| Konu: | İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin (2/588) esas numaralı, 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/43) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 14.06.2016 |
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AKP'nin son on dört yıllık iktidarı boyunca iktidarını imar rantı üzerine kurmuş olduğu çok açıktır. Sayın Milletvekilimiz Akif Hamzaçebi'nin verdiği bu kanun teklifiyle, biraz olsun orada mağdur olan vatandaşlarımızın yaralarının sarılması amaçlanmaktadır. Onun için, kıymetli bütün milletvekillerimizden bu kanun teklifine "evet" oyu kullanmasını rica ediyoruz.
Kent topraklarının menkulleştirilmesine ve yağmasına dönük yeni bir örgütlenme modeli geliştiriliyor. Nasıl geliştiriliyor bu model, bundan da bahsedelim size.
Şimdi, önce bir alan iktidar sahipleri tarafından göze kestiriliyor, sonra bu alan atıl hâle getiriliyor, oraya belediye hizmetleri götürülmüyor. Orada, çeşitli suç örgütleri ya da efendim, esrar, eroin, uyuşturucu gibi şeylerle uğraşan insanlar orayı mülk ediniyor, daha sonra da oranın yaşayan halkı oradan bir şekilde uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Ne hikmetse bu alanlar hep İstanbul'un, Türkiye'nin en güzel, en verimli alanları. Deniz kenarları, efendim, Taksim'de Tarlabaşı, İstanbul'da Sulukule, Fener, Balat; hep bu tür yerler seçiliyor. Neden? Çünkü rant değeri çok yüksek, çünkü AKP iktidarını bunun üzerine kuruyor. Nasıl kuruyor? İnsanları buradan uzaklaştırıyor, kendi kamu gücünü de kullanarak çok düşük değerlerle insanların mallarını elinden alıyor, daha sonra da TOKİ eliyle kendine yakın müteahhitlere veriyor ve bu müteahhitler de buraya yaptıkları yapıları trilyonluk değerlerle satıyor. Bunun onlarca, artık belki yüzlerce örneğini de görebilirsiniz.
Şimdi, 6306 sayılı Kanun, biliyorsunuz ki Van depreminden sonra çıktı. Afeti fırsata çeviren başka bir anlayış olamaz herhâlde. Bütün kanunların üzerinde çıkan ve mülkiyet hakkını yok sayan 6306 sayılı Kanun artık AKP'ye yetersiz gelmekte, acele kamulaştırma kararları alınmaktadır; Gaziosmanpaşa'da olduğu gibi, Diyarbakır Sur'da olduğu gibi.
Şimdi, 24 Ağustos 1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun kapsamında on binlerce vatandaşımızı ilgilendiren ve üzerinden otuz iki yıl geçmesine rağmen hâlâ sonuç alınamayan bir başka sıkıntı var. Vatandaşın elinde tapu tahsis belgesi var, tapu almak için gerekli bütün şartları haiz ama tapuları verilemiyor. Bu konuyla ilgili olarak Mahalleler Birliği iki gündür Ankara'da ve Büyük Millet Meclisinde grubu olan bütün partilerle de görüşmeye çalışıyor. Biz de onlara buradan açıkça söylüyoruz ve diyoruz ki: Siz de dâhil olmak üzere, AKP'nin ve kapitalizmin vahşice imar anlayışından zarar gören, mağdur olan bütün vatandaşlarımızın her zaman yanında olacağız; sizlerin de yanındayız.
Bu nasıl olmalı peki? "Siz eleştiriyorsunuz ama öneriniz var mı?" diyebilirsiniz. 6306'yla ilgili önerimiz şudur: Bu iş 5 ayaklı bir sistemle yapılmalıdır. Öncelikle mülk sahipleri projenin başından sonuna kadar bütün süreci bilmelidir ve mutlaka Mimarlar ve Mühendisler Odasından, Şehir Plancıları Odasından, hatta toplum bilimcilerden ve psikologlardan oluşan bir heyetten, disiplinler arası bir heyetten bir temsilci olmalıdır, bu işi yapacak olan müteahhidin bir temsilcisi burada bulunmalıdır, Bakanlığın bir temsilcisi burada olmalıdır ve oranın yerel belediyesinin bir temsilcisi burada olmalıdır ve bu 5 ayaklı sistem projenin başından sonuna kadar süreci takip etmelidir. Yani, riskli alan ilan edip de bu alanlar birilerini zenginleştirme alanı olarak kullanılmamalıdır, afet kimseye rant olarak dönmemelidir, kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme dönüştürülmemelidir ve yeni kentsel dönüşüm alanları gerçek anlamda insanların huzurla, keyifle, mutlulukla ve deprem güvenliğiyle yaşayabilecekleri yerler hâline getirilmelidir. Gerek 2981 sayılı Yasa'da gerek 6306 sayılı Yasa'da bu ve benzer çekinceler ön plana alınmalı, kamu yararı gözetilmeli ve vatandaş birincil öncelik olmalı ve insan merkeze alınmalıdır.
Hepinizi içtenlikle, sevgiyle, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)