| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 23.06.2016 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 387 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Dün şöyle bir söz söylemiştim: "Öyle büyük boş laflar vardır ki içinde bir millet esirdir." Bu lafların temelini "vatan hainliği", "terörle mücadele" gibi kavramlardan dolayı ana muhalefetin bu lafların esiri olduğunu belirtmiştim. Yoksa "Ana muhalefet iktidarın esiridir." demedim, "Boş lafların esiridir." demiştim, bunu düzelteyim.
Açıkçası Kürt sorunu olunca başta ana muhalefet olmak üzere herkes, her kesim akıl tutulması yaşıyor. Örneğin, medyatik bir meslektaşım var Doktor Canan Karatay, biraz sonra yemeğe gideceğiz. "Onu yiyin, bunu yiyin, bunu yemeyin, şunu yemeyin." diyen Canan Karatay Hanımefendi'yi dolandırmışlardı. Herkese akıl veren bu hanım, geçen yıl PKK'nin adı kullanılarak dolandırılmıştı, elinde avucunda ne varsa paket yapıp dolandırıcıya teslim etmişti. Sonra, olayın PKK'nin işi değil, dolandırılma meselesi olduğu açığa çıkmıştı. Canan Karatay Hanımefendi kendisini şöyle savunmuştu: "Ben bir akıl tutulması yaşadım. Hiçbir şeyi sorgulamadan gidip parayı teslim ettim." Evet, şu anda da başta ana muhalefet olmak üzere, mesele Kürt olunca herkes bir akıl tutulması yaşamaktadır.
Yasa tasarısında masum insanları korumaktan bahsediliyor. Masum insanların nasıl korunduğu, evlerinin başlarına nasıl yıkıldığı, tank ve topların şehirlerde neler yaptığını, sokağa çıkma yasağının olduğu her il ve ilçede masum vatandaşların başını sokabileceği evinin kalmadığını, çocukların öldüğünü, insanların cenazelerinin haftalarca sokaklarda bekletildiğini, hatta cenazelerini buzlukta bekletmek zorunda kaldıklarını gördük. Ailelere cenazeleri bile... Çocuklarının, kardeşlerinin, babalarının yanmış bedenleri verildi. Kimi cenazelerin, şu anda, kime ait olduğu bile açığa çıkamıyor. Yani, bu mudur terörle mücadelede masum vatandaşları korumak?
Yine, kamu görevlilerinin haksız iddialarının yıpranmasının önlenmesinden bahsediliyor. Siz, bütün bu suçları yargı kapsamı dışına çıkararak bu kamu güvenliğini ve kamu görevlilerinin itibarını koruyamazsınız.
Her gün bu sıralarda "Millet iradesi, millet iradesi..." diyorsunuz, her gün bu sıralarda atanmışlar, seçilmişlerden üstün değildir edebiyatı yapıyorsunuz. Ancak neredeyse tüm atanmışlara yargılanmama garantisi veriyorsunuz. Ancak halk adına ve burada diğer alanlarda düşüncelerini ifade eden vekiller hakkında dokunulmazlığı kaldırıyorsunuz. Bu mudur sizin hukuk devletiniz?
Yaptığınız bu düzenlemeyle ülkeyi cehenneme çevireceksiniz, yargıdan beklediği adaleti göremeyen halkı da kendi adaletini gerçekleştirmeye yönlendireceksiniz. Sonuçta, değil polis devleti, bir mafya toplumuyla karşı karşıyayız.
Darbe süreçlerinde ne olduysa burada yine hepsi olacaktır. Akademisyenler tutuklanacak, memurlar görevden alınacak, insanlar en basit bir muhalefette bulunma girişimlerinde bile cezaevlerine alınacak, demokratik kurum ve işleyişler göstermelik olarak var olacak, esasen tümden devre dışı bırakılacak, Anayasa askıya alınacak, şehirlere askerler inecek, şehirler tank ve toplarla yıkılacak ve bu sadece ülkenin doğusunda değil, her tarafında olacaktır. Bugün oluşacak bu durumlara "terörle mücadele" adı altında göz yuman iktidarı destekleyen muhalefet de bundan payını alacak ama iş işten geçmiş olacaktır. Bu baskıcı dikta rejiminin taşları, topyekûn iktidarı ve muhalefetiyle birlikte döşenmektedir.
Askerî vesayeti ortadan kaldırmakla, olağanüstü hâli kaldırmakla övünen Hükûmet, sokağa çıkma yasaklarıyla, hukuksuz uygulamalarıyla olağanüstü hâl uygulamasını katbekat aşan, bir darbe sürecinde bile görülmeyen suçlara iştirak etmiş, işlediği bu suçları da askerî vesayete teslim ederek getirdiği düzenlemelerle kurtulmaya çalışmaktadır.
Bu yasanın Türkçesi "Toplumsal olaylara müdahale ederken, sokağa çıkma yasağı sürecinde gördüğümüz suç teşkil eden bütün uygulamaları yapabilirsiniz, insanların evlerine girebilir, evlerde hakaret ve suç teşkil eden yazılar yazabilir, yaşam hakkını ihlal edebilir, kadın bedenini teşhir edebilir, ölüleri panzerlerin arkasında sürükleyebilirsiniz." demektir.
Ülkenin en can alıcı sorununu çözemeyen siyasetin, bir proje, bir program ortaya koyamayan, bu anlamda başarısız bir hükûmetin günahını askere havale etmekten başka bir şey değildir. Halkın yüzde 50'sinin iradesini alan AKP ve Erdoğan, şu anda halktan aldığı bu iradeyi askere teslim etmiş bulunmaktadır bu yasalarla. Sorunu barışçıl yollarla çözme yeti ve becerisi olmayan Hükûmet, tamamen kendisinin de tasfiyesiyle sonuçlanacak klasik, ezber, güvenlikçi bir yaklaşıma teslim olmuştur. Bugün sırf iktidarda kalmak adına yaptığı hukuksuz iş ve eylemleri, güvenlikçi politikaları dönüp dolaşıp kendisini vuracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Başka bir şey daha öğrendim: Millî vekillik demek ki 50 kişiyle, 100 kişiyle 3 kişiye saldırmaktır. Millî vekillik buymuş, bunu da burada öğrenmiş olduk.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)