| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 28.06.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dış politikada gelinen aşama ve alınması gereken tedbirlerle ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önergemizin konusuna aslında bakılacak olursa bu önergenin ne kadar önemli olduğu...
Sayın Başkan, herhâlde tekrar bir uyarıda bulunacaksınız, şu anda konuşacak bir zemin yok.
BAŞKAN - Siz konuşun efendim.
Sayın milletvekilleri, lütfen, bir kez daha uyarıyorum, sessizlik... Salonda uğultu var, uğultuyu keselim.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Gelinen aşama itibarıyla bu önergenin ne kadar hayati olduğu, dış politikayla ilgili gelinen noktadan aslında AKP tabanının da büyük bir rahatsızlık duyduğu ve buradan çıkışla ilgili bugüne kadar herhangi bir çözüm üretemeyen Hükûmetin vizyonsuzluğuyla ilgili Meclisin mutlaka bir komisyon aracılığıyla gerekli araştırmaları yapması gerektiği hususu açık ve net olsa gerek.
Bakın biz, en başından beri iç ve dış politikada yapılan yanlışları bu kürsüden ifade ettik. Böyle gidilmesi durumunda Türkiye'nin büyük bir dış politik iflasla karşı karşıya geleceğini, özellikle dışarıdan bakıldığında kendi içerisine kapanmış, giderek dış dünyadan izole olan ve otoriter uygulamalarla anılan bir ülke pozisyonuna geleceğini hep ifade ettik. Ama maalesef bu uyarılarımızın hiçbirini dikkate almadığınız için bugün maalesef böylesi bir noktaya çoktan gelmiş durumdayız. Avrupa Birliğiyle ilişkiler, Amerika'yla ilişkiler, Rusya'yla ilişkiler; bölge ülkelerinden Irak'la ilişkiler, İran'la ilişkiler, Suriye'yle ilişkiler, yani neresinden tutarsanız tutun, elinizde herhangi somut bir politik gelişmenin olmadığı bir iflasla karşı karşıyayız. Şimdi, bu iflasın sonuçları üzerinden tabii ki yıllarca iç politikada kullanmış olduğunuz birtakım sorunlarla yüzleşmek durumunda kaldığınızda da şimdi gerçekleri kabul etmek, hakikatleri kabul etmek yerine sahte zafer havası yaratarak algı operasyonlarıyla bu meselelerin içinden çıkmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, Orta Doğu siyasetinin, Türkiye'nin temel dış politikasının bu kadar yanlış gitmesinin en temel sebebi Suriye ve Rojava'da yapılan yanlışlardır. Bu işler çorap söküğü gibi, en başından nasıl yanlış kurgularsanız sonrasında da o yanlışlar durmadan önünüze gelecek şekilde ilerler ve bunu biz defalarca, yine dediğim gibi, bu kürsüden ifade ettik. Siz, maalesef, Suriye ve Rojava'da Kürtler bir statü elde etmesin diye, Rojava halklarının bir statüsü olmasın diye, orada daha çok tekçi, statükocu, mezhepçi bir dış politika yürüttüğünüz için, orada bulunan çete yapılarıyla ilişkiye girmeyi tercih ettiniz. Buna hep itiraz ettiniz, bunu hep reddettiniz ama bakın, gelinen aşamada artık bütün dünya bu içerisine girilen ilişkileri sorgulamaya başladı. AKP-IŞİD ilişkisi, AKP-El Nusra, AKP-Ahrar el Şam ilişkisi bütün dünyada yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Sizler de eminim ki nereye gidiyorsanız bu dile getirilen hususlarla bir şekilde yüzleşmek, karşılaşmak durumunda kalıyorsunuz. Bakın, ret ve inkârdan da artık vazgeçtiniz. Yani, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp bütün dünyanın gözünün içine baka baka El Nusra'nın aslında neden bir terör örgütü olmaması gerektiğini ifade ederken aslında bir itirafta bulunuyor. Şimdi, tam da aynı dönemlerde AKP'ye yakın birtakım yandaş kalemşörlerin ekran ekran dolaşıp 11 Eylül saldırılarını meşrulaştırmaya çalışmaları, Charlie Hebdo saldırısı, Brüksel'deki patlamaları Müslümanların bir misillemesi olarak tanımlamaları her hâlde tesadüf olmasa gerek. Yani, siz öyle bir algı yarattınız ki, o yarattığınız algıyla aslında bütün dış politikanızın itirafını yaptınız. Ya, şimdi bütün dünyayı nasıl inandıracaksınız? El Nusra bütün dünyada eşittir El Kaide olarak biliniyor, El Kaide eşittir 11 Eylül saldırıları olarak biliniyor; IŞİD, bütün dünyada vahşi, barbar bir tecavüzcü ve katliamcı örgüt olarak biliniyor. Şimdi, siz bunlar üzerinden bir algı yaratmaya çalışırsanız, bütün dünya içerisine girmiş olduğunuz bu durumu önünüze getirmeye devam eder.
