| Konu: | Başbakan Binali Yıldırım tarafından kurulan Bakanlar Kurulunun Programı'nın görüşülmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 27.05.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 65'inci Hükûmetin Programı üzerine şahsi düşüncelerimi açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Sayın Başbakan kendi Hükûmet programı görüşülürken muhalefeti dinlemedi. Böyle bir şey görmemişti bu Parlamento, ilk defa böyle bir şey görüyor. Bunun Parlamentoya saygısızlık olduğunun altını çizmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu günlerde Erbakan Hoca "Bunlar büyülenmiş." demişti. Büyücünün kim olduğunu da söylemişti ama o bende kalsın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan biliyor mu büyücünün kim olduğunu?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - 22 Mayıs kongresinde liderinizin mesajını ayakta dinlediğinizi görünce hocaya bir kez daha hak verdim. Evet, ortada bir büyü var, bir illüzyon var, gerçekten bir algı yanılması var.
Hiç şüphe yok ki aranızda bütün bunları bilerek, taammüden yapanlar var. Ancak, kitle, çoğunluk, halk için bunu söylemiyorum dolayısıyla bundan sonra söyleyeceğim sözler hiçbir şekilde AKP seçmeniyle ilgili değildir.
Şimdi birkaç örnekle bu durumu size açıklayayım arkadaşlar. Programınız "taş üstünde taş, terörle mücadele, yol, köprü, demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü, başkanlık sistemi, hak, özgürlükler." böyle gidiyor. Sözcünüz Sayın Kurtulmuş "reform ve atılım hükûmeti" dedi. Ben de diyorum ki bunlar doğru değil, illüzyon. On dört yıl iktidardan sonra "reform ve atılım hükûmeti" diyorsanız ya on dört yılda hiçbir şey yapmamışsınız ya da milleti büyülemeye çalışıyorsunuz. On dört yıl sonra "reform ve atılım" sözünü alkışlıyorsanız yaşadığınız bir illüzyondur değerli arkadaşlarım. Öyle değil arkadaşlar.
Bakın, yanlış anlamayın, Binali Bey'in çelebiliğine, espri yeteneğine dayanarak bunu söylüyorum yoksa Başbakanlığı konusunda bir imada bulunmuyorum. Binali Bey konuşurken "Yolları böldük, milleti birleştirdik." dedi. Hayır arkadaşlar, bu doğru değil. Siz sadece yolları değil, milleti de, toplumu da böldünüz. (CHP sıralarından alkışlar)
Durun, bölünmüş yollardan, duble yollarda duble yapılan yolsuzluklardan da söz edeceğim. Evet, sizin döneminizde olduğu kadar hiçbir dönem bu toplumda bu kadar kutuplaşma olmadı, bu kadar düşmanlaşma olmadı, bu toplum, bu kadar bir gerginlik görmedi. Bir "millet, millî irade, millî ve yerli" tutturmuş gidiyorsunuz.
NURETTİN YAŞAR (Erzurum) - Yanılıyorsunuz Sayın Profesör!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bu da bir illüzyon, algı yanılsaması bu da. Allah aşkına, sizin "millet" dediğiniz kim? Sizden olmayanları, sizin gibi düşünmeyenleri, sizin gibi yaşamayanları, size boyun eğmeyenleri milletten çıkardınız; "gayrimillî"ye, hatta "hain"e, "terörist"e yazıyorsunuz.
Size soruyorum: Haydi yüzde 50'siniz, peki kalan yüzde 50 ne olacak? "Bu kadar değil." mi diyorsunuz, haydi yüzde 40 olsun, ne olacak onlar?
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - On yıllık şeyler Hocam bunlar ya!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Millî Birlik ve Kardeşlik Projeniz vardı, ne oldu, size soruyorum. Hepsi illüzyon. Evet, toplumu böldünüz hem de tehlikeli bir şekilde toplumu böldünüz.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Aslında burası da bir çadır!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, giderek herkesi "düşman"a yazıyorsunuz. Bırakın sizden olmayanları, birlikte yola çıktıklarınıza bile "hain" diyorsunuz. Millî irade, çoğulculuk, katılımcılık, millet egemenliği gibi laflar ediyorsunuz, bunlar da illüzyon, yanılsama. Kurduğunuz bu ayrımcı ve dışlayıcı tabloda böyle şeyler olmaz.
