GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:105
Tarih:22.06.2016

ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevcut tasarı, en bütün hâliyle ifade edildiğinde, sivil vesayetin yerine askerî vesayetin geçirildiği bir tasarı olarak gündeme getirilmiş durumda. Bu ülkede yaklaşık yüz yıldır uygulanan tüm politikaların iflaslarına rağmen, her dönemde işlevsiz hâle gelmelerine rağmen maalesef, mevcut iktidar da bu ülkedeki sorunları çözmek yerine yine aynı tekçi zihniyeti devam ettirmenin yanında, güvenlik siyasetiyle, askerî vesayetle bu ülkedeki demokratikleşmeyi bir tarafa bırakarak, sivil vesayeti, çözümleri bir tarafa bırakarak, bu ülkede sorunları askerî vesayetle, güvenlik politikasıyla çözme iradesini devam ettirmiştir.

Anayasa'da eşit yurttaşlık temelinde çözülebilecek meselelerin hepsi, maalesef, yüz yıldır bu ülkede inkârcı politikalarla, baskılarla, katliamlarla durduruldu. Eşit yurttaşlık çerçevesinde yapılacak bir anayasayla bütün bu sorunlar çözülerek bu ülkede güvenlik sorununun en aza indirilebileceği gibi bir gerçeklik varken, maalesef, geçmiş hükûmetlerde, iktidarlarda olduğu gibi, AKP iktidarı da 2016 yılında aynı politikayı devam ettirmektedir.

1997'de EMASYA Protokolü olarak gündemde var olan protokolü askeriyenin yetkilerinin darbeye sebebiyet verdiği, onu güçlendirdiği, onun zeminini güçlendirdiği çerçevesinde 2010'da kaldıran AKP, 2016 yılında maalesef daha da güçlendirerek, dokunulmazlık da ekleyerek, Anayasa ve hukuktaki ceza anlayışını dahi dışlayarak, askeri bunun dışında tutarak yeniden geri getirmiş durumdadır.

Özellikle son bir yıldır uygulamış olduğu politikalar da iflas eden mevcut iktidar, gelinen aşamada, bu çıkmazını devam ettirmek için kendisiyle ittifak kurduğu güçlerin hepsine tavizler vermekte; demokrasiyi, sivil vesayeti bir tarafa bırakmakta; askeriye ve diğer bütün ittifak kurduğu kesimlerle tavizler üzerinden bugünkü siyasetini sürdürmektedir.

Bu tasarıyla son bir yıl içerisinde, özellikle Kürt illerinde hukuk dışı olarak yapılan uygulamaların tümü yasallaştırılmaya çalışılıyor. Bugüne kadar güvenlik kuvvetleri üzerinden geçmişte bu ülkede yaşanmış olan bütün o suçların üzeri kapatılmak isteniyor ve askeriyeye tümden bir dokunulmazlık getirilmek isteniyor. Sadece bu da değil, bu süreçten sonra birinci olarak darbenin önü açılmış olacak, askerî darbelerin önü. İşlenen suçların üzeri kapatılmış olacak. Olağanüstü hâller, bugüne kadar gayriresmî olarak uygulanan ve bizzat AKP tarafından "OHAL'ler kaldırılacak." denmesine rağmen, artık bizzat askeriye üzerinden, belki de Kürt illerinin bütününde bugüne kadar uygulanan mesele yasallaştırılmış hâle getirilmiş olacak ve bunun da kılıfı tamamlanmış olacak. Sivil vesayet tamamen ötelenecek. Genelkurmay bütün noktalarda, yapılan bu operasyonların tümünde kolluk güçlerinin tümünü yönetecek biçimde yetkilendirilecek.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Vatanı koruyacak, vatanı böldürmeyecek.

ERDAL ATAŞ (Devamla) - Hâkim ve savcıların tümü dışlanmış olacak yani onların kararlarıyla yapılan bütün meseleler bir tarafa bırakılmış olacak. Eskiden sanki hâkimler ile savcılar bu ülkeyi korumuyormuş, onların güvenlikle ilgili problemleri varmış gibi, onların tümü de bu meselede tamamen işleyiş dışı bırakılmış olacak. Yine aynı şekilde, Anayasa ve ceza hukukunda askerler için, vekiller için, bürokrasi için ve halk için geçerli olan o ceza yasalarının tümü bakanın ya da valinin emriyle bir şekilde reddedilerek, Anayasa'nın üstünde bir yetkiyle askere dokunulmazlık verilerek hukuk ve dediğimiz gibi Anayasa da çiğnenmiş olacak. Sivil ölümler artmış olacak çünkü askeriye istediği zaman istediği evi basma, hiçbir şekilde savcılıktan, hâkimden onay almadan istediği evi basma... Orada olası suçlar işlendiğinde, Anayasa'ya ters tutumlara girildiğinde bunların bir bütünü de bakanlar tarafından engellenmiş olacak. İşkence, hukuk dışı davranışlar, bunların bütünü yasallaşmış hâle gelmiş olacak.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Teröristler hak ettiğini alacak, doğru.

