Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 106 |
Tarih: | 23.06.2016 |
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, bugün söylediğimiz her şey karşı tarafta bir tepkiyle karşılanıyor. Ama, maalesef en son önergeyle getirilen koruculara da dokunulmazlık zırhının getirilmesi... Bizler, 4 Mayıs 2009'daki Bilge köyü katliamını unutuyoruz. Orada o katliamı yapanlardan kim hesap sordu. Bugün bakın, burada bizlerin değil, Genelkurmay Başkanlığının 13 Martta Yüksekova'da başlatılan operasyonun 20 Nisanda bitirildiğine dair resmî belgesi. Yani, bu açıklamadan sonra tam kırk gün boyunca orada, ki devletin gönderdiği hasar tespit komisyonunun da, oradaki resmî görevlilerin de açıkladığı şey şuydu: "Bu kadar yıkım nasıl otuz sekiz günde gerçekleşti?" Bunun imkânsız olduğuna biz tam doksan gün boyunca oradayken gözlerimizle şahit olduk. Şimdi, burada resimler var, resimleri gösterirsek inanmazsınız ama gözlerimizin önünde birçok vatandaşın evine girilerek, gözlerimizin önünde vekil arkadaşımızın akrabalarının evlerinin içine girilerek kapıları, evleri tahrip edildi. Şimdi, sizin getirdiğiniz bu dokunulmazlık zırhıyla birlikte bunların hesabını kimden soracağız?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Bizim evlere niye girilmiyor öyle?
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Yani, şunu açık ve net olarak söyleyelim: Bir hukuk devletinden çıkıyoruz. Burada herkesin hesap vermesi gerekiyor. Burada birilerini koruma altına almamıza gerek yok. Eğer bir hukuk devletinde yaşıyorsak herkes hukukun karşısında hesabını verebilmeli. Buna niye ihtiyaç duyuyorsunuz, buna niye gereksinim duyuyorsunuz? Bakın, burada, 1990'larda yaşanan bir durumu sizinle paylaşmak istiyorum: 1990'lı süreç yaşanırken birçok insan yönünü batıya vermişti, İzmir'e, İstanbul'a, Adana'ya, Mersin'e ama bu son süreçle birlikte, bir yıllık süreçle birlikte tek bir insanımız artık oraya göç etmiyor, gitmiyor, gelip o yıkıntının başında duruyor ve sizin vekilleriniz orayı ziyaret ettiğinde, hani sürekli bize "Hendek siyaseti yapıyorsunuz." diyorsunuz ya, vekiliniz sordu "Kim burayı yıktı?" Zeki Bey'e sorun bakalım, ne cevap verildi
Ne cevap verildi? Orayı kim yıktı? Açık açık söyleniliyor ve dolayısıyla siz burada nasıl dokunulmazlıkları kaldırdıktan sonra siyasetin üzerinde bir vesayet, Demokles'in kılıcı gibi vekillerin konuşmasını engelliyorsanız... Demin arkadaşımızın da belirttiği gibi, konuşmak yasak, öldürmek, yakmak serbest.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Dürümlü köyü ne oldu? Dürümlü köyüyle ilgili...
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Eş Genel Başkanımız gerekli açıklamayı yapmıştır ve biz de şunu söylüyoruz...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Hiç ikna edici değil.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Buradan kesinlikle şunu söyleyelim ki sizin bu getirdiğiniz kanunla birlikte, dün protokol olan, bugün kanunla getirdiğiniz ve yarın işlenecek olan suçların tümünden sizler olarak bu Parlamento hesap verecektir.
HİKMET AYAR (Rize) - Hesap millete verilir, verilir, verilir.
NİHAT AKDOĞAN (Devamla) - Siz, bakın, iki dakika için de konuşmaya gelen her hatibi böyle bastırarak onları susturmaya çalışıyorsunuz. Ama buradan bir şey söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir şey söylüyoruz, siz bir katliamın önünü açıyorsunuz. Biz, bunun yasal olmadığını, bugün yönümüzün Orta Doğu'daki ülkelere dönüştüğünü, tipik bir Orta Doğu ülkesi olduğumuzun görüntüsünü veriyoruz. Yazık değil mi buna? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)