GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:103
Tarih:16.06.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İftar saati tartışma yaratmak ya da Genel Kurulu germek gibi bir niyetim yok ancak biraz önce, AKP Grup Başkan Vekili Sayın İnceöz'ün, daha çok basın üzerinden çıkan haberler ya da kendisine iletilmiş olan polis iddiaları üzerinden Genel Kurula yapmış olduğu yanlış bilgilendirmeyi düzelterek başlamak istiyorum.

Sayın Başkan da oturuma ara verdiği için, bir kez daha -tabii, İç Tüzük'teki kurallara da saygımız gereği- tartışmayı büyütmedik ancak şunu belirteyim: Sayın İnceöz'ün, polis iddianamesini ya da gazetede çıkan haberleri kesin gerçekmiş gibi burada yansıtması, bir kere, başlı başına yanlış olmuştur. Ortada, verilmiş bir hukuki karar süreci yoktur, burada okumuş olduğu bir mahkeme kararı yoktur. Polis, dün yapmış olduğu ve yasalara aykırı olan uygulamayla ilgili bir iddia ortaya atmıştır. Bu iddianın doğruluğu ve yanlışlığıyla ilgili düşüncelerimizi burada ifade ettim.

Şimdi, bu konu niçin önemli? Yani eş başkanımızı bir kenara bırakalım, bir kadın siyasetçiyi bir bombacı olarak kamuoyuna sunuyor. Bu, direkt o kişinin can güvenliği dâhil olmak üzere yaşam hakkını tehlikeye atan ciddi bir durum. Yani biz, Fadime Çelebi'nin legal demokratik siyaset yürüten bir partinin Sosyalist Kadın Meclisinin eş sözcüsü olduğunu söylediğimizde, bununla ilgili her gün katıldığı demokratik siyasi çalışmaları hatırlattığımızda bize verilmiş olan kesin kararlarla ilgili bilgi varsa cevap verilmesi lazım. Onun dışında, işte, bu tarz iddialar üzerinden, bilmem, havuz medyasının haberleri üzerinden birtakım şeyleri burada ifade ederseniz, hele hele bir grup başkan vekili ifade ederse bu, o insanın yaşam hakkını ve can güvenliğini tehlikeye atar.

Bakın, ben kıyaslama yapmanız açısından söylüyorum; Sayın Başbakan Davutoğlu, geçmiş dönemdeki Başbakan Davutoğlu IŞİD'ci canlı bombalar için bile hukuk devleti olma ilkesini hatırlatarak "Biz, onları eylem yapmadan tutuklayamıyoruz." diyebilmişti. E, şimdi, burada bombacı olmadığı belli olan, demokratik siyasetle uğraşan, her gün de polisin gözü önünde bu çalışmalarını yürüten birisine bu tarz ithamlarda bulunmamız doğru değildir. Bakın, bir tutanaktan bahsetti, sanki o tutanakta işte, canlı bomba olduğu kabul edilmiş, bilmem, bomba malzemesi, pasaport; o bilginin tamamı yanlış. Orada tek bir cümlelik tutanak tutulmuş, o tek cümle de "Fadime Çelebi'nin evde bulunmadığı tespit edilmiştir." cümlesidir. Bunun dışında o tutanakta, belirtilen hususlarla ilgili tek bir ibare söz konusu değil.

Ayrıca bakın, dikkatinizi şuna çekeyim: Ben HDP'nin İzmir Menemen'deki teşkilat binasına yapılan bir silahlı saldırıyı kınamak amacıyla ve üst üste düşen bu olayları hatırlatmak amacıyla söz almıştım, sayın grup başkan vekili öyle bir konuşma yaptı ki yani benim HDP'nin parti binasına yapılan silahlı saldırıyı kınamama âdeta cevap olabilecek ve âdeta bu saldırıyı da meşrulaştıracak bir yerden bir mantık çerçevesi kurdu. Bunlar doğru yaklaşımlar değildir. Bu tarz süreçler tehlikeli süreçlerdir. O nedenle, tekrar, tutanaklara geçmesi açısından ben burada bunu hatırlatmayı önemli gördüm.

Diğer taraftan, Sayın Bakan, abluka bölgelerinde, işte, bireysel başarılar üzerinden "Biz eğitimde her şeyi mükemmel yapıyoruz." diyorsunuz ama bu cümleler gerçekten talihsiz cümlelerdir. Bakın, ben Bingöl'de okumuş, hiç dershaneye gitmemiş, işte, Türkiye'nin yüksek puanlı tıp fakültelerine girmiş birisiyim. Girdiğim dönemde bir elin parmakları kadar bu tarz okullara girmeyi en azından başarmış öğrencilerdik ama bizim oraya girmemiz Bingöl'ün 100 binlik -o dönem 100 binlik- nüfusunda çok iyi bir eğitim verildiğini falan ortaya koymuyordu. Devasa sorunlar vardı, hâlâ aynı sorunlar devam ediyor. Sizin döneminizde abluka bölgelerinde 300 bin öğrenci eğitim hakkından mahrum bırakıldı. Yani Hükûmet olarak oradaki bütün sürecin müsebbibi, sorumlusu sizsiniz. 300 bin öğrenci eğer okula gidemiyorsa, eğitim hakkı gasbedilmişse siz gelip bir tek öğrenci üzerinden "Nusaybin'de ne güzel eğitim veriyoruz, Dersim'de ne güzel eğitim veriyoruz." falan diyemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Tam tersine, o 300 bin öğrencinin eğitim hakkının gasbedilme sorumluluğunu burada kabul edip onları giderme adına Hükûmet olarak yapacağınız çalışmaları örnek göstermeniz gerekirdi diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.