GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:98
Tarih:03.06.2016

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 18'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Yine şirketleri, holdingleri ihya edecek, tamamen sermayenin istediği bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Burada göz ardı edilen, sosyal devlet anlayışıdır. Sosyal devletin en önemli görevi, birinci vazifesi yurttaşlarımızın temel gereksinimleri olan yol, su, elektrik, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlarını hiçbir ücret almadan karşılamaktır. İktidar bu temel gereksinimleri yolsuzluk olarak algılamış, hırsızlıkları, yolsuzlukları aklama yoluna gitmektedir.

Tabii, Elektrik Piyasası Kanunu görüşülürken özelleştirmenin de işçilerin, emekçilerin yararına olmadığının somut örneklerini görmekteyiz. Özelleştirmeye muhalefet ettiğimiz zaman öngördüğümüz olumsuzluklar bugün yaşanmaktadır. Somut bir örnekle açıklayayım: Doğup büyüdüğüm Adıyaman merkeze bağlı Turunç köyü geçenlerde bir hafta susuz kaldı. Niye? Trafonun elektrik borcu zamanında ödenmemiş diye hemen özel şirket gelip köyün suyunu kesiyor. Bir hafta 5 bin nüfuslu köyün suyu kesiliyor. Hastalık riski var, bulaşıcı hastalık riski var. Millet su ihtiyacını 5 kilometre uzaktaki Fırat Nehri'nden karşılamak zorunda kaldı. Bu suyun kesilmesiyle temizlik, hijyen gibi olmazsa olmaz olan... Temizlikten dolayı bulaşıcı hastalıklara davetiye çıkarıldı. Eğer TEK yani Türkiye Elektrik Kurumu özelleştirilmemiş olsaydı devlet elektriği kesmeyecek dolayısıyla köy susuz kalmayacaktı. Doğrusu da budur, sosyal devlet içme suyundan para almaz, vatandaşlarını karanlıkta bırakmaz.

Yine biliyorsunuz, Adıyaman tarımla uğraşan bir ilimiz. Büyük çoğunluğu susuz tarımla uğraşıyor. Bu sene yağışlar az oldu; yağışların az olmasından dolayı yeterince ürün alınamadı, rekolte ve ürün kalitesi düştü yani kuraklık gibi bir şey yaşandı. Ama, bir iç deniz, göl büyüklüğündeki Atatürk Barajı'nın ne suyundan ne de elektriğinden yararlanmaktayız. Çok az bir maliyetle hayata geçirebileceğimiz bazı projeler vardı; maalesef, bunlar iktidar tarafından hayata geçirilemedi. Acaba halkın bu kayıplarını devlet karşılayabilecek mi? Parti programımızda hedeflediğimiz özerklik yani yerellerin güçlenmesi ideallerimiz gerçekleşseydi inanın bu sorunların çoğu kısa zamanda halledilirdi.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Halledersiniz siz(!)

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bunlardan doğrudan demokrasi ilkelerine uygun olarak katılımcı yerel yönetim modelini geliştirmek, halkı mağdur eden, ranta dayalı kentsel dönüşüm politikalarını durdurarak sosyal projeler desteklenmiş, yerinde dönüşüm modeliyle insanca yaşanabilir kentleri geliştirmek, yine merkez ile yerel arasındaki ilişkiyi yerinden yönetimin güçlendirilmesi yönünde düzenlemek, yerel yönetimleri toplumsal ihtiyaçlar temelinde geliştirmek, yerel kaynakların adil ve etkin kullanımını sağlamak, doğayı, suyu, ormanı, dereleri, meraları, sahilleri, tarım alanlarını, su ekosistemini korumak ve bunların sermaye birikim sürecinde kâr ve rant alanı olarak kullanımını önlemek yönünde mücadele etmek. Yine, sağlık, eğitim, çevre, kültür, ulaştırma, bayındırlık, tarım, trafik ve güvenlik hizmetleri hakkındaki kararların alınmasında, yürütülmesinde asıl yetkili yerel yönetimlerdir. Merkezî vesayeti ortadan kaldırmak, yetkinin yerele azami ölçüde devriyle valilerin seçilmesini, yerellerin kendilerini, topraklarını, bölgelerini ve kaynaklarını etkileyen gelişmeler üzerinde söz ve karar sahibi olmalarını sağlamak demokratik bir hedef olmalıdır. Eğer biz bunları gerçekleştirmiş olsaydık inanın, bugün sermaye için değil halkımız için çalışıyor olacaktık.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)