Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 15.06.2016 |
HDP GRUBU ADINA LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimiz adına 5'inci madde üzerine söz almış bulunmaktayım.
AKP hükûmetleri on dört yıllık iktidarları boyunca yapmış olduğu icraatlarda toplumun tamamını ilgilendiren ve toplumun tamamının yararını esas alan düzenleme ve uygulamalar yerine sadece kendi yandaşlarını memnun etme ve ideolojik olarak kendisine oy ve taraftar devşirecek günübirlik, palyatif düzenlemeleri topluma dayatmayı esas almıştır. Yapılan tüm eleştirilere rağmen bu yöntemde ısrar etmektedir.
AKP hükûmetlerinin bu dayatmacı uygulamaları hayatın her alanında gözlemlenmekle birlikte en çok da eğitim alanında kendini hissettirmektedir. Ortaokul ve lise öğrencileri artık AKP'nin bu politikalarına isyan edecek duruma gelmiştir.
2012 yılında AKP iktidarı toplumun genelini ilgilendiren ve çok taraflı bir kamu hizmeti olan eğitim sisteminde, eğitim biliminde oluşmuş evrensel normları bir kenara koyan bir anlayışla değişikliğe gitmeye karar vermiş ve yapılan tüm eleştirilere ve önerilere rağmen kendi kafalarında kurguladıkları 4+4+4 eğitim sistemini topluma dayatmışlardır.
Özellikle son on dört yıl içinde, kamusal bir hizmet olması gereken eğitim hizmeti ticari bir metaya dönüştürülmüş ve eğitimin her kademesi paralı hâle getirilerek yoksul halk çocukları ile varlıklı aile çocukları arasında var olan ekonomik, sınıfsal bölünmüşlük eğitim alanında da hissedilir duruma getirilmiştir. Yanı sıra, eğitimde dinî inançların istismarı ve dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi uygulama ve söylemler evrensel insan hakları ve eğitim bilimi ilkelerine aykırı bir şekilde sürdürülmektedir. AKP yandaşı cemaatler eliyle kurulan vakıf ve dernekler, çeşitli protokoller çerçevesinde, eğitim kurumları âdeta iktidara kadro ve taraftar yetiştirme aracı hâline dönüştürülmüştür.
Kürt halkının temel bir talebi olan ana dilde eğitim talebi geçmiş hükûmetler döneminde olduğu gibi AKP hükûmetleri döneminde de görmezden gelinmeye devam edilmiş, seçmeli ders yönetmelikleriyle geçiştirilmeye çalışılmıştır. Kürtlerin de kadim bir halk olarak bu topraklarda herkes kadar emeği ve alın teri vardır. Eğer kendi ana yurtlarında ana dillerinde eğitim göremeyeceklerse, ana dillerinde eğitim haklarını kullanamayacaklarsa ne zaman, nerede ve nasıl olacaktır bu?
Kürdoloji mezunu olan 2 bini aşkın Kürt öğretmen atanmayı beklemektedir Sayın Bakanım. Ancak, yapılan atamalarda çok komik sayılabilecek, sadece seçmeli dersler bahanesiyle ataması yapılan 17 öğretmen vardır. Bu konuda da gene Sayın Bakanımızın iyi niyetine güvenerek, atanmayı bekleyen Kürtçe öğretmenlerinin bu mağduriyetini de gözetmelerini bekliyorum.
Cumhuriyet tarihi boyunca eğitim sisteminde var olan yapısal sorunları çağdaş, demokratik ilkeler çerçevesinde ve insan hak ve özgürlükleri normlarında yeniden yapılandırma konusunda adımlar atılması günümüzün en acil ihtiyacı iken AKP Hükûmeti, sistemde kendi siyasal önceliklerine göre revizyonlar yapmayı tercih etmektedir. AKP, son sözü söylemediği hiçbir işleyişi kabul etmemekte ve âdeta her konuda tek ve son sözün sahibi olmak istemektedir. Daha birkaç yıl öncesine kadar yurt içinde ve yurt dışında cemaatlere havale edilmiş olan eğitim ve kültür kurumları şimdi "paralel yapıyla mücadele" adı altında devlet gücü ve kamu kaynakları kullanılarak alınıp yandaş cemaat ve vakıflara peşkeş çekilmektedir. Yürürlükteki yasalara göre suç işleyen, suç sayılan fiilleri işleyen herkesle hukuk kuralları çerçevesinde mücadele edilmesinin önünde herhangi bir engel yoktur. Deyim yerindeyse AKP eliyle tüm kamu hizmetleri yeni oluşturulan AKP cemaatinin hizmetine sokulmaktadır. Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı da bu ihtiyacı gidermek üzere gündeme getirilmiştir. Maarif Vakfının faaliyet göstereceği söylenen tüm alanlarla ilgili faaliyet yapma yetkisi Millî Eğitim Bakanlığında olmasına rağmen AKP Hükûmeti bu yetkiyi, âdeta, Millî Eğitim Bakanlığına paralel bir yapı olarak tasarladığı Maarif Vakfına devrederek yürütülecek faaliyetleri kamuoyunun denetiminden çıkarmaya ve kaçırmaya çalışmaktadır.