Bakın, bu çetelerle girilen ilişkilerden dolayı Rus uçağı düşürüldü; o Rus uçağı, öyle, bilmem, Türkmen Dağı'nda Türkmen halkını korumak için falan düşürülmedi. O dönemde Türkmen Dağı'nda Türkmen kalmamıştı zaten. Görüntüleri hepiniz izlediniz, o pilotların öldürülme görüntüsünü. Orada El Nusra ve Ahrar el Şam çeteleri vardı. Sırf o çeteleri koruma adına Rus uçağını düşürdünüz; büyük bir diplomatik, ekonomik, siyasi krizi bu halkların önüne getirdiniz; yetmedi, çıkıp meydan okudunuz. Yani, o dönemin Başbakanı Sayın Davutoğlu çıkıp "Talimatı ben verdim." dedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlar toplantısında "Bugün olsa bugün yine düşürürüz." dedi. Hem Cumhurbaşkanı hem AKP siyasetçileri "Özür dilemesi gereken Rusya'dır. Asla özür dilemeyiz." dedi. Bütün bunlar, bakın, kayıtlarda var. Sosyal medyadan ufak bir tarama yaparsanız bunların hepsini görürsünüz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Özür dilemedik, "Olaydan dolayı üzgünüz." dedik.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - HDP olarak biz, AKP'nin bu politikasının faturasının Türkiye halklarının önüne gelmemesi için Rusya'ya gittiğimizde bizi vatan ihanetiyle suçladınız; ne hainliğimiz kaldı ne vatana yaptığımız ihanet. Bir heyet görüşmesine bu şekilde yaklaşım ortaya koyarken şimdi bir de bakıyoruz ki çarşaf çarşaf özür mektupları göndermişsiniz. Şimdi, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Madem Moskova'yla ilişkileri geliştirmek, madem Moskova'nın Türkiye halklarına bir fatura geliştirmesini engellemeye çalışmak vatan hainliğiyse o zaman sizin bu yaptığınıza ne diyeceğiz? Mektupta -hani özür dilemeyecektiniz- özür dilemişsiniz. Kremlin açıklama yapıyor: "Türkiye özrü kabul etti." Başbakan burada açıklama yapıyor: "Tazminat ödemeye hazırız." Şimdi, bu kadar tutarsız bir yaklaşım olabilir mi? Siz bu yaklaşımlarla Türkiye'yi ve Türkiye halklarını uluslararası arenada küçük düşürdüğünüzün herhâlde farkındasınız. Bu kadar ilkesiz, bu kadar tutarsız bir yaklaşımı kabul etmek mümkün değil. Hele hele o "Gerekirse tezek yakarız." efelenmeleri daha hafızalarda taze. Böyle bir dış politika olabilir mi?
Bakın, şimdi, İsrail'le ilgili eminim ki bu grup içerisindeki birçok milletvekili rahatsızdır. Mübarek ramazan ayında İsrail'le anlaşmayla bu ramazan ayının maneviyatını taçlandırmış oldunuz. Hangi AKP'li milletvekili bunu içine sindirerek kabul edebilir? Böyle bir şey olabilir mi?
