GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:103
Tarih:16.06.2016

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.

Şimdi, tabii, temel bir alanı konuşuyoruz, eğitim. Ama buraya gelmeden önce aslında ben şu tespiti yaparak sözlerime başlamak istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, aslında ülkenin temel sorun alanlarının çözümünde son derece başarısız olmuştur, eğitim de bunlardan bir tanesidir.

Birazdan bunun detayıyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım ama ona geçmeden önce, örneğin dış politikaya baktığımızda, dış politikası aslında bu Hükûmetin tam bir fiyaskodur Sayın Bakanım. Nasıl? Şimdi, Suriye'yle ilişkilerinize bakın yani geldiğimiz noktalara bakın; Amerika Birleşik Devletleri'yle ilişkilerimiz, Rusya'yla ilişkilerimiz, Ermenistan'la ilişkilerimiz, Mısır politikamız, bunların hepsine baktığımızda aslında politikalarımızın zikzaklarla dolu olduğunu, bir aşağı bir yukarı, bir iyi bir kötü olduğunu, hiçbir şekilde öngörülebilir olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, böyle bir dış politika da sürdürülebilir olmayacaktır. Dostumuza da güven verici değil düşmanımıza da güven verici değil politikalarımız ve günlük politikalarla hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz, uzun vadeli değil. Maalesef bir adım sonrasını gören dış politikası yok bu Hükûmetin. Birkaç örnek vereyim isterseniz: Bu Suriye, mülteci meselesi başladığında dönemin konuyla ilgili Başbakan yardımcısı "En fazla 100 bin mülteci olur." diyordu, mültecilerin sayısı 3 milyonu aştı. Çünkü iyi çalışılmadan, böyle gelişigüzel şekilde değerlendirmelerle bir dış politika yürütülüyor. Bu da tabii ülkenin itibarını yerle bir etmiştir. Biraz da tabii ki özellikle Orta Doğu bölgesinde kişisel karizma oluşturma uğruna Türkiye dış politikası heba edilmiştir. Bu başarısızlıklardan sonra büyük ihtimal yapılacak olan şey de şudur; şimdi, bu başarısızlık eski sabık Sayın Başbakana yüklenecekmiş gibi görünüyor, yeni bir düşman ilan edilmiş gibi görünüyor.

Şimdi, ikinci temel sorun alanı ve başarısızlık alanı esasında terör. AKP hükûmetleri sıfır terörlü bir Türkiye devraldı fakat bugün üretilen yanlış politikalar, uygulanan uyarılara kulak tıkanması, "çözülme süreci" adı altında yürütülen süreç sonucunda aslında Türkiye'de terör yeniden son derece azdı ve bunun bedelini, devlet de millet de, toplum olarak çok ağır bir şekilde ödüyoruz. AKP Hükûmeti uyudu, devleti de uyuttu.

Şimdi, eğitim diğer bir sorun alanı. Esas eğitimi konuşacağız tabii ama temel alanlardaki sorunların çözümünde başarısızlıklara örnek olsun diye bu 2 tane alandan bahsettim. Şimdi, eğitim, tabii, bir milletin geleceğinin inşası meselesidir. Eğer bir ülkenin kalkınmasını istiyorsak topyekûn kalkınma ancak eğitimle olabilir. İyi eğitilmiş bireyler bir toplumda ne kadar çoksa o toplumun da ilerleme imkânı vardır.