Sonra, sizin "millet egemenliği" dediğiniz nedir? Kongrede Sayın Bozdağ altını çizerek söyledi "Biz Tayyip'iz, Tayyip'in partisiyiz." dedi. Bir süre önce Tayyip milletin adamıydı, şimdi Tayyip milletin ta kendisi oldu. Mesajını ayakta dinliyorsunuz, kıyamda duruyorsunuz. Sayın İçişleri Bakanı "Ben imam-hatip mezunuyum, dini bilirim." diye ders vermeye kalktı. Peki, Sayın İçişleri Bakanı, bu durumda bir tövbe gerekir mi gerekmez mi? Arkadaşlar, bu ne anlama geliyor, bir düşünün.
Bakın "Başkanlık sistemi" diyorsunuz, "Türk tipi başkanlık" diyorsunuz. Gerekçeniz: "Türkiye'nin önünü açmak." Bu da illüzyon değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin önünü kapatan hiçbir şey yok. Sizi ve Sayın Cumhurbaşkanını engelleyen hiçbir şey yok. Ne istediniz de yapmadınız?
Bakın, dün bir genel başkan yardımcınız şöyle diyor: "Başkanlık sistemi fiilen başlamıştır. Biz milletvekillerine düşen, Anayasa'yı statüye uydurmaktır." Bu ne demek arkadaşlar? Hatırlayın, Kenan Evren darbe yapmıştı, Anayasa'yı askıya aldı ve fiilî durum yarattı, sonra da kendisi insanları seçti, Danışma Kurulunu oluşturdu "Fiilî duruma uygun Anayasa yapın." dedi. Peki, sizin hâliniz ile Evren'inkinin farkı ne? Ha, diyeceksiniz ki: "Seçilmiş olmak." Doğru ama unutmayın, Evren de Anayasa'sını millete götürdü ve yüzde 92 onay aldı.
Arkadaşlar, siz demokrasiyi seçimle, oyla sınırlıyorsunuz. Öyle değil, bu bir yanılsama. Elbette seçim olmazsa demokrasi olmaz ama hukuksuz da, denetimsiz de demokrasi olmaz ve fiilî duruma uydurulan şey de demokratik anayasa değildir arkadaşlar. Bu, olsa olsa darbe anayasasıdır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bugün 27 Mayıs, 27 mayıs!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakın, belli ki siz daha önce millî görüş gömleğini çıkarmıştınız, şimdi de demokrasi gömleğini çıkarıyorsunuz.
Arkadaşlar, sizin yaşadığınız illüzyonu onlarca örnekle anlatabilirim ama zamanım yok. Bakın, sizin durumunuzu bir cümleyle özetleyeyim: Yıkımı başarıyla gerçekleştirdiniz ama yerine hiçbir şey koyamadınız, kötü bir eski vesayet sistemini yeniden inşa etmekten başka. Bütün bunları medeniyet inşası yüceltmesiyle meşrulaştırıyorsunuz, bu da illüzyon. Bu, sizin inşa ettiğiniz şey medeniyet değil, TOKİ ucubesi. Sizi iyi tanıyorum, defalarca analizinizi yaptım. Siz, büyüklüğün büyüsüne kapılmışsınız değerli arkadaşlarım. Dünyanın en büyük işlerini, binalarını, her şeyini siz yapıyorsunuz. Aslında bu, güvensizliğin ifadesidir. İşte sizin eseriniz, işte İstanbul, işte Türkiye, işte yapmış olduğunuz dünyanın en büyük stadyumları, hepsinin ismi "arena." Bu nasıl bir medeniyet değerli arkadaşlarım, bana söyler misiniz? Nasıl bir medeniyet? Siz, bir defa mahalleyi öldürdünüz. Siz, insanları birbirinden ayırdınız, selamı kestiniz. Kuracağınız medeniyet selamsız medeniyet mi olacak değerli arkadaşlarım yoksa beton medeniyeti mi?
Bakın, yola çıkarken "adil ve özgür Türkiye" demiştiniz ama maalesef, adaleti de özgürlüğü de asfaltlara gömdünüz, üzerine de beton döktünüz.