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Sana ne!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Nasıl bana ne? Ben bu ülkenin vatandaşı olduğum için siz de bu ülkeyi yöneten Hükûmet olduğunuz için bu Hükûmet politikalarını halkım adına denetlemekle sorumluyum.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - AK PARTİ'lilerden sana ne, sen kendine bak!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz İsrail'e "terör devleti" demediniz mi? "Filistin halkına bu kadar zulmedenle asla benim dönemimde hiçbir şekilde bir normalleşme olmaz." demediniz mi?
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Sen kendi düşüncelerini söyle.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz... Ya, bakın, muhalefeti bu şekilde susturamazsınız. Muhalefet doğru politikayla, iradeli siyasetle ve bu şekilde yanlışlar yapmamakla susturulur. Bu yanlışları yaptığınız sürece bunları dile getirmeye tabii ki devam edeceğiz. Varsa bir itirazınız gelip burada cevap verirsiniz.
Şimdi, bakın, İsrail'le ilgili üç şart vardı: Özür, tazminat ve ablukanın kaldırılması. Hangi biri yerine geldi?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Hepsi de geldi.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Özür dilendi mi, resmî bir özür mektubu var mı?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Dilendi, bütün dünya duydu. Bütün dünya duydu özrü.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Türkiye kamuoyuna açıklayacağınız bir özür metni var mı? Mesela siz Rusya'dan mektupla özür dilediniz ya, Kremlin o mektubu yayınladı; buyurun, İsrail'in göndermiş olduğu özür mektubu varsa yayınlayın. Güya Cumhurbaşkanına telefon açmışlar da özür dilemişler. Ya, siz diplomasiyi mi bilmiyorsunuz, siyaseti mi bilmiyorsunuz, dış politika böyle yürütülebilir mi? Böyle bir özür yöntemi yok ki. Kendiniz yapmamışsınız, Putin'e telefon açmadan mektuba resmî olarak o özrü nasıl yazmışsanız İsrail'den de onu isteyeceksiniz.
Tazminat... Ortada bir tazminat yok. Bir ceza hukukuna göre tanımlanmış suç ve onun getirdiği bir tazminat yok. 20 milyon doları bir vakfa hibe etmiş, bağışlamış, onun üzerinden tazminat diyorlar. Ya, ne alakası var? Zaten siz İsrail'in "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez." anlayışını bilmiyor musunuz? İsrail mevcut askerî anlaşmalarla, doğal gaz anlaşmalarıyla yüzlerce 20 milyon doları kazanacak, onların bir tanesini göz boyamak için buraya tazminat diye yutturamazsınız. Abluka kalktı mı? Kalkmadı.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Resmîleşti.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Gazze aynı ablukayı daha sert bir şekilde hissedecek çünkü siz, o ablukayı resmileştirmiş oldunuz.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - O da kaldırılacak. Şu anda Filistin halkı rahatlayacak, kaldırılacak.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani bütün bunları -zamanımız yetmedi- keşke sataşmalar olmasaydı, daha uzun konuşsaydık ama bir politik iflasla karşı karşıyasınız. Şimdi Başbakan diyor ki: "Mısır'la Bakanlar düzeyinde işte görüşmeler başlayacak." O görüşmeden sonra herhâlde Bakanlar Rabia işareti yaparak ortak açıklama yapacaksınız. Daha dün "Darbeci." diyordunuz Sisi'ye, bilmem "Darbeci, katliamcı, sinsi." diyordunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...bugün hangi yüzle çıkıp açıklama yapacaksınız? Dolayısıyla bütün bu dış politikalarla ilgili uyarılarımızı dikkate almak durumundasınız.
Eğer yanlıştan vazgeçmek istiyorsanız bu önergemize onay verin, bütün muhalefet milletvekillerinden oluşan bir komisyonla dış politikadaki yanlışları ve buradan çıkışı hep birlikte araştıralım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)