GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:103
Tarih:16.06.2016

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Evet. Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 7'nci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısıyla Anayasa ve yasalarla Millî Eğitim Bakanlığının görev ve sorumluluğuna verilmiş olan ve kamusal bir hizmet olan eğitim hizmetlerinin, vakıf adı altında oluşturulan paralel bir bakanlığa devredildiğini tekrar vurgulamak istiyorum. On dört yıllık AKP hükûmetleri döneminde zaten yapısal sorunlarla içinden çıkılmaz hâle gelen eğitim, son çivinin de AKP eliyle çakılması sonucu tümden sorunlar yumağına dönüşmüştür.

Geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan beş yıllık değerlendirme raporunda da eğitim sisteminde yaşanan sorunlar ortaya çıkmıştır. Özellikle büyük kentlerde sınıf mevcutlarının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu görülmektedir. Öğretmen ihtiyacı, açığı hâlen ciddi bir şekilde devam etmektedir. Açık öğretim lisesine kayıt olanların sayıları hızla artmaktadır. Okul terkleri ve örgün eğitimden kaçış devam etmektedir. Özel okul sayısında ciddi bir patlama yaşanmaktadır. Din eğitimi veren okul ve öğrenci oranında büyük artış olmuştur. Buna karşın, diğer okul ve öğrenci sayılarında azalma yaşanmaktadır. Kız çocukları örgün eğitimden koparak yaygın ve açık öğretime yönelmişlerdir. Mezunların üniversiteye yerleşme oranlarında, artan öğrenci sayısına rağmen büyük bir değişim yaşanmamıştır. Barınma ve burs ihtiyacı devam etmektedir. Okul öncesi, özel eğitim, ortaokul ve ortaöğretim düzeyinde çağ nüfusunun yakalanması gereken okullaşma oranına henüz ulaşılamamıştır.

Son bir yılda, AKP Hükûmetinin savaş politikalarına karşı çıktığı ve çocukların ölmesini istemediklerini dile getiren üniversite akademisyenleri ve öğretmenler acımasızca gözaltına alınmış ve soruşturmalara tabi tutulmuşlardır. Bu bağlamda onlarca akademisyen görevlerinden el çektirilmiştir.

Bir yandan ülke içinde eğitim sistemi AKP politikalarıyla sorun yumağına dönüşürken kurulması planlanan Maarif Vakfında görev alacak kişiler AKP'nin kamuda on dört yıldır uyguladığı yandaş kadro anlayışıyla seçilecek, hem maddi olarak hem de diplomatik pasaport ve benzeri ayrıcalıklar tanınarak ödüllendirileceklerdir. Kamuda çalışma yaşı 65 olmasına rağmen Cumhurbaşkanı ve AKP eliyle atanacak olan Mütevelli Heyeti 72 yaşına kadar sunulan nimetlerden istifade edeceklerdir.

Kısacası, AKP iktidarının her türlü baskı ve yıldırma politikalarına rağmen özverili bir şekilde her şart altında görev yapmaya çalışan eğitimcilere mezarda emeklilik reva görülürken AKP'nin yandaş kadrolarına ise mezara kadar kamu olanaklarının sunulması öngörülmektedir.

OECD ülkeleri içinde en düşük gelire sahip olan öğretmenler Türkiye'de çalışmaktadırlar. Buna karşılık, çalışma süresi ve saati en fazla olan öğretmenler kategorisinde ise hem OECD hem de Avrupa'daki meslektaşlarından daha fazla çalışanlar, yine, Türkiye'deki öğretmenlerdir.

