GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:98
Tarih:03.06.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu yolsuzluklarla ilgili araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Herhâlde bu önergenin ne kadar önemli olduğunu burada en iyi olarak 17-25 Aralık dosyaları üzerinden ifade edebiliriz diye düşünüyoruz. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk iddialarının yansıdığı dosyaları 17-25 Aralık süreciyle birlikte bütün Türkiye kamuoyu ve dünya kamuoyu öğrendi. Bugünlerde terör örgütü olarak ifade ettiğiniz cemaat yapılanmasıyla uzun süreler bir iktidar ortaklığınız vardı. Ancak, ne zaman ki devlet içerisinde bir iktidar savaşı, devleti bütün kurumlarıyla birlikte bir ele geçirme çekişmesi aranızda yaşandı, ilk defa Türkiye kamuoyu, bizzat AKP içerisinden ve devlet içerisinden çıkan bilgilerle Türkiye siyasi tarihinin en büyük yolsuzluk dosyalarının, en büyük yolsuzluk olaylarının nasıl son on iki yıl içerisinde, on üç yıl içerisinde gündemleştiğini öğrenmiş oldu. Kanıtlamaya gerek yok yani sesli görüntüler, kayıtlar, faturalar, ortaya çıkan bilgiler, kamuoyundaki tartışmalar bütün bu yolsuzluklarla ilgili çok net ifadeler, çok net bir kanıya varmamızı sağlıyor. Özellikle AKP'li bakanların dâhil olduğu birtakım hadiseler, yine, devlet içerisinde kurulmuş olan birtakım yapılanmalar aslında bizzat AKP eliyle bugüne kadar araştırılması, açığa kavuşturulması ve topluma bu konuda gerekli bütün süreçlerin işletilmesi gereken dosyalardı. Ama, maalesef, o süreçlerin tamamını siz gereği şekilde araştırmak yerine daha çok üstünü örtme, daha çok bir aklama çabası üzerine geçirdiğiniz için hâlâ Türkiye kamuoyu bu konuda mevcut soru işaretlerinin cevaplandırılmasını bekliyor ve bu konuda da iktidardan ve Hükûmetten bir beklentisi olmadığı için de gözünü Meclise dikmiş durumda. Mecliste bir komisyonun oluşturularak, 17-25 Aralık başta olmak üzere, Türkiye siyaset tarihindeki önemli yolsuzluk dosyalarıyla ilgili bütün kamuoyunu tatmin edecek, bilgilendirecek bir raporun sunulmasını bekliyor.

Bakın, o dönem siz ortaya çıkan bu yolsuzlukları veya hırsızlık iddialarını araştırmamak için hemen o sürece "darbe" dediniz ve biz hemen ertesi gün, 17 Aralıktan bir ya da iki gün sonra HDP olarak Meclise iki araştırma önergesi verdik. Araştırma önergelerimizden birisi bu yolsuzluk iddialarının Meclis tarafından araştırılmasını öngörüyordu, diğeri de sizin bahsetmiş olduğunuz o darbeyle ilgili bir sürecin olup olmadığını Meclisin araştırmasını öngörüyordu. Eğer o dönem tavrınızda samimi olsaydınız her iki araştırma önergesine de onay verip hem darbeyle ilgili olası iddialarınızın doğrulanması hem de yolsuzluk ve hırsızlıklarla ilgili sizi özellikle zan altında bırakan o iddiaların sizin açınızdan çürütülmesi şansını yakalardınız. Ama kendinize güvenmediğiniz için, o dosyalarla ilgili söyleyecek sözünüz olmadığı için, maalesef o tarihten sonra bizzat hukuka siz darbe yaptınız. Dikkat edin, o tarihten itibaren AKP'nin bütün uygulamaları aslında hukuk devletine bir darbe şeklinde gelişti ve bütün o ağır, ciddi iddialarla ilgili de bugüne kadar çıkıp kamuoyunu net bilgilendiren açıklamalar yapmadınız.

Uluslararası ambargoyu delme iddiası var. Birleşmiş Milletler kararlarını tanımama iddiası var. Kara para aklama, kaçakçılık, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma gibi yüz kızartıcı birçok suçun olduğu dosyalardan bahsediyoruz ki AKP'nin siyasal İslam geleneğinden geldiğini iddia eden bir siyasi parti olduğunu ortaya koyarsak bütün bu süreçlerin aslında kul hakkı yemeyle ilgili en ağır iddiaları taşıyan dosyalar olduğunu bir kez daha hatırlatmak durumundayız. O dosyalar içerisinde uluslararası boyutu olan bir suç yapılanmasının nasıl teşekkül edildiğini görüyoruz. Altın kaçakçılığı, petrol kaçakçılığı, IŞİD'le birtakım ilişkiler ve Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe sayarak ambargoyu delmeyle ilgili süreçleri görüyoruz.

