GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:103
Tarih:16.06.2016

HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Demokratik, bilimsel, nitelikli, parasız ve ana dilde eğitim paradigmasının hayata geçmesi temennisiyle, kendi görüşlerimi katmadan, sadece dünyadaki uygulamalarla, bazı korkularımızın ne kadar yersiz olduğunu ifade etmeye çalışacağım.

Şu anda Türkiye'de yaşanan Kürt meselesi başta olmak üzere, temel meselelerin sebebi, eğitim alanına da sirayet eden ve eğitim alanındaki kronik sorunları aslında önümüze getiren temel mantık, maalesef bir türlü sıyrılmayı başaramadığımız korkulardır. Özellikle dil meselesini ve idari sistem meselesini, bu konuda Türkiye'nin aşamadığı ancak bütün dünyada da aşılmış ve uygulamalı modellerle hayata geçmiş faaliyetler olarak burada değerlendirebiliriz.

Bakın, dille ilgili, çok dilli eğitimden korkuyoruz. Niçin korkuyoruz? Ben artık kendi subjektif görüşlerimi ifade etmeyeceğim, bütün dünyada resim nedir, biraz onu anlatmaya çalışacağım. Almanya'da çok dilli eğitim var, ana dilde eğitimin haftada üç ila beş saat arasında zorunlu olduğu eyaletler var. Çin; 140'tan fazla dil var ve Çin'deki özerk bölgelerde bölge meclisleri kendi resmî dillerinde eğitim hakkıyla ilgili karar alma yetkisine sahipler. Güney Afrika'da yani ırkçılığın en fazla acısını çeken ülkede İngilizce ve Africans dilleri resmî dildir ancak yanı sıra bölgedeki yerel farklı kabile dillerini de ana dilde eğitim dili olarak kullanma hakkına sahiptir ve bunlar anayasal güvence altına alınmıştır. Dikkat ederseniz dünyanın dört bir tarafından, farklı kıtalardan örnekler veriyorum. Bolivya'da 30'un üstünde yerli dille eğitim görme hakkı vardır. İsviçre'de Almanca, Fransızca ve İtalyanca en çok konuşulan dillerdir ve bu dillerin tamamında ana dilde eğitim hakkı vardır. İsveç... Bütün bunları tek tek detaylandıramayacağım ama bakın, İsrail'in bile gerisindeyiz. İsrail'de yüzde 18 Arap nüfusunun konuşmuş olduğu Arapçaya özel statü tanınmıştır yani İbranice dışında Arapça'da da ilk ve ortaöğretimde ana dilde eğitim hakkı tanınmış, belli bir seviyeden sonra İbranice zorunlu olarak tutulmuştur. Amerika; nüfusun dörtte 1'i İspanyolca ana dilde eğitim hakkına sahiptir yani en fazla konuşulan dil dışında eyalet meclisleri yerellerde kullanılan dillerin de eğitim dili olarak kullanılmasıyla ilgili karar süreçlerinde yetki sahibidir. Kanada; İngilizce ve Fransızca resmî dildir ve birçok eyalette de yine yerel dillerin ana dilde eğitim hakkı anayasal güvence altındadır. Fransa; okullar yine çok dillidir, azınlık dilleri yine resmî okullarda okutulmaktadır. Belçika; federatif bir ülkedir, Fransızca, Flamanca ve Almanca yine aynı şekilde eğitim dili olarak kullanılıyor. Hindistan; Hindistan'da 22 eyalet var ve 872 dolayında dil ve lehçe var. Hintçe dışında birçok dil resmî dil olarak tanımlanmıştır ve ana dil hakkı yine, dediğim gibi, güvence altına alınmıştır. İspanya; 14 ayrı özerk bölgeden oluşuyor yani Katalonya, Galiçya ve Bask Bölgesi başta olmak üzere, birçok özerk bölgede de o diller resmî dil olarak ya da ikinci resmî dil olarak ya da ana dilde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmak suretiyle korunmaktadır. Hatta, İspanyol Anayasası'nda her bir dilin kültürel miras olarak tanımlandığı ve bunların korunmasıyla ilgili devlete yükümlülükler getirildiği de bildirilmektedir.

