| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 03.06.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; galiba bu paketin içerisindeki en sorunsuz maddelerden bir tanesi 8'inci madde. Doğal Gaz Piyasası Kanunu'ndaki "şehir" tanımının büyükşehirlerle ilgili düzenlemesini, mücavir alanı kapsamasını ifade ediyor. Dolayısıyla, ben madde üzerinden çok, aslında, genel enerji politikası ve bugün bu teklifin gündeme gelmesine sebebiyet veren tüketici hakem heyetlerinden ve mahkemelerinden kaynaklı sıkıntıların aşılmasıyla ilgili beklenti nedir ve bu beklenti yerelde, özellikle tüketiciler nezdinde ne ifade ediyor, buna dair birkaç noktaya değineceğim.
Değerli milletvekilleri, enerji politikaları sadece enerjiyle ilgili sorunları değil, aslında dış politikayla ilgili ilişkileri de kapsar. Çünkü, Türkiye'nin enerjiyle ilgili politikasının üzerine oturduğu temel strateji bulunduğu coğrafyadan kaynaklanıyor ve bulunduğu coğrafi konumun enerji açısından da bir avantaja çevrilebilmesi için enerji koridoru ve enerji terminali stratejisi üzerine kurulu. Türkiye'nin çevresindeki enerji kaynakları ve bu enerji kaynaklarının arz konusundaki güvenliğiyle ilgili çok net bir fotoğraf var önümüzde aslında. Hem güneyimizdeki Irak'ta ve Suriye'de hem doğumuzdaki İran'da hem de kuzeydoğumuzdaki Rusya'da var olan kaynakların batıya aktarılması yani enerji nakliyle ilgili politikanın bir stratejik hedef olarak somut sonuç doğurabilmesi için, bir kere, bölgede barışın ve iyi ilişkilerin olması gerekiyor. Bu saydığım ülkelerden, evet, İran'la yeniden farklı bir süreç yaşanıyor küresel gelişmeler dolayısıyla ama onun dışında, hem güneyimizde çok yoğun bir çatışma var ve Türkiye her iki ülkenin merkezî yönetimleriyle ciddi sorunlar yaşıyor hem de Rusya'yla ilgili çok büyük törenlerle, kutlamalarla, şölenlerle, bir biçimde duyurulmuş projelerin neredeyse tamamına yakını fiilen askıya alınmış durumda. Şimdi, bu durumda, böyle bir dış politika krizinde bir ülkenin enerji stratejisini tümüyle, kökten, yeniden masaya yatırması ve ciddi, radikal planlamalar yapması gerekiyor ama ne yazık ki sadece durumu kurtarma boyutunda tartışmalar yürütüyoruz.
Konunun gündeme alınmasına sebebiyet oluşturan tüketicilerle ilgili duruma gelince sadece Kars'tan size iki hatırlatmada bulunmak istiyorum yani mahkemelere, tüketici heyetlerine, hakem heyetlerine yansımış iki vaka aktaracağım. Biri çok yaygın, neredeyse Kars'ın merkezde suyu olmayan köylerinin hepsinde yaşanan bir vaka; diğeri ise daha özel, daha spesifik bir durum.
Bu köylerde su sorunları doğrudan doğruya elektrik sorunuyla ilişkili yani köyün suyu olmadığı için -bildiğiniz o geleneksel fotoğraf- kadınlar sırtlarında kovalarla içme suyu taşıyorlar ama özellikle hayvancılıkla uğraşılan bu merkez köylerde tabii taşıma suyla hayvanların su ihtiyacı karşılanmıyor, artezyenler yoluyla bu su karşılanıyor. Ama artezyenlerin elektrik faturaları o kadar yüksek geliyor ki köyden birkaç aile bile faturasının kendisine düşen payını ödeyemediğinde köyün elektriği kesiliyor ve köyün elektriği kesildiğinde de köylünün tek geçim kaynağı olan hayvanlarıyla ilgili sulama, su ihtiyacını karşılama imkânı da ortadan kalkıyor. Her seferinde yeniden yapılandırılıyor ve ne yazık ki zaten son derece sıkıntılı olan hayvancılar sonrasında yine benzer bir kriz yaşıyorlar. Şimdi, bu durumda çıkarları gözetilmesi, korunması gereken acaba firmalar mı yoksa bu mağduriyeti yaşayan ve suya olan bağımlılığı, aynı zamanda enerjiye, elektriğe bağımlılık pozisyonunda bulunan yani bu ilkel şartlarda yaşayan köylüler mi, çiftçiler mi?
Bir başka vaka, trafolarla ilgili. Şeker pancarı üretimi Kars için özellikle önemli çünkü Kars'ta 1 tane fabrika var, o da şeker pancarı işlemesi yapan fabrika, ve ne yazık ki bu fabrika açık kalsın diye fabrikanın işçileri şeker pancarı üretimini kendileri destekliyorlar. Ama, ne yazık ki elektrik dağıtımı yapan şirketler pancar üretimi yapan köylülere trafoyu kendilerinin kurmasını, bunun ötesinde birtakım elektronik malzemeyi de kendilerinin almasını istiyorlar. Bir senelik pancar üretiminin o trafonun maliyetini karşılama imkânı yok. Şimdi, bu ihtilaflar sizce köylü lehine mi sonuçlanmalı yoksa firmalar lehine mi?
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)