Konu: | Gözaltı ve tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 97 |
Tarih: | 02.06.2016 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, son bir yıldır ciddi anlamda, muhalif tüm kesimlere ve özellikle de Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve tutuklamaların ağır bir yargı baskısı aracı olduğunu ve bu uygulamaların iktidarın tutumu sebebiyle en üst seviyelere vardığını söylemek durumundayız.
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilen yakalama, gözaltına alma ve tutuklama gibi tedbirler kanun ve sözleşmelerde gösterilen şartlar gerçekleşmedikçe uygulanamaz. Tutuklama tedbiri, en son çare olarak başvurulması gereken bir tedbir olmasına rağmen, Türkiye'de tutuklama, ilk başta uygulanan ve peşin cezalandırma yöntemi olarak kullanılan, açıkça işkence uygulamasına da dönüşmüş sistematik bir baskı aracı olmuştur.
Bu kürsüden çok defa ifade ettik ve başka bir konuşmada da detaylarıyla belirtiriz ancak kısaca, şunu söylemek istiyorum: Son bir yılda partimize, siyasetçilerimize yönelik 5 binden fazla gözaltı yapılmış, bunlardan 38'i belediye eş başkanı, 54'ü belediye meclis üyesi, 1'i genel başkan olmak üzere 1.500'ü de tutuklanmıştır.
Temel tutuklama gerekçelerine uyulmadan verilen bu kararlar karşısında elbette ki bizler de siyasetimizi destekleyen milyonlarca yurttaşımız da bazı çıkarımlar yapmaktayız. Bir kentin seçilmiş siyasetçisini, belediye başkanını, il başkanını, genel başkanını tutuklamakla esasen, yerelde söz konusu siyaseti destekleyen, o belediye başkanını seçen halkı tutuklamak arasında hiçbir fark yoktur.
Siyasal iradesinin tutuklamayla görev yapamaz hâle getirildiği, parti yöneticilerinin tutuklanmasıyla siyaset üretme çabasından yoksun bırakıldığı, okuduğu gazetenin, izlediği televizyonun muhabirlerinin tutuklanmasıyla haber alma hakkının engellendiği, kendisinin ise söz söylemek için sokağa çıktığı zamanlarda dahi çok sert ve orantısız polis şiddetiyle karşı karşıya kaldığı, öldürüldüğü bir tablo karşısında, halkın sorduğu, tespit yaptığı ve çıkarım yaptığı bazı sonuçlar var ortada: "Evet, karşımda bir yapı var ve bu yapı bana eşit ve adil davranmıyor. Karşımda bir yapı var ve beni korumuyor, önemsemiyor, dinlemiyor." Evet, karşımızda bir yapı var ve bu yapı, itiraz eden, "hayır" diyen herkesi yok etmeye çalışıyor.
Siyasal iktidar olarak da Hükûmet olarak da devlet olarak da uymanız gereken evrensel değerler ve yükümlülükler vardır. Adına "terörle mücadele" diyerek gerçek yükümlülüklerinizden kaçmanız mümkün değildir; toplumları manipüle ederek, işlenen suçlardan kurtulmanız mümkün değildir.
Kitleler ve Kürt halkı çok iyi biliyor ki aylardır hukuksuz bir şekilde uygulanan sokağa çıkma yasaklarıyla sivil can kayıplarına, 2 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine, 7 binden fazla evin yıkılmasına, taş üstünde taş bırakmayacak şekilde insanların yaşam alanlarının yok edilmesine, yüz binlerce insanın mağduriyet yaşamasına vesile oldunuz. Tüm bunlar yaşanırken asla ve asla hukuktan yana, adaletten yana olmadınız, gerekirse hukuk kurallarını bir kenara bıraktınız.
Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla tam yedi gündür DBP Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter'den haber alınamamaktadır. Soruyoruz: Hurşit Külter nerede? Tam yedi gündür bu soruyu soruyoruz ve tam yedi gündür devlet hâlâ, akıbeti nedir, nerededir, açıklamış durumda değil.
Şunu söylemek istiyorum: Devletsin sen. Birinci önceliğin nedir? Bir vatandaşın günlerdir kayıp. Özel güvenlik güçlerince gözaltına alındığına dair çok ciddi kanıtlar, tanıklar var. AİHM bu sebeple, sadece tanık beyanlarına dayanarak Türkiye hakkında çok sayıda gözaltında kayıp vakasıyla ilgili ihlal kararı verdi.
Şunu da hatırlatmak isterim: Hurşit Külter gözaltına alındıktan sonra, BÖF@Tweet_Guneydogu şeklindeki bir hesaptan "Şu an cehennemde." diye bir paylaşım yapıldı. Hepimiz endişeliyiz. 1990'lı yıllarda Türkiye'de yine benzer karanlık güçlerin gözaltında kayıplar yaşattığı hâlen hafızamızdadır ve 2016 yılında, Şırnak'ta sivil bir siyasetçi gözaltında kaybedilmek mi isteniyor? Şunu sormak istiyorum ayrıca: İddialar bu kadar güçlü iken bir devlet nasıl olur da vatandaşının nerede olduğunu açıklayamaz? Nasıl bir devletsin ki bu konuda hiç oralı bile olamıyorsun? Elindeki bütün imkânları ilk andan itibaren seferber edip halkı, kamuoyunu rahatlatma yükümlülüğün yok mudur? Yoksa, Hurşit Külter'in gözaltında kaybedilmesine rıza mı gösterdiniz? Artık, Kürt siyasetçileri için tutuklamalar yetmiyor da kayıplar dönemi mi başladı? Açıkça soruyoruz ve cevap istiyoruz.
Çok geç olmadan, bir an önce siyaset alanını açın, tutuklamalara son verin. Çok geç olmadan, bir an önce Hurşit Külter'i sağ olarak teslim edin.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)