ERDAL ATAŞ (Devamla) - Elbette, bugüne kadar aynı durumlar devam ediyordu. Yani sivil vesayete bağlı, hâkimlere, savcılara bağlı bu mesele sürdürüldüğünde neresi zafiyete uğruyordu da bu mesele bu biçimde tekrar düzenlendi? Yani şöyle gerekçelerle ifade edilmeye çalışılıyor: İşte, herhangi bir yerde suç işleyen bir şahıs kovalandığında, bir eve girdiğinde ne yapılacak orada? Şimdiye kadar ne yapıldıysa aynı şey yapılmış olacak. Tabii ki operasyon esnasında bir suçlu bir eve girdiğinde onunla ilgili "Bekleyelim, gidelim savcıdan izin alalım." biçimde bir gerekçe hiçbir zaman yoktu, mevcut operasyon devam ettiriliyordu. Bunlar tamamen bu askerî vesayete ilişkin getirilen bu düzenlemenin bir biçimde kılıflandırılması üzerine uydurulmuş gerekçelerdir.

Anayasa ve hukukun rafa kalktığı, her kafadan bir sesin çıktığı dönemler en fazla hak ihlallerinin yapıldığı dönemlerdir. Biz bunları bu ülkenin tarihinde hepimiz birlikte gördük. 1990'lar sürecini, ondan önceki 1980'ler sürecini, bunların tümünü birlikte yaşadık. Bugünkü durum da öyle olacak. Yani, Hükûmetin kendi iradesini yitirdiği, bütün bu kesimlerle birleşerek sürdürdüğü bu baskı, bu sindirme politikasının hepsi ister istemez mevcut iktidarın iradesini bir tarafa bırakmış durumda ve her kafadan ses çıkan, tamamen kendiliğindenci yürüyen, kitleleri de büyük sorunların beklediği bir sürece bizi getirmiş durumdadır.

Bu durum ekonomik krizi beraberinde getirecektir. Çünkü, askerî yönelimler ne zaman iktidara gelse, ne zaman bunların eli güçlense hemen askeriyeye yönelik mevcut politikalar değiştiriliyor, ona yönelik bütçeler artıyor, ona yönelik bir politika getiriliyor. Bu da otomatik olarak hem ekonomiyi etkileyecek hem istikrarı etkileyecek hem moralleri bozacak hem de bu ülkede daha farklı baskı politikalarının hepsini beraberinde getirecek. Sadece ekonomik krizi değil -zaten şu anda bir krizin içerisindeyiz, sadece bunu değil- aynı zamanda sivil alanda, siyaset alanında da krizi derinleştirecek.

Bu dış politikayı da, bugün zaten çıkmaza girmiş olan bu dış politikayı da iyice içinden çıkılmaz hâle getirecek.

Toplum kutuplaştırılacak yani demokratik yöntemlerle, Kürt sorunu başta olmak üzere, bütün bu meseleleri çözmeyen, kendi ülke vatandaşlarının dillerine, inançlarına, kültürel haklarına eşit yaklaşmayan bir anlayış, uygulayacağı bu askerî politikalarla, bu güvenlik politikalarıyla toplumu kutuplaştıracak; ister istemez bu kutuplaştırma içerisinde toplumun morali de önemli oranda düşmüş olacak, bütün alanlara da yansımış olacak. İş hayatı, ekonomi, siyaset gibi alanların tümü, eğitim ve benzerleri de dâhil olmak üzere, bunlar da önemli oranda darbelenmiş olacak.

Açık olarak söylemek lazım: Eğer iktidar bu politikadan vazgeçmezse çok büyük kayıplarla yine aynı bu politikaların iflası sonucunda tekrar başa dönmüş olacağız, yine bu meseleleri tartışacağız.

Anayasa çağrısı yapan bir iktidar düşünün ki bütün bu getirdiği yasa tasarıları üzerinden bir anayasa yapmış olsa nasıl bir anayasa açığa çıkmış olur? Tekçi zihniyet devam ediyor. Güvenlik politikası devam ediyor. Askerî vesayet devam ediyor. Dış politikada bütün kavgacı politikalar yani komşularla kavga devam ediyor. Ekonomide küçük bir azınlığın çıkarına her taraf yani ekolojiden diğer meselelerin tümü o küçük sermaye gruplarına peşkeş çekilmiş oluyor. Yine, kadın, cinsiyet kimliklerinin tümü siyaset ve politika dışında tutuluyor. Böyle bir iktidarın yapmış olacağı anayasa nasıl bir şey olur? 12 Eylül faşist Anayasası'nın en az 10 kat daha gerisi biçiminde 2017 faşist anayasasından başka bir hâle dönüşmeyecektir.

Bu ülke, tek parti iktidarlarıyla, geçmişte olduğu gibi, askerî vesayetlerle -1960, 1970, 1980- e-muhtıralarla, EMASYA'larla bugüne kadar hiçbir şekilde bu sorunlarını çözmedi. Dünyanın en ileri ülkelerinden biri olması gereken bir ülke maalesef, hâlâ en kötü pozisyonlarda, demokrasi kaybı ve hak gaspları üzerinden kendi geleceğini, tarihini sürdürmektedir.

Bizler, açık olarak bir an önce mevcut bu yasa tasarısının geri çekilmesini istiyoruz. Bu yasa tasarısı çekilerek demokratikleşme yönünde atılmış olan adımların tümüne bir an önce başlamamız lazım. Kürt sorunu başta olmak üzere bu meselelerin tümünün müzakereyle çözülerek, demokratik bir anayasayla, eşit yurttaşlık çerçevesinde bu sorunlar çözülerek sivil vesayetle sürdürülecek bir politikayı öne çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)