Şimdi, peki "Eğitim ile kalkınma arasında ilişki var." dedik. Mesela, OECD'de çalışmalar var. Bütün OECD ülkeleri üzerinde yapılan çalışmalarda eğitimin kalitesi ile kalkınma veya büyüme arasında bir ilişki bulunuyor yoksa eğitimin fiziki şartları ile okullaşma oranı gibi, okulların durumları gibi birtakım meselelerle aslında büyüme ve kalkınma arasında bir ilişki yok Sayın Bakanım. AKP hükûmetlerinin de sürekli övündüğü şey bu: "İşte şu kadar okul yaptık, bu kadar okul yaptık." Bu beton bu ülkenin başına bela oldu. Ülkenin temel iktisat politikasını beton üzerine oturttuk. Terörü betonla çözmeye kalkıyoruz. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı? "Silahları betona gömeceksiniz." diyor. Orada da beton var. Eğitimi betonla çözmeye çalışıyoruz. Okul yapınca Türkiye'nin eğitim sorununu çözeceğinizi zannediyorsunuz yani sürekli bununla övünülüyor. Bu son derece yanlış bir şey, bundan vazgeçmek lazım. Bunun dünya kadar örneği var. PISA sonuçlarını arkadaşlar söyledi yani Meksika ve Şili'yle birlikte son sıraları paylaşıyoruz; matematikte böyle, fende böyle, okuma becerisinde böyle, bütün dallarda en sonuncu bu ülke. Tamam, geçmişte de Türkiye'nin eğitimde problemleri vardı ama on dört yıllık bir Hükûmeti konuşuyoruz. On dört yılda birçok mesele, yapısal mesele -o yüzden yapısal diye başladım- iyileştirilebilir fakat bunları bir şekilde iyileştiremediniz ve iyileştirmeye de hiçbir niyetiniz yok. Ben şu anda Sayın Bakanı yani böyle, hakikaten, hayretler içerisinde dinledim. Yani, siz daha -hayırlı uğurlu olsun- yeni Bakansınız, bu konudan yeni de sorumlusunuz, böyle eğitimle ilgili çok fevkalade işler yapılmış gibi bir şekilde konuşmaya başlamanız bence son derece yanlış, zaten gerçeği yansıtmadığı gibi strateji açısından da yanlış.

Eğitime önem verilmiyor çünkü... Onuncu Kalkınma Planı yapıldı. Bakın, 25 tane öncelikli alan tespit edildi, bir tanesi eğitim değil. 25 tane öncelikli alan, "reform alanı" dedi, Davutoğlu bunu 40 kere açıkladı, bütün bakanlar açıkladı. Söyleniyor, söyleniyor, söyleniyor, hiçbir şey yapıldığı yok, hoş da ama bunlardan bir tanesi eğitim değil. Nasıl eğitime önem veriyorsunuz? Eğitime önem filan verildiği yok bu ülkede, böyle hamasetle işleri götürmeye çalışıyorsunuz çünkü eğitim politikalarında hiçbir şekilde istikrar yok, on dört yılda 6 tane bakan değişmiş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 2,2 yıla 1 bakan düşüyor.

ERHAN USTA (Devamla) - Evet. Yani, böyle bir istikrarsız ortam içerisinde eğitimi nasıl çözeceksiniz? Benim 3 çocuğum var, 3'ü de ayrı sistemle okudu; birisi OKS'yle, birisi SBS'yle, birisi -ne bileyim ben- TEOG'la yani her biri eğik yazıyla başladı, doğru yazıyla bitirdi, doğru yazıyla başlayan eğik yazıyla bitirdi. Yani, böyle iş mi olur Allah aşkına? Bunlar niye zamanında çalışılmıyor? Burası deney tahtası mı? Yani, ülkenin tamamını böyle bir pilot bölge gibi, bugün bir politika, ertesi gün başka politika, bir bakan geliyor her şeyi baştan aşağı değiştiriyor. Hâlbuki, eğitimde bir devlet politikası olmalı yani aynı Hükûmetin içerisinde bakan geliyor, her şey baştan aşağı değişiyor; böyle bir rezalet olmaz.

4+4+4 yani kesintisiz olması, tamam, kabulümüz, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Ama, niye 5+3'ü 4+4+4 yapıyoruz? Bunun arkasında ne çalışma var? Ben şunu iddia ediyorum: Zamanın Millî Eğitim Bakanının haberi yok bundan, bu çalışmadan. Bunu Cumhurbaşkanına birileri söylettirdi, arkasında ne var, önünde ne var, belli değil. 30 milyar TL'dir bu ülkeye yükü bunun. Bakın, branş öğretmenliğinde fazla vardı açık oluştu, sınıf öğretmenlerinde açık vardı fazla oluştu çünkü 5'i 4'e düşüyorsunuz, 3'ü de 4'e çıkartıyorsunuz, ondan sonra derslik ihtiyaçları oluştu. 30 milyar TL'dir, Kalkınma Bakanlığında bunun çalışmaları var. Yani, böyle bir şey olur mu? Hiçbir şey çalışmadan, hemen, birisinin aklına bir şey geliyor, ondan sonra bu şekilde eğitim politikası yürütüyorsunuz.

