| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 24.05.2016 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım'ın Başbakanlığında kurulan 65'inci Hükûmet memleketimize, milletimize ve tüm mazlumlar coğrafyasına hayırlı olsun.
Esasen, bizim grup önerimiz de bugün kurulan 65'inci Hükûmet Programı'nın okunması, müzakerelerinin yapılması ve güvenoyunun gerçekleştirilmesine ilişkin bir düzenlemeyi içeriyor. Bugün, inşallah, Hükûmetin programı okunacak, cuma günü müzakereleri yapılacak, pazar günü de güven oylaması gerçekleştirilecek ve Hükûmet, elbette ki yoluna devam edecek.
Kıymetli arkadaşlar, Sayın Binali Yıldırım'ın Başbakanlığında 65'inci Hükûmetin kurulma süreci kamuoyu tarafından da takip edildi, çok çeşitli tartışmalar da yapıldı. Bildiğiniz gibi, AK PARTİ, iktidar partisi, halkımızın yarısının oylarını almış olan siyasi parti 22 Mayısta bir kongre gerçekleştirdi. Bu kongrede Sayın Ahmet Davutoğlu görevi bıraktı, Sayın Binali Yıldırım kongre delegelerinin oylarıyla görevi devraldı; 65'inci Hükûmetin kurulma meselesi ve bugünkü bizim grup önerimizin de esbabımucibesi bu şekilde ortaya çıkmış oldu. Bu süreç yaşanırken gerek Mecliste gerekse başka yerlerde işin hakikatini, siyasi ve toplumsal gerçekliğini ıskalayan, biraz da pejoratif bir dille "Tek bir kişi emrediyor, sizler de yapıyorsunuz.", "Bir kişinin iradesiyle her şey şekilleniyor." tarzında, olup bitenleri anlamaktan uzak ve esasen, o aklı yürütenlere de zarar ve ziyan verici, onların da toplumla bağ kurmasına mâni olucu değerlendirmeler yapıldı. Burada, tek kişi denilerek kastedilen kişinin Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olduğunu hepimiz biliyoruz. Sayın Erdoğan AK PARTİ'nin kurucu Genel Başkanı ve on dört yıl boyunca, 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte Cumhurbaşkanı oluncaya kadar girmiş olduğu bütün seçimlerde AK PARTİ'yi iktidara taşımış olan kişi. Birtakım haksız ve yersiz değerlendirmeler yapılırken bunu atlamamak gerektiğini, Sayın Erdoğan'ın her zaman, hangi görevi üstlendiyse meşru mecralardan geçerek ve milletin oylarıyla oraya geldiğini ıskalamamak gerektiğini belirtmek için söylüyorum.
Sayın Erdoğan karizmatik bir figür. Siyaset biliminde karizmatik figürlerin nasıl ortaya çıktığına ilişkin çok çeşitli teoriler vardır. Bunun bir tarafında, elbette, kişinin meziyetleri vardır, özellikleri vardır, dili vardır, üslubu vardır, toplumla bağ kurma biçimi vardır. Gidip gecekondu sofralarında o insanlarla birlikte aynı kuru fasulyeye kaşık çalan bir Tayyip Erdoğan...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - "Çalan" deme, yanlış anlaşılır Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...taksicilerle oturan bir Tayyip Erdoğan, mazlumlara ve kimsesizlere elini uzatan, onların temsilcisi olarak gür sesini yükselten bir Tayyip Erdoğan; halktaki karşılığı bu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Tayyip Erdoğan kaşık çalmamıştır, iftira etmeyin!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tabii, arkadaşlar ne derse desin, neticede, bütün bunlara ilişkin kararı millet veriyor. Şunu unutmayalım: Karizmatik figürlerin diğer tarafında da halk vardır. O karizmatik figürleri oraya çıkaran, onları lider yapan, onları kendilerini temsil etmesi ve topluma liderlik etmesi için o koltuğa getiren halktır.
İdeolojiye ilişkin şöyle bir tanımlama yaparlar kıymetli arkadaşlar: "Maddi şartlarla hayalî ilişkilerin temsili" diye. Aynı zamanda, toplumların kulağı birtakım sözlere, belli bir dile, bir üsluba, bir yaklaşıma, bir tarza ayarlıdır. Toplum o tarzı, o üslubu, o dili, o dokunma biçimini gördüğünde işte o zaman karizmatik figürü yükseltir. Tayyip Erdoğan toplumun beklediği ses olduğu için, toplum onun konuşmasına kulak verdiği için, "İşte benim liderim. Bu ülkeyi geliştirecek, kalkındıracak, benim beklentilerime cevap verecek insan bu." dediği için Genel Başkanlığında Başbakan oldu uzun yıllar boyunca, sonra da Cumhurbaşkanı oldu.