Bakın, siz, bütün bunları halı altına süpürerek kurtulacağınızı sanıyorsunuz ama siz üstüne gitmediğiniz için şu anda uluslararası kamuoyunda bu dosyalar yeniden ele alınmaya, yeniden soruşturulmaya başlandı. O dönem, hatırlayın, yani bu bahsettiğim suçlarla ilgili meblağlar o kadar dehşet verici ki, ortaya konan iddialar o kadar büyük ki ve gelişen süreçler o kadar vahim ki, hani bununla ilgili çıkıp ne söyleyeceksiniz, doğrusu merak ediyoruz. Bakan çocukları gözaltına alındı, kamu bankalarını yöneten genel müdürler gözaltına alındı, bakan oğlunun evinde milyon dolarlık miktarda nakit paralar, para sayma makinaları, para kasaları ele geçirildi, bir bankanın genel müdürünün evinde 4-5 milyon dolarlık para bulundu. Yani, bütün bunlar bu şekilde üstünü örtebileceğiniz konular değil; tam tersine, bizzat sizin bir an önce netleştirmeniz gereken hususlar.

Bakın, İran'ın kara parasının aklanmasıyla ilgili iddialar var. 87 milyar doların bu şekilde aklandığı söyleniyor ve bu aklanma faaliyetleri içinde sizin döneminizdeki bir bakana -Emniyet fezlekesinden okuyorum- 28 kez 52 milyon dolar rüşvet verildiği söyleniyor, bir diğer bakana 10 kez 10 milyon dolar, bir diğer bakana 3 kez 3 milyon dolar rüşvet verildiği söyleniyor. İran'da açılan Zencani dosyasında İran'ın 12 milyar dolarlık bir parasının da bu aklama faaliyetinde kaybolduğu söyleniyor. Zencani bu yüzden idam cezası aldı. Bu kadar ağır iddialarla ilgili, Türkiye'de yargı önüne, adalet önüne çıkan maalesef hiçbir yetkili olmadı. Dürüst olmak gerekir.

Şimdi, bütün bu yaşanan süreçlerle ilgili öyle bir adaletsizlik ortaya koydunuz ki bütün Türkiye kamuoyu ve Türkiye halkı gözünü okyanus ötesinden gelecek olan adalete dikti. Bir savcının Amerika'da Reza Zarrab'la ilgili başlatmış olduğu dosyadan sonra sosyal medyadaki takipçi sayısı 8 binden 300 bine çıktı. Bu bile Türkiye kamuoyunun bu dosyalarla ilgili nasıl büyük bir adalet beklentisi içerisinde olduğunu ortaya koyması açısından önemlidir. Bakın, Amerika'daki savcılık dosyasında şu anda 91 devlet yetkilisinin ismi geçiyor, 6 kamu bankasının bu kirli trafikte ismi geçiyor ve daha vahim iddialar var; Beyaz Saray'da devlet ve Hükûmet yetkilileriyle yapılan görüşmede, birkaç yıl önce yapılan görüşmede Obama'nın bizzat bunu devlet ve Hükûmet yetkililerine söylediği ve "Gereğini yapmazsanız karşınıza mutlaka çıkar." dediği belirtiliyor. Dolayısıyla, bütün bunları araştırmak zorundayız.

Bakın, şu anda, Amerika'daki dosyaya baktığımızda dehşet verici şeylerle karşılaşıyoruz. Reza Zerrab Türkiye cezaevlerinden rüşvetle çıktığını söylüyor. Bundan rahatsız değil misiniz? Bunu araştırmayacak mısınız? Ne kadar rüşvet vermiş, kime rüşvet vermiş, nasıl cezaevinden çıkmış; bütün bunları açığa çıkarmamız gerekmiyor mu? "Ben Türkiye'deki cari açığın yüzde 25'ini kapattım." diyen birisiyle karşı karşıyayız. Bütün bunların tamamını aslında sizin incelemeniz gerekiyor, bırakın Meclisi, sizin bu sorulara cevap vermeniz gerekiyordu. Ama siz o süreçte bunları yapmak yerine bizzat bakanların eliyle ismi geçen bu kişiye plaketler verdiniz, ödüller verdiniz. Bu devletin başındaki kişi onun için "Hayırsever bir iş adamıdır." dedi. Bu hayırsever iş adamının hangi vakıflara ne kadar para verdiği, ne kadar rüşvet verildiği bu dosyalarda yazıyor. Sadece TOGEM'le ilgili miktarın 2 milyon 400 bin dolar olduğu belirtiliyor ve TOGEM kayıtlarında da ne bu kişinin ismi ne de bu paranın akıbetiyle ilgili tek bir cümle yok.

Yani kısacası -daha fazla detaylandırabiliriz- son derece vahim iddialar ve son derece vahim bir durumla karşı karşıyayız. Bu Meclis önerimizi de Türkiye kamuoyunun bu dosyalarla ilgili adaletten olan beklentisi üzerine Meclise getirdik.

Hepinizden destek beklediğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)