dahi bulunmazken, gerçekten son anda nelerin geleceğini öğrenirken, ki buna da demokrasi tabii ki denemezken halkımızın anlaması, muhalefet etmesi, bu yasalara karşı çıkması, eleştirmesi nasıl mümkün olacaktır?

Toplumun hiçbir kesimine danışmadan aceleyle getirdiğiniz tüm bu yasalar hiçbir vatandaşa da, yargı mensubuna da güven vermeyecektir ve bir kez daha yargının yürütmenin tekeline alındığı ve bağımsız olmadığı tescillenecektir. İşte, bu durum tıpkı geçen gün, maalesef, hunharca 4 eczacının katledilmesi gibi, silahlı ve saldırgan, kendi adaletini yaratan bir toplum doğurur. Bunu hiçbirimize yapmaya hakkınız yok.

Bugün Sivas katliamı davasını izledik. 1993'ten beri adalet arayan insanlar vardı, yirmi üç yıldır adalet arıyorlardı. Siz yargı reformundan bahsediyorsunuz, adalete erişimi sağlayın, daha gerilere gitmeye gerek yok. Bugün o davada ne oldu, biliyor musunuz? Yirmi üç yıl sonra adalet arayan insanlar... Mahkeme hâkimi okumaya başladı adresleri, yapılan tebligatları ve ortaya çıktı ki sanıkları mağdurların ve mağdur avukatlarının evlerinde arıyorlar. Örneğin, adreslerin bir tanesi Sayın CHP Milletvekili Şenal Sarıhan'ın adresi ve Şenal Hanım itiraz etti: "Nasıl olur Sayın Hâkim? Bu, benim adresim. Sanığın benim evimde ne işi var?" dedi. Yirmi üç yıl sonra, yanmış insanların yakınları adalet ararken böyle bir -komedi diyemeyeceğim- acı, trajik olayı yaşıyoruz.

Yani, Hrant Dink'in yakınları adalete ulaştı mı? Madımak'ta yananların yakınları adalete ulaştı mı? Roboski'de katledilen insanlar adalete ulaştı mı? Hiç kimse bu ülkede adalete ulaşamazken ve bu, aslında, işte, reform yaparak gerçekten bunu yapmak sizlerin elindeyken sadece yargıçları teminatsız, güvencesiz oradan oraya oynatıyorsunuz ve cezasızlığa son vermek, hakikatlerle yüzleşmek yerine, maalesef, bu Danıştay, Yargıtay oyunlarını bize oynatmaya çalışıyorsunuz. Öncelikli olan ihtiyacımız, halkımızın da ihtiyacı, hepimizin de ihtiyacı adalete erişimdir ve sağlıklı bir barış sürecidir.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)