GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:98
Tarih:03.06.2016

BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17'nci maddesiyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Enerji Bakanlığının kendi rakamları da gösteriyor ki nükleer santral yapılsa dahi önümüzdeki yıllarda fosil yakıtlara daha da bağımlı olacağız. Nükleer enerjinin maliyetleri de ortadayken böyle bir yatırımın Türkiye'nin enerji ve iklim politikalarını büyük bir açmaza sürükleyeceği muhakkak. Bu anlamsız ısrarın temelde iki sebebi vardır: Birincisi, enerji bürokratları enerjilerin dünya üzerindeki gelişimini görmezden geliyorlar. İkincisi ise, çok daha ucuz, güvenilir ve temiz alternatifler varken nükleer enerji yatırımı yapmanın sadece ve sadece AKP Hükûmetinin politik bir tercihi olduğunu belirtebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli millî iradeden, sandıktan ve halkın egemenliğinden söz eden bir partinin halkın bu konudaki istek ve taleplerini dikkate almaması oldukça manidardır.

A&G Araştırma Şirketinin yaptığı kamuoyu araştırması sonuçları Türkiye'nin nükleer istemediğini somut bir şekilde ortaya koymuştur. Nükleer enerji santralleri konusunda bugün bir referanduma gidilmesi durumunda halkın yüzde 64'ü nükleer santral kurulmasına "hayır" diyor. Araştırma sonuçlarına göre halkın yüzde 86,4'ü nükleer santrale yakın bir yerde yaşamak istemediği yönünde görüş belirtiyor. Enerji ihtiyacımızı karşılamak için riske girmeyip temiz kaynaklara yönelmemiz gerektiği görüşünde olanların oranı ise yüzde 84,2.

KONDA Barometresi araştırma dizisinde "Çevre Bilinci ve Farkındalığı" konulu Şubat 2012 araştırmasının iki temel bulgusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Toplumun üçte 2'ye yakını nükleer enerjiye de HES'lere de karşı çıkıyor. Her hafta sonu yeniden, yeniden referandum yapsak ve toplumun fikrini alsak, tüm kutuplaşmaların zihnî ve ruhi ambargolarına karşın yine de toplum nükleer enerjiye "evet" demeyecektir.

Bununla birlikte aslında Avrupa Birliğine katılım sürecinde olan Türkiye'yi bu süreci daha demokratik bir şekilde yürütmeye zorlayan yasa ve direktifler de mevcuttur. Bunlardan sadece birisini Sayın Bakan ve bürokratlarına hatırlatmakta yarar görüyoruz: Aarhus Konvansiyonu'na göre, projelerde bilgiye erişim, halkın katılımı ve yargıya erişim sağlanmalıdır. Bu şekilde, Aarhus Konvansiyonu'nda bu ifade edilmiştir. Bu bağlamda, halkı doğrudan etkileyen enerji politikalarına sivil toplumun daha aktif katılımını AKP Hükûmetinin öncelikli politikalardan biri hâline getirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bununla ilgili çok çarpıcı bir örneği Sayın Bakan ve bürokratlarına hatırlatma gereği duyuyorum. Hindistan'da hükûmet, 2013 yılında, en azından nükleer santrallerde kaza olması hâlinde, bunun bedelinin halka yüklenmemesi konusunda bir kanun çıkardı. Çıkarılan kanunla, kazaların maliyetinden reaktör yapımcıları sorumlu tutuldu. General Electric firması bu kanun değişmediği takdirde Hindistan'da santral inşa etmeyeceğini ilan etti, "Biz bir özel şirketiz ve bu ölçüde bir riski yüklenemeyiz." dedi.

Bilindiği gibi, Japonya'da 6 reaktörden 3'ünün kalbi eriyen yani en çok korkulan türden kaza yaşanan Fukuşima Daiçi Nükleer Santrali'ni işleten TEPCO şirketi, kazanın yol açtığı masrafları karşılayamadığı için Japon Hükûmeti tarafından kamulaştırıldı ve böylelikle 250 milyar doları bulacağı tahmin edilen nükleer temizliğin maliyeti Japon halkının sırtına yüklendi. Madem bu kadar nükleer enerji meraklısısınız, cesaretiniz varsa buyurun böyle bir yasa çıkarın da halkı ne kadar düşündüğünüzü hepimiz hep birlikte takdir edelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)