GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:98
Tarih:03.06.2016

HDP GRUBU ADINA BERDAN ÖZTÜRK (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü için grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin de bildiği gibi, son zamanlarda gerek Anayasa'ya gerekse hukukun temel ilkelerine aykırı tasarılar ve teklifler Meclise getirilmekte. Bu tasarı da aynı şekilde Anayasa'nın birçok hükmüne açık aykırılık teşkil etmektedir. Bu açık aykırılıklara iki tane örnek vermek istiyorum Anayasa'mızdan: Özellikle 40 ve 56'ncı maddeler. 40'ıncı maddede düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin korunmasıyla, 56'ncı maddede düzenlenen herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı bu getirilen tasarıyla yerle bir edilmektedir. Bu tasarının -bize söylenen gerekçelerinden, amacından ziyade- asıl amacının ne olduğunu dile getirme zorunluluğu icap etmektedir.

Yargı kararı sonucunda dağıtım şirketleri tarafından iade edilmek zorunda kalınan kayıp ve kaçak bedellerinin tüm elektrik abonelerinden yeniden tahsil edilmesi için bu yasa çıkarılıyor. Bu yasanın asıl amaçlarından biri bu. Elektrik kullanıcılarından tahsil edilen kayıp ve kaçak bedellerinin bugüne kadar açılan davalar nedeniyle iade edilen bölümü faturalara tekrar yansıtılarak tüm abonelerden tahsil edilecek; böylece kayıp ve kaçak bedelini ödemiş olan yurttaşlar, hiçbir kusur ya da sorumlulukları olmamasına karşın, dava sonucu iade edilen tutarları da mükerrer olarak yeniden ödemek zorunda kalacaklardır. Yani bugüne kadar dava sonucu iade edilen bedellerin yeniden faturalara yansıtılması sağlanmakta. Bundan sonra açılacak davalar da, hukuksuz olduğu gerekçesiyle, reddedilecektir.

Kayıp ve kaçak bedellerinin tahsil edilmesi yasal hâle getirilmekle kalmamakta, EPDK'nın, keyfiyet içerisinde, hedef kayıp ve kaçak oranlarında yapacağı değişiklikler doğrultusunda faturalarda tahsil edilen kayıp ve kaçak bedellerinin artırılmasına da olanak sağlanmaktadır. Bu da hukukun temel prensiplerinden olan kazanılmış hakkın ihlalidir, ayrıca Anayasa'mızın -az önce yukarıda belirttiğim gibi- 40'ıncı maddesine de açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Hazırlanan yasa teklifi aslında AKP'nin neoliberal kalkınmacı retoriğinin cisimleştiği ve "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler." düsturunun geldiği son aşamayı ifade etmektedir. Kraldan daha kralcı, ülkenin geleceğini hiçe sayan, dizginlenemez kâr hırsının her türlü yasal kılıfa büründürüldüğü bir teklif olarak önümüzde durmaktadır.

Nükleer santraller için yapı denetimini ve İmar Kanunu'nu devre dışı bırakarak ortak geleceğimiz şimdiden ipotek altına alınmaktadır. Yandaş şirketlerin çalıştırdığı kömür santralleri için alım garantisi ve teşvikler getirilerek ihya kültürü kurumsallaştırılıyor.

AKP Hükûmetinin bitmek tükenmek bilmeyen nükleer enerji sevdasıyla bizi nasıl bir felakete sürükleyeceğini dünya örneklerinden bilmekteyiz. 2015 Eylül ayında Kanada batı kıyılarında radyoaktif belirtilere rastlandığı haberleriyle ayağa kalkmıştı. Kanada'nın British Columbia kıyıları açıklarında tehlikeli sezyum 134 maddesi tespit edilmiş ve Kanada kamuoyu buna büyük bir tepki göstermişti. Yine 2011 yılında yaşanan Fukuşima felaketinin etkileri, alınan tüm önlemlere rağmen, dört yıl sonra kendini göstermeye devam etmektedir. 2011'in Mart ayında Tokyo'nun 209 kilometre kuzeydoğusunda yaşanan felaket 160 bin kişiyi evlerinden etmiş, Çernobil'den bu yana yaşanan en büyük nükleer felaket olarak tarihe geçmiştir. Yetkililer Fukuşima felaketinin zararlarının ne boyutta olacağını tam olarak kestirebilmek için birkaç yıla daha ihtiyaçları olduğunu belirtmektedirler.

