| Konu: | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 15.06.2016 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizle ilgili -gerçi Mustafa Hocam söz verdi "Biz ismi değiştireceğiz, düzelteceğiz." dedi ama- "Katılmıyoruz." şeklinde bir şey duydum.
Değerli milletvekilleri, bakın, oruç ağız şu saatlerde inanın Türkiye'nin çok özel bir gündemiyle ilgili şeyler söylüyoruz. Eğitim çok önemli, hakikaten hamaset ötesi çünkü yeni nesillerin mimarı olan öğretmenlerimizin sıkıntılarını, onların çektiği sıkıntıları ifade etmeye çalışıyoruz. İnanın, şu yarım saat içerisinde hepinizin cebine eğitim camiasının farklı bölümlerinden, birimlerinden mesajlar gelmiştir, bize de geldi. Burada ne olur şu eğitimi bari siyaset dışında tutalım. Bugüne kadar hukuku beceremedik, ticareti beceremedik, belki yatırımcı birtakım bakanlıklarla ilgili meseleleri beceremedik ama ne olur geleceğimizin tek kurtuluş çaresi var: Eğitimin kaliteli ve apolitik yani siyasetüstü olması noktasından hareket etmek gerekir. Şimdi, niye? Çünkü bir harf öğretmenin ne kadar kıymetli olduğunu kutsal söylemlerimizde kullanıyoruz. Hazreti Ali'nin o güzel sözünü unutmayın.
Şimdi, efendim, öğretmenlerin atanması -60 bin, 70 bin, 100 bin- hiç önemli değil, atayalım; bu çocuklar işsiz, bu çocuklara üniversite açtık. Siz, iktidarınız döneminde "her ile bir üniversite" projesi geliştirdiniz. Yetmedi, gece açtınız, gündüz açtınız, uzaktan yakından, uydulu uydusuz birimler açtınız. Bu çocuklara sahip çıkalım. Bunlar, inanın, bizim evlatlarımız, bunlara istihdam yaratmak zorundayız. Bunu söylemek nedir yani hata mıdır, günah mıdır, yasak mıdır?
Şimdi, sendikalaşma... Bakın, eğitimde kutuplaşmayı -Allah korusun- 1980 öncesi bizim kuşak yaşadı. Bir derse girdiğimizde sol ve sağ fraksiyonların hocaya göre pozisyon aldıklarını unutmayınız. Şimdi aynı yerlere gidiyoruz. Yani bizim sendikanın eğitimcileri, bizim sendikanın söylemlerine yatkın bir nesil, başka sendikanınki başka söylemlere yatkın bir nesil yetiştirmesin. Burada ölçü bellidir, bu ilahî bir ölçüdür: Liyakati üstün tutarsınız. Layık olana verirseniz eğer sınav yapmaksızın -kriterler bellidir- mülakat yapmadan... Arkadaşım, müfettiş mi olacaksın? Bakalım. Sen ilköğretim müfettişisin, senin şu konudaki yetkinliğine bakalım; bağımsız bir jüriyle sınavını yapalım, merkezî bir sınav. Kazandın ve müfettiş oldun. Ya, bu çocuk sizin sendikalı olmasa ne olur? Yok efendim, bir baktılar ki MEMUR-SEN'den olmayanlar sınavda daha çok kazandı, olmaz! O zaman -bir kanun- palyatif bir çözüm bulalım. Ne yapalım? Sınavın formatını değiştirelim, mülakat koyalım. İnanın bundan eğitimci kardeşlerimiz muzdarip, okul idarecilerimiz muzdarip. Ne güzel, 100 üzerinden 90 almışlar, 85 almışlar.
Sizin varsa eğitimle ilgili, gerçekten o medeniyeti ülkeler ötesi aşıracağınız... Biraz önce söyledi arkadaşımız yani uluslararası boyuta çekecekmiş. Bunu da söylerken Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle mukayese ediyor sürekli. O değerli arkadaşımıza şunu söylemek istiyorum: Arkadaşım, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük kazanımı, bizim burada işte özgürce düşüncelerimizi ifade ettiğimiz bir gök kubbedir, bundan daha büyük kazanım ve kazanç olamaz. Mukayese yaparken "Türkiye Cumhuriyeti boyunca atanmamış kadar öğretmen atadık." Bunları yapmayalım, bakın yapmayalım.
Aziz Sancar, bugün dünyanın konuştuğu bir figür. Çağırıp her türlü hediyeyi vermeye çalışıyoruz. Bu, bizim ya da sizin on dört yılda yaptığınız bir eğitim sisteminin ürünü değil. Bu, gerçekten evrensel bir eğitim mantığıyla büyümüş, evrenseli yakalamış, bir taraftan da millîliği unutmamış...
Bakın, "millî" ve "yerli" diyorsunuz, ne olur... Millî ve yerli olmanın bir yolu da liyakattir. Liyakate önem verelim. Bilen ile bilmeyenin bir olmadığını bilerek yapalım bunu. Eğer eğitimde bunu gözden kaçırırsak inanın adaletsiz davranırız, kutuplaşmalar olur, kutuplaşmalar da bizi -Allah korusun- ayrışmaya götürür, bölünmeye götürür, eğitimi sekteye uğratır. Bakın, artık belediyeler bile burs verirken -utanarak söylüyorum, şikâyetler geldiği için- inanın parti referansı istiyor. Allah'tan kork ya! Bir üniversite mezunu, babası asgari ücretli, 4 üniversite çocuğu okutuyor, buna sorma partisini ne olur, burs vermek için buna sadece ekmeğini sor yeter. Bunu gerçekten çok dikkatle ele almamız gerekir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, vakıf için de tabii ki bu endişelerimiz var. İnşallah, evrensel değerlerle ve bizim sabit bir ayağımızın da millî... O, bazen hafife alıyorlar ya, resmî ideoloji, hayır... "Resmî ideoloji" dediğiniz şey ne biliyor musunuz? Bu ülkenin kurucu ülküleri ve ilkeleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) - Bu ilkeler ve ülküler ışığında evrensel bilgiyle donanmış nesillerin yetişmesine vesile olsun bu vakıf, yoksa kurulması çok fazla bir şey ifade etmiyor, eyleme dönüştürüp yeni nesilleri yetiştiremezsek sıkıntıya düşeriz diyorum, hayırlı akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)