Şimdi, burada saydığım ülkelerin birçoğundan herhâlde daha ileride değiliz. Yani, ana dilde eğitim ülkeyi böler, bölmez meselesinde kendi subjektif doğrularımızdan çıkıp, ön yargılardan sıyrılıp, doksan yıldır yetiştiğimiz o prototip ezberlerden sıyrılıp bir dünyaya bakarsak, dünya ne yapıyorsa onu örnek alırsak zaten yaşamış olduğumuz sorunlara çözümü de orada görürüz. Dolayısıyla, ne yasalarımızda ne de Anayasa'mızda Türkçe dışında bu coğrafyanın kadim dilleri olan birçok dili hem tanımlamak hem de ana dilde eğitim ve kamusal alanda kullanılmasını güvence altına almak ülke açısından asla bir tehlike değildir.

Yine, idari sistemde de bakın, aynı şey var yani federal yapı, eyalet sistemi, bölgesel meclisler, yerel yönetimlerin yetki genişlemesi... Yani, Türkiye gibi katı merkeziyetçi ulus devlet modeli dünyada yoktur. Ben yine birçok kıtadan buraya birçok ülke aldım, bunların hiçbiri benim görüşüm değil yani isterseniz, her biriniz bunları tek tek inceleyebilirsiniz. Bakın, Almanya işte federal cumhuriyet, federatif yapıya sahip, 16 ayrı eyalet var, eyalet meclisleri birçok konuda karar alma ve onları hayata geçirme yetkisine sahip. Avusturya 9 eyaletten oluşuyor. Fransa, Gürcistan... Yani bunları tek tek detaylandırmıyorum, sizin de süreniz biraz kısıtlı.

O yüzden, hani, bu ülkelerin adlarını bile zikretmem, aslında burada ne kadar yersiz bir korkuya sahip olduğumuzu gösteriyor. İran'da 30 eyalet var, eyaletlerden birinin adı Kürdistan; İspanya'da 17 özerk bölge var; İsviçre 26 kantondan oluşuyor; İtalya'da 20 adet ayrı idari bölge var ve bölge meclisleri karar alma yetkisine sahip; Kazakistan'da -hani, Türkî cumhuriyetlerden örnek verelim- 14 eyalet var, Astana ve Almaata ayrı statüye sahip şehirlerdir; Kırgızistan'da 7 ayrı idari bölge var. Pakistan'dan, Romanya'dan, Rusya'dan Tacikistan'a kadar listeyi uzatabiliriz.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Şunu dümdüz söyle, eyalet mi istiyorsun?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hadi bütün bunları geçtik.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Dümdüz söyle, ne diye dolandırıyorsun? Eyalet mi istiyorsun?

İDRİS BALUKEN (Devamla) - İdari sistem...

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen müdahale etmeyin.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Ne anlatıyorsun? Eyalet istiyorsan söyle.

BAŞKAN - Lütfen...

İDRİS BALUKEN (Devamla) - İdari sistem ve dille ilgili sorunlarımızın konuşularak aşılabileceğini, bunları tartışarak konuşmaktan korkmamamız gerektiğini söylüyorum.

Siz HDP'li her hatibin söylediğine laf atmayı bir meslek hâline getirdiğiniz için bunları benim kişisel görüşüm sanıyorsunuz. Yani, ben dünyada uygulanan modelleri burada kişisel görüşlerimi katmadan söylüyorum, "Siz bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?" diyor. Ya, benim ne düşündüğüm önemli değil ki, dünya düşünmüş, hayata geçirmiş diyorum. Bu anlamsız, saçma ön yargılar nedeniyle, korkular nedeniyle bu memlekette daha fazla sorun yaşanmasın diyorum. Başından beri söyledim yani bunlar benim kişisel görüşlerim de değil, dünyada var olan modeller. Hadi bırakın dünyayı, Selçuklu ve Osmanlı tarihini inceleyenler bölgesel idare ya da ana dilin kullanımıyla ilgili aslında bu ülkenin kadim tarihinde böyle bir sorunun olmadığını rahatlıkla görürler. Osmanlı'daki eyalet sistemini herhâlde benim burada çıkıp size anlatmama gerek yok.

Yani, özcesi, kendi tarihimize de baksak, dünyadaki güncele de baksak birçok sorunumuzu çözebiliriz diye düşünüyorum. Ama bu şekilde, işte, ön yargılarla, sadece cümlenin kimin ağzından çıktığına bakıldığı zaman ne sorunlarımızı çözeriz ne de bir milim yol alabiliriz.

Bu duygu ve düşüncelerle, katılmadığımız, ret oyu vereceğimiz bu kanun tasarısıyla ilgili son kez Hükûmeti uyararak geri çekmesini, tekrar muhalefetle birlikte müzakere etmesini buradan tavsiye ediyorum.

Genel Kurula saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)