AKP Hükûmeti ve ihya edilmeye hazır yandaşları unutmuş olabilirler ama biz unutmadık, Hükûmete olanları tane tane anlatalım: Fukuşima felaketinin temel nedenlerinden biri de elektrik kesintisiydi. Ülkeyi sarsan 8,9 şiddetindeki deprem elektrik kesintisine sebep olmuştu. Nükleer santrallerin elektrik kesintisine en az toleransı olan tesis olduğunu buradan bir kez daha üzerine basa basa hatırlatmakta fayda var. Konunun uzmanlarından aldığımız bilgilere göre bir nükleer tesiste bulunan her reaktör içerisinde yüksek miktarda radyoaktif madde bulunur. Her elektrik kesintisinde ya da basit trafo arızalarında nükleer santral şebekeden elektrik alamadığından çalışmayı durdurur. Reaktör içerisinde bulunan radyoaktif maddeler ise santralin çalışması dursa bile çok yüksek derecede ısı üretmeye devam eder. Santralin durmasıyla beraber reaktörleri soğutan sistemler de durur ve santral saatli bir bombaya dönüşür. Sürekli olarak ısı üreten reaktör kısa süre sonra erimeye ve nükleer sızıntı yapmaya başlar. Bu sızıntıyı engellemenin tek yolu, reaktörü sürekli olarak soğutmaktır. Bu da her bir reaktöre dakikada binlerce litre su sağlayan pompalar vasıtasıyla yapılır. Olası bir elektrik kesintisinde bu pompalara enerji sağlayan tek şey dizel jeneratörlerdir. Bu jeneratörlerin devreye girmemesi ya da yetersiz kalması durumunda nükleer sızıntıyı engellemenin hiçbir yolu yoktur.

Şimdi, sayın Hükûmet yetkililerine sormak lazım: Elektrik kesintilerinin saatlere varan bir rutine dönüştüğü bir ülkede bunun önlemini nasıl alacaksınız? Eminim ki bu yasayı hazırlayan ve burada bunu destekleyen Hükûmet ve kâr ortakları bunu hiç düşünmemişlerdir çünkü sizin düşündüğünüz tek şey dizginlenemez para hırsınız. Para gelsin de ayakkabı kutularında mı gelsin, nükleer bir felaketle mi gelsin hiç önemli değil sizin için.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, bütün bu olumsuzluklara rağmen bize 3 tane nükleer santral müjdesi verdi. Bu santrallerden ilki olan Akkuyu, 3 nükleer santralimizden 1'idir. Peki, ihale kime verildi dersiniz? 25 Aralık "tape"lerinde bu millete galiz küfürler eden ve Artvin Cerattepe'deki maden işletmesinin sahibi Mehmet Cengiz'in Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Cengiz Holdinge verildi. Akkuyu'ya yapılacak santralin maliyeti ise 20 milyar dolarcık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ileri teknolojiye sahip Japonya, İsveç gibi ülkelerin bile yönetemediği krizleri hangi teknolojiyle, hangi donanımla önleyeceksiniz? Tüm dünya nükleeri terk ederken nükleer enerjiye geçiş yapma girişimimizin bedelini yine ne yazık ki bu halk ödeyecek. Peki, kim mutlu olacak bundan? Bu projelerden rant elde eden bir avuç sermayedar ve onların taşeronları mutlu olacak.

Yine, hazırlamış olduğunuz bu tasarıda yenilenebilir enerji kaynaklarının yenilenebilir enerji kaynak belgesinden yararlanmasına sınırlamalar getirilirken buna karşılık kamuya ait santrallerin de değer tespiti yapılmaksızın haraç mezat satışını öngörüyorsunuz.

Yapılmak istenen düzenlemeyle, askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerinde veya TSK'ya tahsisli ve fiilen kullanımda olan yerler ile özel güvenlik bölgesi ilan edilen yerlerdeki rafineri, petrokimya tesisleri ve eklentileri ile nükleer santral projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında Kıyı Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un sınırlayıcı hükümlerinin uygulanmaması öngörülmektedir.

AKP iktidarı çok büyük riskler ve maliyetler taşıyan nükleer santraller için yalnızca ülkenin geleceğini değil, çocuklarımızdan emanet aldığımız kıyıları ve zeytinlikleri de gözden çıkarmış durumdadır. Türkiye, temiz, yenilenebilir, güvenilir, çevre dostu enerji kaynakları açısından son derece elverişli bir ülke olmasına rağmen, AKP iktidarının tüm risk ve tehditlerine karşın nükleer enerjideki ısrarı herkesin malumudur zaten.

Bu yasa teklifinden de açıkça anlaşıldığı üzere, dünyanın 5'ten büyük olduğunu iddia edenler, 5 büyüğün kurduğu kapitalist sisteme eklemlenmek için hızla doğamızı, geleceğimizi ipotek altına alıp bu ülkeyi bir yağma ve talan alanına dönüştürmeye devam etmektedirler.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)