17-25 Aralık yolsuzluk olayının kamuoyuna yansımasıyla birlikte cemaat faaliyetlerini kendi iktidarlarının devamı konusunda tehlike olarak görüp "paralel yapı" adı altında tasfiye etmeye karar veren AKP Hükûmeti, aynı cemaat kadroları tarafından hazırlanan sahte iddialarla cezaevlerine konulan Kürt siyasetçilerin davalarını ısrarla sürdürmektedir. Özcesi, AKP cemaatle ortaklaşa muhalifler hakkında yürüttüğü hukuk dışı uygulamalara sahip çıkmaya devam ederken, kendilerinin hesap vermesi gereken konularda ise cemaati paralel yapı iddiasıyla suçlamakta ve yasa dışı ilan etmektedir.
Paralel yapıyla mücadelenin bir aracı olarak lanse edilen Maarif Vakfı Cumhurbaşkanının doğrudan talebiyle gündeme gelmiştir. Daha 2013 yılına kadar cemaatin yurt dışındaki okulları Başbakanlık düzeyinde ziyaret edilip destek verilirken, Türkçe Olimpiyatları devlet imkânları kullanılarak cemaate düzenlettirilirken 2015 yılında bir anda Cumhurbaşkanı yurt dışı ziyaretlerinde, cemaate ait okulların kapatılması gerektiğini her gittiği yerde dillendirmiştir.
Mütevelli Heyeti ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanacak olan Maarif Vakfının kamuya ait ekonomik imkanları kullanarak doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı paralel bir bakanlık gibi çalışacağı ve faaliyetlerinin hiçbir merci tarafından denetlenemeyeceği ortadadır.
Anayasa'nın 42'nci maddesi "Eğitim ve öğretim devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır." şeklinde düzenlenmiştir. Bu hâliyle eğitimle ilgili tüm faaliyetler Millî Eğitim Bakanlığının gözetimi ve denetiminde olması gerekirken, getirilen tasarıyla "okul öncesinden yükseköğretime kadar her kademede eğitim kurumu açmak, işletmek, eğitim programı ve içeriklerini üretmek ve yaygınlaştırmak; yurt, pansiyon ve lojman gibi tesisler açmak" şeklindeki düzenlemeyle eğitimle ilgili tüm süreçlerin bu vakıf eliyle yürütüleceği anlaşılmaktadır. Vakfın faaliyetleri arasında sayılan faaliyetlerden okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumları satın almak, benzer faaliyetlerde bulunan kurum ve kuruluşlarla yasal sınırlar içerisinde ortaklık dâhil her türlü iş birliği yapmak, yurt içi ve yurt dışından nakdî ve ayni yardım kabul etmek, yurt içi ve yurt dışında gelir sağlayıcı işletmeler kurmak ve mevcut işletmelere ortak olmak şeklindeki faaliyetler, yürürlükteki yasalara göre vakıfların yürütemeyeceği faaliyetleri kapsamaktadır.
Vakıf gönüllü bir organizasyondur ve kâr amacı gütmez, amacına ulaşmak için onu kuranların ve destekleyenlerin gönüllü çabası ve katkılarıyla hizmet yürütür.
Tasarının ilerleyen maddelerinde öngörülen Mütevelli Heyetinin oluşumu, vakıf çalışanlarına verilecek diplomatik pasaport, vakfın faaliyet gösterdiği yerlerde başka kamu kurumlarının benzer faaliyette bulunamamalarını düzenlemektedir. Vakfın gelirlerinin ne şekilde denetleneceğine dair açık bir hükmün tasarıda yer almaması, vakfın kamu yararına faaliyet yürütmek yerine sınırsızca kamu imkânlarını kullanarak doğrudan AKP ve Cumhurbaşkanı öncelikleri çerçevesinde faaliyet göstereceğini ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, 28 Şubatın özellikle hedeflemek istediği ve gerçekleştiremediği bütün çabaları... Aslında AKP'yi bu konuda tebrik etmek lazım. Bugün 28 Şubat belki bin yıl sürmeyecektir ama AKP sayesinde bir yüz yıl daha süreceği açıktır. 28 Şubatta öngörülen bütün hedefler bugün AKP eliyle yapılmaktadır. Suçlanan cemaatten âdeta kopyalanan bu paralel yapının, kopyala yapıştır mantığıyla, şu an AKP'nin cemaati bir nevi burada taklit ettiğini, cemaatten rol çaldığını ibretle görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bu bağlamda, Bakanlığın yetki alanında olan bu yetkilerin cemaate devredilmesiyle aslında Bakanlığın işlevsiz kılındığını, Bakanlığın baypas edildiğini ibretle görmekteyiz.
Selam ve saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)