Binali Bey, siz köprüyü, tüneli, yolu bilirsiniz. Peki, ya yolsuzlukları? Siz 17-25 Aralığa sürekli olarak "darbe girişimi" diyorsunuz; bu da bir örtme. Gerçi, ABD'li savcı "Öyle değil." diyor ama öyle olsun. Bakın "Yolsuzluk var." dememiz için, bizim 17-25 Aralığa ihtiyacımız yok, her yerde, küçük ilçelerde bile müthiş bir servet yığılması var, lüks var, şatafat var, her tarafta "AK" plakalı otobüs gibi cipler dolaşıyor değerli arkadaşlarım.
Ben çok iyi hatırlıyorum, Sayın Cumhurbaşkanı daha İstanbul İl Başkanıyken Asım ağabeyinin "Fakir, hırsızlığı bilmediği için fakirdir." demesine "Elhak doğrudur." demişti arkadaşlar, hatırlatıyorum.
Sayın Başbakana soruyorum: Bu kadar lüks, bu kadar servet nereden geliyor? Öyle değil arkadaşlar. Bunlar darbe filan değil, illüzyon yapıyorsunuz siz.
"Ekonomi çok iyi, borçları bitirdik, IMF'ye borcumuz falan yok." diyorsunuz, esas illüzyon bu. Evet, köprü, yol, AVM filan yapıyorsunuz, buna hiçbir şey demiyoruz ama yolları nasıl yapıyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Duble yollara 100 milyon lira harcadık." Evet, doğru. Ne kadar duble yol yaptınız? 18 bin küsur. Bölüyoruz, 5 milyon TL'den fazla para çıkıyor yani kilometre başına maliyet 2 milyon dolar. 2 milyon dolar harcıyorsunuz kilometre başına ama baktık, bunların maliyeti en fazla 250 dolar. Kalanını nereye götürüyorsunuz değerli arkadaşlar? Hangi havuzlarda kaynıyor bunlar? Hangi millete söven adamlara bunları gönderiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İhaleye herkes katılabilir, ihale herkese açık; girer, alır.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, esasen, sizin durumunuz güç zehirlenmesi. Siz, milletin verdiği destek ve yetkiyi yanlış yorumladınız, kötüye kullandınız. Nedir bu hâliniz? Bir insanın mesajı karşısında 50 bin kişinin hazır olda durması nedir arkadaşlar? Başka ne diyeyim, bu her şeyi anlatıyor.
"Diktatör" diyoruz, kızıyorsunuz. "Firavun" sözünün patentiyse arkadaşım Numan Bey'e ait. Ne diyelim? "Lider kültü", o da olmuyor, "sultan", "hünkâr", "başbuğ", hangi yerli ve millî kelime bulalım hâlinizi anlatmak için?
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Cumhurbaşkanı.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakın, size Peygamber Efendimiz'den bir şey anlatayım da sözümü bitireyim. Medine'ye Rum illerinden birisi gelir. Medine'de, Mekke'de, Arabistan'da bir şey oluyor, bir adam çıkmış yeni bir din anlatıyor, devlet kuruyor, merak ediyor, ne oluyor diye geliyor. Medine'ye geliyor, "Bana Muhammed'in yerini gösterin." diyor. Adamın ağzıyla söylüyorum. "Şurada oturuyor, gölgenin altında." diyorlar. Bakıyor, orada 5-6 kişi, seçemiyor. "Yahu kardeşim, bana bu devleti, bu dini yayan adamı gösterin. Muhammed nerede?" diyor. "Ya, onların arasında." diyorlar. "Nasıl olur?" diyor, şaşıyor adam. 5-6 kişi, arkadaşlarıyla sohbet eden ve diğerlerinden ayrılmayan bir insan. İşte, Peygamber, işte din, işte İslam değerli arkadaşlarım.
"Hoca niçin oğlunun ve kızının düğününü 5 yıldızlı otelde yaptı?" diye linç edenlere soruyorum şimdi: Sizin hâliniz bu Peygamber'in hâli mi? Bu saraylar, bu lüks, bu şatafat, bu yüzlerce arabalık konvoylar, bu afra tafralar, bu kibirler Peygamber'in durumu mu arkadaşlar? Değerlendirmesini size bırakıyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)