| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 15.06.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2'nci maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Bu maddede daha çok bu vakfın faaliyet ve organları belirtiliyor. Onları teknik olarak uzun uzun anlatmaya gerek yok. Ancak vakfın faaliyetleriyle ilgili ibareleri aynen okumak istiyorum: "Okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumları satın almak, benzer faaliyetlerde bulunan kurum ve kuruluşlarla yasal sınırlar içerisinde ortaklık dâhil her türlü işbirliği yapmak, yurt içi ve yurt dışından nakdî ve ayni yardım kabul etmek, yurt içi ve yurt dışında gelir sağlayıcı işletmeler kurmak ve mevcut işletmelere ortak olmak." Yani, bu tanımın kendisi bile aslında bir şirket mantığının devrede olduğunu ortaya koyuyor.
Vakıf, bizim bildiğimiz kadarıyla ve Türk Dil Kurumundan sözcük anlamına da baktığımız zaman, birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına gönüllülük temelinde kâr amacı gütmeyen organizasyonlar olarak değerlendiriliyor. Ancak burada tamamen ticari alanların da önünü açan, şirket gibi kâr amacı güden bir anlayış tanımlanıyor. Dolayısıyla sorunlu bir alanla karşı karşıyayız. Ha şu olsa itirazımız olmaz yani burada vakıf kelimesini çıkarırsınız maarif şirketi kanunu yaparsınız o zaman buna bizim söyleyeceğimiz bir söz olmaz ama hem vakıf kavramını kullanıp hem de bu şekilde ticari faaliyetlerin önünü açmayı ancak millî eğitimde de yürütmüş olduğunuz ticari politikaların bir yansıması olarak değerlendirebiliriz.
Diğer taraftan, "Maarif Vakfı tarafından yurtdışında örgün ve yaygın eğitim kurumları açılan şehirlerde diğer kamu kurum ve kuruluşları aynı amaçla başka birimler oluşturamaz." ibaresi de Millî Eğitim Bakanlığı dâhil olmak üzere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarına ait mal varlıklarına el konması cümlesi anlamını içeriyor. Dolayısıyla, tamamen uygunsuz olan bu tanımlamaların bu vermiş olduğumuz önergelerle birlikte bu metinden çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Şimdi, yurt dışındaki bu okullarla ilgili biraz önce grubumuz adına konuşan Sevgili Ayhan Bilgen çok güzel bir çerçeve ortaya koydu. Yani o yurt dışı okullarında, işte Türkçe olimpiyatlarında yapmış olduğunuz konuşmalarda temel vurgu hep asimilasyon üzerine. Orada, yurt dışında yaşayan Türkiyelilere aman dilinize sahip çıkın, asimile olmayın... Ana dilin ne kadar önemli olduğuyla ilgili vurgular, hepimizin hafızalarında tazedir. Ha, doğrudur da yani orada ortaya konan yaklaşım ya da kullanılan cümleler yanlıştır anlamında demiyorum ama çelişki şu ki: Yurt dışında Türkçe için öngördüğünüz, Türkçe için tanımladığınız birçok hususu burada diğer ana diller için bir yasaklayıcı unsur hâline getiriyorsunuz. Yani bu ülkede hâlâ Kürtçe ana dilde eğitim hakkının olmaması, Kürtçe dışında Çerkezce, Arapça, işte Rumca, Ermenice, diğer bütün dillerde ana dilde eğitim hakkının olmaması, büyük bir utanç kaynağıdır. Yani dünyanın bütün devletlerine baktığımız zaman, bakın, sadece Birleşmiş Milletlerdeki 194 ülkeden 113 ülkenin tamamında, birden fazla resmî dil gerçekliği var. İspanya, İngiltere, İsveç, Almanya, Çin, Hindistan, Güney Afrika, hangi kıtaya ve hangi ülkeye bakarsanız bakın, bu ana dilde eğitimin önündeki engelin ne kadar çağ dışı olduğu anlayışı önünüze çıkar. Demin Millî Eğitim Bakanı sorulara cevap verirken "Biz seçmeli ders hakkını getirdik." diyor. Bu, özrü kabahatinden beter bir açıklama. Bir halka "Kendi ana dilinde seçmeli ders eğitim hakkını tanıdık." demek yapılabilecek en büyük hakarettir. "Siz ne hakla yasaklıyorsunuz? Ne hakla o yasakları bir an önce kaldırıp anayasal güvence altına almıyorsunuz?"a cevap vermeniz gerekiyor. Dolayısıyla, bu yaklaşım terk edilmeden, ana dille ilgili söylemiş olduğunuz hususların hiçbir inandırıcılığı olmadığını burada ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan, seçmeli ders hakkı getirildi ama, bakın, bugüne kadar Kürtçe eğitim konusunda istihdam edilen toplam öğretmen sayısı 60'ı bulmadı. Yani, her atama döneminde 7 öğretmen, 5 öğretmen, 1 öğretmen atamayla biz Kürtçe seçmeli ders eğitimi veriyoruz anlayışından vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bir tek kriter söyleyeceğim bunlar için: AKP'den -hadi bizi vazgeçtik- bir tek milletvekili buraya gelip Kürtçe bir cümle kullansın bakayım; bu, tutanaklara nasıl geçiyor, hangi bilinmeyen dil olarak tanımlanıyor, bunu görün, ona göre de ana dilde eğitimde bulunduğunuz yeri gözden geçirin diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)