Neyse, çok konuşulacak mesele var ama biraz da işin siyasi boyutuna bakalım. En önemlisi, liyakata önem vermiyorsunuz Sayın Bakanım. Bakın, sizden önceki bakanların başlattığı şeyler sizin döneminizde devam ediyor. Yine, Samsun'dan daha önceki gün okul müdürü arkadaşlar görevden alınmış. Ciddi bir yönetici kıyımı var. Yani, yandaş sendikaya bağlı olmayanlar, oraya üye olmayanlar yöneticilikte tutulmuyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yani, bütün referanslarınız İslam dini üzerine, gayet güzel, bizim de öyle diyelim ki. Daha doğrusu, evrenseldir aslında yani liyakat, adalet evrensel bir şeydir ama hiçbir şekilde liyakata önem vermiyorsunuz.

Cenab-ı Allah ne buyuruyor Nisa suresinde? "Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder." Hadisişerifte Cenab-ı Peygamber ne diyor? "Emanet kaybedildiği zaman yani işler ehil olmayanlara verildiği zaman kıyameti bekle." Bu hâlde geçiyor bu hadisişerif ama siz hiçbir şekilde ehil olması şartına bakmaksızın, uydurma mülakatlarla 70'in altında puan vererek eğer EĞİTİM-BİR-SEN'de değilse bu insanları görevden alıyorsunuz. Bu nasıl adalet duygusu, bu nasıl hukuk?

Hukuk da çalışmıyor. 5'inci defa mahkemeye giden arkadaşlar var Samsun'da. Yöneticilikten alınmış, mahkeme iade etmiş, mahkeme kararı uygulanmıyor; bir daha gidiyor, bir daha gidiyor, bir daha gidiyor. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Yani, bunu nasıl içinize sindirebiliyorsunuz? Bu vicdani mi, ahlaki mi? Yani, objektif kriterleri koyun, düzgün olan -ne derler- ehil olanlara göre verin, ehil olmayanlara göre verin. Zulümle abat olunmaz Sayın Bakan, bunu size söylemek istiyorum ve mahkeme kararlarının da hemen uygulanması lazım.

Şimdi diğer bir husus: Öğretmen yetiştirme meselelerine filan girmeyeceğim yani oraya girecektim ama şu rotasyon meselesi var. 900 bin kişilik bir camia. Biliyorsunuz, seçimden önce böyle bir karar alınmıştı, seçim nedeniyle durduruldu. Yeniden şimdi bunun olabileceğine ilişkin birtakım haberler yer alıyor. Bu eğitimi iyice felç edecek bir şeydir yani 5-10 bin çalışanı olan bir camiadan bahsetmiyoruz, 900 bin kişilik bir öğretmen camiasından bahsediyoruz, bu son derece... Bunun da hiçbir şekilde kaliteye bir katkısı olmayacaktır, kaos yaratacaktır, mağduriyet yaratacaktır; devlete de, millete de külfet olacaktır.

İyi bir eğitim iyi bir öğretmenle başlar. Öğretmen kalitesini artırmamız lazım. En iyi çocukların öğretmen olmasını sağlayacak adımlar atmamız lazım. Öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirmemiz lazım. Öğretmenlerin hizmet içi eğitim süre ve niteliklerini artırmamız lazım. Öğretmenlerin ülke dağılımında birtakım sorunlar var, onların üzerine gitmemiz lazım. Şu atanamayan öğretmenler meselesi var, dile getirildi ancak burada da iyi bir planlama yapılması lazım. Yani, bunları atayamıyorsak niye bu kadar çok öğretmen üretiyor bizim üniversitelerimiz? Yani, bunlara yatırım yapılıyor, insanlar boşa mı yetiştiriliyor, bunlara bir bakmamız lazım.

Dolayısıyla, yani sistemli olmak lazım Sayın Bakan, özetle onu söylemeye çalışıyorum. Hiçbir sistem olmadan, hiçbir çalışma olmadan, hiçbir öngörü olmadan bu temel meselelerin götürülmesi mümkün değildir. Zaten "millî"lik, eğitimin sadece isminde kaldı, millîlik vasfını tamamen yitirmiştir eğitim.

Bir defa, şu bayrak işini lütfen kitaplara tekrar koyun, Andımız'ı tekrar koyun, çocuklarımız Andımız'la başlasınlar sabahleyin okula giderken. Yani millî olan hiçbir şey, eğitimde maalesef sizin zamanınızda kalmadı. Millî tarihimizin de öğrencilerimize iyi öğretilmesi gerekiyor.

Benim sürem dolduğu için diğer hususlara giremeyeceğim. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)