GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:98
Tarih:03.06.2016

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi ve grubum adına, görüşülmekte olan 312 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 15'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu elektrikle ilgili konular üzerine bayağı bir araştırma yaptım. Bulduğum donelerin hepsi burada. Yalnız, bulduğum bu doneler sıradan bir sunum için hazırlanan, profesyonelce olmayan bilgiler haricinde bir şey değil. "İşte, şu tarihte şu kadar üretiyorduk, şu kadar artırdık." tamam ama ben teknik detay ararken hiçbir şeye rastlayamadım.

Bendeniz de 90'lı yılların sonlarında aynı kurul içinde yönetim kurulu üyeliğim olduğu için bazı konulara değineceğim. Tabii, diyeceksiniz ki "O zaman AKP iktidarda değildi." Haklısınız ama sistem aynı sistem, değişen hiçbir şey yok.

Şimdi, o dönemde bize verilen bilgiler, yüzde 7 civarında kayıp oranı dünyada kabul edilebilir bir standart. O zamanki kayıplar Türkiye'de yüzde 27'ydi yani yüzde 20 daha fazla, dünya standartlarının yüzde 20 üzerinde bir kaçak vardı.

Aynı dönemde beraber görev yaptığımız bir elektrik mühendisi arkadaşımın yaptığı bir analizi de ben size aktarayım. İstanbul'a müfettiş olarak arkadaşımızı gönderiyorlar, on günlük bir araştırma yapıyor, o zamanın parasıyla on günde bulduğu kaçak 10 trilyon yani her gün için 1 trilyon. Arkadaşımın bana aktardığı şu: Bu kaçakların tümü endüstriyel alanda kullanılan, sanayide kullanılan elektrikti. Şimdi, bu verileri görünce ben onda ısrar ediyorum, aynı kaçaklar gene aynı kanallardan gidiyor.

Sayın Bakanımız da "Nükleer santraller yapılırsa yedi gün yirmi dört saat elektrik olacak." diyor. Güzel bir şey çünkü Mutki'deki vatandaşlarımız dağ köylerinde bırakın yedi gün yirmi dört saati haftada bir gün elektrik alma şansları var, inşallah yedi gün yirmi dört saat oraya da uygulanır.

Tabii, benim demin anlattığım 1990'lı yılların sonu, özelleştirmeye yeni adım atılan dönemdi. Özelleştirmeden beklenen de şuydu: Her şey dümdüz olacak, daha güzel çalışacak, tıkır tıkır çalışacak. Ne yazık ki bu sistem de tamamen arapsaçına dönmüş durumda. Özel sektör enerji direklerini diktiği arazi sahiplerine beş kuruş para ödemiyor. Bitlis'in Ahlat'ında 100 ailenin ödemesini birkaç senedir erteliyor, vermiyor. Mutki'de dağ köyleri örneğini verdim, Hizan'da da aynı şeyler yaşanıyor. Ne yazık ki vatandaşlarımız haftada ortalama bir gün elektrik alıyorlar. Şimdi, haftada bir gün elektrik almışsınız, bunun parasını verseniz ne olur vermeseniz ne olur onu bilmiyorum.

Bir de geçmiş yıllardan bazı örnekler size vereyim. Benim yaşımda olanlar bunu çok iyi bilecekler, Keban Barajı, Karakaya Barajı bittikten sonra üretilen enerjinin yüzde 90'ı batıya nakledildi, ta İstanbul'a kadar uzandı. Bu, teknik olarak da zaten enerji kaybı; hat uzadıkça kayıplar daha yüksek olur, gayet doğal bir şeydir. Bu, enterkonnekte sistemdir. Enerji bu tarafa nakledildi, orada sanayi var, enerjiye ihtiyaç var; tabii, doğal. Acaba bu sistem hâlâ aynı şekilde devam mı ediyor? Orada üretilen elektrik batıya naklediliyorsa kayıp tabii ki doğal olarak yüksek olacak. Tabii, bir de burada bir "chart" verilmiş "Dicle Elektrikte kayıp yüzde 75." diye. E, tabii -sistem- orada elektriği üretir, başka tarafta satarsanız... Tarifte de dendiği gibi "Burada ürettik." Üretimle satış yeri arasındaki kayıp, doğal olarak batıda onu harcadıysanız yüzde 100 de kaybedebilirsiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)