Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 98 |
Tarih: | 03.06.2016 |
BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 25'inci maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Kaynağı sınırlı olan fosil yakıtlar gibi, nükleer enerji de sonu olmayan bir yoldur çünkü nükleer santrallerde kullanılan uranyum, doğada çok az miktarda bulunan bir maddedir. Bu problemi çözmek için ortaya atılan nükleer atıklardan tekrar ham madde kazanmayı öngören teknolojik projeler ise teknik ve ekonomik nedenlerden dolayı uygulanır duruma getirilemiyor. Birkaç on yıl içinde atom endüstrisinin yakıtı tükenecek. Belli bir süre sonra uranyumla beraber petrol ve doğal gaz da tükeneceği için insanlık enerji ihtiyacını uzun vadede ancak yenilenebilir enerjilerle ve enerji kullanımında gereksiz kayıpları önleyerek karşılayabilecek.
Her ne kadar nükleer endüstrisi bizi aksine inandırmaya çalışsa da "güvenli nükleer santral" diye bir şey yoktur. 2011 yılında Japonya'da yaşanan Fukuşima felaketinin de ortaya koyduğu üzere, kazalar sadece eski teknolojiye sahip nükleer santrallerde veya az gelişmiş ülkelerde yaşanmıyor. Almanya'daki nükleer santrallerde her üç günde bir güvenlik olayı yaşanıyor. Federal Radyasyon Koruma Ajansı, her yıl Almanya'nın nükleer santrallerinden güvenlikle ilgili 100 ila 200 arasında olay raporu almaktadır. Fransız nükleer reaktörlerinde ise her yıl ortalama 900 olay yaşanıyor. Bunlardan herhangi biri kolaylıkla yeni bir Çernobil veya Fukuşima felaketine sebep olabilir.
1986'da yaşanan Çernobil faciası, 26 Nisanda 30'uncu yılını geride bıraktı. Patlayan nükleer santralden kaynaklanan radyoaktif serpintiyle yayılan radyasyonun zararlı etkileri ise yaşamı etkilemeye devam ediyor. Kanserin oluşma süreci olan yirmi otuz yılın geçtiği bugünlerde Çernobil'den yayılan radyasyondan etkilenen kişilerde hem çeşitli kanser tiplerinde hem de başta kalp damar hastalıkları olmak üzere kanser dışı hastalıklarda da belirgin artışlar görüldüğü dikkat çekiyor. Tüm bu hastalıklara ilave olarak son yıllarda erken yaşlanmanın da radyasyonla ilişkili olduğu tespit edilmiş durumda. Radyoaktivite toprakla, havayla ve besin zinciri yoluyla çevrime girerek radyoaktif etkinin canlılarda yeniden ve yeniden ortaya çıkmasına yol açar. Bu etkinin somut olarak görülmesi için de uzun süre geçmesi gerekiyor. Radyasyonun genetik materyal üzerine olan etkisi de bütün canlı türlerinde en çok gelecek kuşakların etkileneceği anlamına geliyor.
Nükleer enerjinin önemini vurgulamak için atom endüstrisi, nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payına dikkat çekiyor. Oysa nükleer enerjinin dünya genelinde enerji tüketimindeki payına bakıldığında insanlığın enerji ihtiyacının karşılanmasında hemen hemen hiç öneminin olmadığı ortaya çıkıyor. 2011 yılında nükleer elektrik dünya enerji gereksiniminin sadece yüzde 6'sını karşıladı. Yenilenebilir enerjinin dünya genelindeki ihtiyacın karşılanmasına katkısı hâlihazırda daha fazladır. Türkiye nükleer enerjinin sahip olduğu çok çok küçük bir paydan rahatlıkla vazgeçebilir. Nükleer kaza riskleri, yüksek radyoaktivite yayan nükleer atıklar ve bunların güvenli bir şekilde saklanmasının getirdiği masraflar da göz önünde tutulursa nükleer enerjinin kısa bir süre için sürebilecek olan küçük getirisi hiç de ekonomik olmayacaktır. Nükleer enerji tehlikelidir ve gereksizdir.
Çocuklarımızdan emanet aldığımız doğayı tertemiz bir şekilde tekrar çocuklarımıza, emanete ihanet etmeden teslim etmek hepimizin boynunun borcudur.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)