Sayın Erdoğan bütün bu görevleri yaparken ve bugün Cumhurbaşkanlığını gerçekleştirirken elbette fantazyacayla, "Ben ne istiyorum acaba?" diye düşünerek, "Benim kişisel arzularım ne?" üzerinden hesap yaparak davranmadı. Eğer öyle davranmış olsa idi böyle davrananlar halktan karşılık görmezdi, Sayın Erdoğan da görmezdi. Sayın Erdoğan her zaman söylemiyle, düşüncesiyle, yaklaşımıyla, siyaset üslubuyla bağ kurduğu kitleleri temsil ettiği için başarılı oldu dün, yarın da aynı şekilde başarılı olmaya devam edecek.
Evet, AK PARTİ bir lider partisi. AK PARTİ'ye karakterini veren, işte toplumla bu şekilde bağ kuran Sayın Erdoğan. Cumhurbaşkanı olduktan sonra Anayasa ve yasalar çerçevesinde şüphesiz bağı kesildi ama her şey resmiyette, kitaplarda yazıldığı gibi olmuyor arkadaşlar. Kırkyıllık Kâni, Yani olmuyor. Siyasette uzun yıllar boyunca toplumla belli bir üslup, belli bir dil, belli bir sembol üzerinden iletişim kurmuş; karizması bu şekilde teşekkül etmiş, toplumun o insanı o bağlama yerleştirdiği birisinin birdenbire -evet, resmiyette gereken yapılır ama- bambaşka bir yere taşınmasını beklemek haksızlıktır, yanlışlıktır. Elbette Sayın Cumhurbaşkanımız tarafsız bir Cumhurbaşkanı olarak o görevi yerine getiriyor bugün bulunduğu konumda...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Gerçekten mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...ama AK PARTİ'yle arasındaki gönül bağı, manevi bağı ve AK PARTİ'nin her ne zaman ne yapacaksa onun fikirlerine müracaat etmiş olması son derece olağandır.
Bizim yaşadığımız bu kongrede de muhakkak sisteme ilişkin bir problem dolayısıyla, pratik, fiilî bir durum dolayısıyla böyle bir kongreyi yaşamak durumunda kaldık. Ama önemli olan şu: İnsanlar gelip geçer, isimler gelip geçer, herkes gelip geçer. Bu davanın içinde kişiler nerede olursa olsun kendilerini her zaman daha yüksek ve yüce bir davanın vesilesi olarak gördüler, onun taşıyıcısı olarak gördüler, hamalı olarak gördüler. O yüzden de birileri siyasi süreçlerde yaşanan çeşitli problemler dolayısıyla kişisel bir hırs, kişisel bir arzu, kişisel bir tamahkârlıkla davranılmasını bekleyip bunu ümit ederken her şeyin üzerine davasını koyan insanlar hiçbir şekilde bu beklentilere prim vermedi, vermeyecek bundan sonra da. Çünkü AK PARTİ, bu milletin ortak kaderi ve geleceği için son derece tarihî bir rolü üstlendi, bu rolü yerine getirmeye devam edecek bu davanın bağlılarıyla. Kendi kişiliklerini, kendi arzularını, isteklerini -insan olarak hepimizin arzuları olabilir- aşan ve kendisini davanın adamı olarak gören bütün bu kadro tarafından bu dava bir ok gibi hedefine ulaştırılacak inşallah. O yüzden, şahısların bu harekete, millete hizmet yolundaki bu yürüyüşe yaptıkları katkı önemlidir ama aslolan yürüyüşün kendisidir, insanlar değil. AK PARTİ böyle bir anlayışla kongresini gerçekleştirdi, böyle bir anlayışla on dört yıl zaferler kazandı, böyle bir anlayışla davrandığı sürece de muhakkak yeni zaferleri milletle birlikte, milletin rızasını temsil yolunda kazanmaya devam edecek.
Sayın Erdoğan'ı anlamaya çalışırken, unutmayalım, anlamaya çalıştığımız millet olmalı, milletin iradesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...ve arzusu olmalı; AK PARTİ'yi anlamaya çalışırken, arkasında ona yüzde 50 oy vermiş olan insanları anlamaya çalışmak olmalı. Pejoratif bir dil, tahkir edici bir üslup kendisine zarardır çünkü milleti anlamaktan uzaklaşır.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)