| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 22.06.2016 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Polonyalı şair ve yazar Stanislaw Jerzy Lec'in bir cümlesiyle başlamak istiyorum. Şöyle der: "Öyle büyük boş laflar vardır ki içinde bir millet esirdir." Tam bugünü tarif etmiş. Bugünlerde işte tam da bu lafların havada uçuştuğu bir dönemi yaşıyoruz.
"Bu ülke nasıl bu karanlıktan çıkar, nasıl barışa kavuşur, nasıl yönetilmeli?" gibi önerilerimize herhangi bir gerekçe göstermeden kullanacağınız iki kelime vardır: "Vatan haini." Bu iki kelime bu düşüncelerin, bu fikirlerin önüne âdeta bir set olarak konuluyor.
Şu an bu lafların içinde ne yazık ki ana muhalefet partisi de esirdir. Bu ülkede "terörle mücadele" veya "vatanın bölünmez bütünlüğü" kavramlarıyla tüm yolsuzluklarınızı, haksızlıklarınızı örtebilirsiniz. Bu ülkeyi kimsenin bölmeye niyeti yok ancak bu savaş uygulamaları bu ülkeyi bölmeye çalışan asıl çabalardır.
Seçimlerden önce bize "AKP'yle başkanlıkta anlaştı." iddialarında bulunanlar bugün, bilinçli veya bilinçsiz, başkanlığın yapı taşlarını döşüyorlar. "Terörle mücadele" kavramıyla HDP'nin sıkıştırıldığı doğrudur ancak sadece HDP sıkıştırılmaktadır ve HDP kendi programına göre muhalefetini hiçbir boş lafın esiri olmadan yapmaktadır. Duyarlı, demokrat vekilleri tenzih ederek söylüyorum: "Terörle mücadele" kavramı adı altında asıl ana muhalefet partisi, iktidarın onay kaynağına, meşrulaştırma aygıtına dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bunu dokunulmazlık düzenlemelerinde de gördük, bugün tüm ülkeyi suç işleme özgürlüğüne götürecek düzenlemede de görüyoruz ve ne yazık ki "terörle mücadele" adı altında getirilecek bütün antidemokratik yasalarda da göreceğiz. Bu ülkede gençlerimizin, çocuklarımızın yaşamalarını istemek, kalıcı barış istemek vatan hainliği midir? Bu nedenle hangi ad altında gelirse gelsin her şeyden önce bağımsız olarak antidemokratik düzenlemelere karşı çıkacağız.
Fakir fukaranın çocuklarını cepheye sürüp kendi çocuklarımızı tatile gönderiyoruz, hatta Singapur'a kumar oynatmaya gönderiyoruz. Yoksulların kanı üzerinden vatanseverlik yapıyoruz. Kutsal olan bu çocukların tabutları değil; kutsal olan bu çocukların ölümü değil; kutsal olan bu gencecik fidanların kendi bağında, bahçesinde, evinde huzurlu bir şekilde yaşamalarıdır.
Şehadet bu kadar mutlu olunabilecek bir şeyse gelin mevki, makam sahipleri, zenginler, önce cepheye biz ve bizim çocuklarımız gitsin, fakir fukaranın çocuğu gitmesin. O zaman görürsünüz bu savaş bir gün sürer mi? Ha, bunu yapmayacaksınız gelin oturalım, konuşalım, tartışalım; konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz asgari demokratik bir ortamı yaratalım. Ama, bakıyoruz, barışçıl istikamette konuşmak isteyen her kimse "terörle mücadele" adı altında susturulmaya çalışılıyor.
Bu ülkede ne yazık ki 7 Haziran sendromu yaşanmıştır. Demokratik yollarla başkan olamayacağını anlayanlar, hatta demokratik bir ülkede iktidarlarını kaybedeceğini anlayanlar çok hızlı bir şekilde kirli ittifaklarla savaş konseptine girmişlerdir. Her gün "Tehditle oy alıyorlar." diyenler ülkeyi topyekûn rehin alıp, kaos oluşturup âdeta ölümü gösterip sıtmaya razı etmişlerdir.
Barış ortamında, herkesin kendisini özgürce ifade edebildiği demokratik ortamda fazla barınamayacağını anlayan zihniyetin, topyekûn ve iktidarlarını sürdürmek adına uzun süreli bir savaşa yatırım yaptıkları ve bütün politikalarını buna göre şekillendirdikleri anlaşılmaktadır. Yine, bütün kurumları buna göre şekillendirmeye çalıştıklarını yasama çalışmalarında da görüyoruz.
Güvenlik görevlilerinin işlediği suçların yargı denetimi dışında bırakılmasına yönelik bir tasarı var önümüzde. Bu tasarıya göre askerlerin terörle mücadeleden kaynaklı silah kullanma yetkisini aşma, işkence, kötü muamele ve diğer suçlarla suçlanmaları hâlinde soruşturma yapılması, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları için Başbakanın, diğer personel için Millî Savunma Bakanının, Jandarma Genel Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanı ile bu komutanlıklardaki diğer personel için İçişleri Bakanının iznine tabidir. Yani kamu görevlileri tarafından işlenen her suç ve her türlü hak ihlali ilgili bakanlıkların onayıyla yargı dışı bırakılabilecektir.
Bu taslak Hükümetin niyetini de ortaya koymuştur. Bir devlet meşruluğunu hukuktan alır, yasayla yasa dışılığa çıkmaktan almaz. Bu açıkça yargısız infazın önünü açacak, yargısız infazları teşvik edecek bir düzenlemedir. Bu yasanın kendisi açıkça yaşam hakkının ihlalidir. Bu yasanın Türkçesi "Doğu ve güneydoğuda vurabilirsiniz, kırabilirsiniz, öldürebilirsiniz yasası"dır. İşte, bu ülke bu yasayla bölünür. Doğu ve güneydoğuda ayrı bir hukuk, ayrı bir savaş uygulanacak demektir. Ama, sadece bununla kalmayacak, vurmak istediğiniz herkesi önce terörist ilan edeceksiniz, sonra vuracaksınız.
Bu tür korumanın hukukta yeri yoktur. Hukukta suç teşkil eden her eylem için yargının yolunun açık olması gerekir. Bu yasa, işlenen bütün hukuksuzlukları, katliamları örtmek için gündeme getirilen bir yasadır. "Terörle mücadele" adı altında bu yasayla toplumsal muhalefetin tümü baskı altına alınacak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - ...demokratik bir hak olarak yapılan gösterilerde, yürüyüşlerde bile askerin işlediği silah kullanma, işkence ve kötü muamele suçları örtbas edilecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)