Sayın Başkan, 2005 yılında çıkarılan Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği'yle başöğretmen, uzman öğretmen gibi birtakım özlükler oluşturulmuştur. Bu özlüklerin ne devamı geldi ne sonrası geldi. Yani ben bunu Sayın Bakanımla da az önce paylaştım, gerçekten buna bir çözüm bulmak lazım; bu, çalışma barışı açısından da çok ciddi bir sıkıntıdır. Yani bir okul düşünün, bu okulda bir sınav yapılmış bir sefere mahsus; öğretmenlerin bir kısmı başöğretmen, bir kısmı uzman öğretmen, böyle bir özlük oluşturulmuş ve bu özlüğün sonrasında devamı da gelmemiş yani sonradan sınavlar yapılarak bu özlüğün devam ettirilmesi konusunda, en azından bundan faydalanılacağı veya bu yönde fırsat eşitliğinin sağlanacağı, çalışma barışı ortamının sağlanacağı yönünde devamı getirilmemiştir. Dolayısıyla, ya bu özlük...

Yani bu haklar, tabii, geriye doğru işletilemez yani Anayasa'ya göre de geri alınamaz ama en azından ya bir hâl yoluna konulması lazım ya da bütün öğretmenler... Zaten beş yılını, on yılını dolduran bütün öğretmenler otomatikman uzman öğretmenlerdir. Bütün öğretmenlerin aynı özlükten faydalanmalarının sağlanması eşiklik ilkesine de uygun olacaktır.

Hükûmeti, görüşülmekte olan Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nı derhâl geri çekerek paralel bakanlık için harcanacak emek ve parayı yurt içinde yaşanan devasa sorunları çözmek için harcamaya davet ediyoruz.

Özellikle ben Sayın Bakanımızın birikimlerine, tecrübelerine ve demokratik kişiliğine de güvenerek şunu da önermek istiyorum: Ana dilde eğitim bir haktır. Kürtler de bu toplumun, bu ülkenin kadim halklarından biridir; herkes kadar alın teri var, emeği var, acısı var, göz yaşı var. Kürtlerin kendi ana yurtları olan Türkiye Cumhuriyeti devleti içerisinde ana dillerinde eğitimleri ana sütleri kadar helaldir kendilerine. Artık, ana dilde eğitimin daha fazla sürece yayılmadan... Bugün Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinden ilgili vakfa 1 milyon lira aktarılacak. Bu paranın onda 1'ini ana dilde eğitim için harcarsanız ülke barışına da eşit yurttaşlık ilkesine de büyük bir katkı yapmış olursunuz ve toplumsal barışa da özellikle çok ciddi katkı yapmış olursunuz. Çünkü Kürtler de herkes gibi askerliğini yapıyor, vergisini veriyor, ülkesini seven insanlardır. Dolayısıyla, Kürtlerin bu uğramış oldukları yüz yıllık haksızlığın bir şekilde bu dönemde en azından bir yüz yıl daha bu trajedinin sürmemesi adına düzeltilmesi lazım. Bu, Kürtlerin aidiyet duygusunu güçlendirecek, kırılan, zayıflayan bağlarını güçlendirecek ve sürece de ülkenin demokratikleşmesine de ciddi bir şekilde katkı yapacaktır. Bu bağlamda, kurulacak Maarif Vakfına ayrılan ödeneğin önemli bir kısmının da ana dilde eğitime ayrılması gerekiyor.

Bu ana dilde eğitim için teknik altyapının hazırlanması lazım, doğrudur. Birtakım kurslar açıldı. İşte, Artuklu Üniversitesinde "öğretmen yetiştirme" adı altında, "yerel lehçeler" adı altında birtakım faaliyetler yürütüldü ancak oradan mezun olan ve atamayı bekleyen 2 bin Kürtçe öğretmenine baktığınız vakit devede kulak. Yani, işte, biliyorsunuz, 17 kişinin şubat ayında ataması yapıldı. Burada bunu, Kürtçeye verilen değerin bir kıstası olarak bölgedeki insanlarımız algılıyor. Neticede Kürtçe de önemli bir dildir, bu coğrafyanın dilidir, Mezopotamya'nın dilidir, bu dilde çok önemli eserler verilmiştir ve dediğim gibi, Kürtçeye verilecek önem ülke barışına da verilecek önemin aslında kıstası olacaktır, göstergesi olacaktır. Bu bağlamda, en azından bu dönemde bunun da gözetilmesi gerektiğini önemle arz etmek istiyorum.

Selam ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)