Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 91 |
Tarih: | 20.05.2016 |
CELAL DOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili verilen önerge üzerine söyleyecek laf da pek bulamıyorum. O kadar çok şey söylendi ki söylenen hiçbir lafın, muhalefetten gelen hiçbir kelimenin Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda en ufak bir reaksiyon, en ufak bir ilgi, en ufak etkisini de duymadım, görmedim. Bu nedenle, suya yazı yazmış gibi, kayaya ekin ekilmiş gibi söz alıp gidiyoruz. Şu anda görüşülen teklifte, daha doğrusu değişiklikte, yapılan oylamayı seyrediyorum, inanarak söylüyorum, bilerek de söylüyorum, içtenlikle, samimi olarak söylüyorum, bir ilçe kongresindeki ciddiyet yasalar açısından bundan çok daha fazla. Koca Meclisin Anayasa tadiliyle ilgili oylamayı ilçe kongresi seçimindeki ciddiyetten uzak seviyede yapıyorsunuz, yapıyoruz daha doğrusu. Bir arkadaşıma "Niçin açık oy kullanıyorsun?" dediğimde, aynen cümle şu: "Oy benim değil mi?" Milletvekilliği noktasına gelmiş insanın oyunun idrakinde olmaması apayrı bir acı.
Başka bir anekdotla aslında biraz getirmek istiyorum işi. Burada yapılan değişikliği Adalet ve Kalkınma Partisinin ne geçmişine ne ruhuna ne çıkış yoluna hiç uygun görmedim. Yıllardır birlikte bağırıyorsunuz, hep birlikte bağırıyoruz. Bir faşist Anayasa'yı bir faşist generalin yapmış olduğu Anayasa'yı tadil için yırtınıp duruyoruz. O Anayasa bile 3 noktada dokunulmazlıkları kaldırılacak milletvekillerinin savunma hakkına açıkça cevaz veren ve o konuda, savunmasını yapması konusunda dercedilen bir metin hâlinde. Komisyondaki, hazırlık komisyonundaki savunmayı alıyorsunuz, Karma Komisyondaki savunmayı alıyorsunuz, milletvekilinin Parlamento karşısındaki savunmasını alıyorsunuz ve bu arkadaşlarımızı... Sayın Cumhurbaşkanının tabiriyle söylüyorum: "Belediye başkanıyken bize komiser gönderiyorlardı, polis gönderiyorlardı. Seçilmişleri, üç aylık, beş aylık savcıların veya bir başka gücün emrine amade edecek şekilde rencide ediyorlardı." diyordu. Seçilmişe verdiği itibarın o günkü anlayışından bugün milletvekillerini toptan, yarın hangi mahkemeye gideceği konusunda şüpheler taşıyan...
"Şüphe"den de kastım şu: En az 70-80 tane soruşturması olan arkadaşlarımız olacak. Hangi gün bu arkadaşlar Meclise gelebilecekler? Ve bir de yargının geldiği noktaya bakın; yargıya güvensizliğin sıfır noktasında olduğu bir Türkiye'de yaşıyoruz, sıfıra inmiş bir güven. Zaten geçmişi siyasi davalarda sabıkalı olan bir adliyenin önüne arkadaşları gönderiyorsunuz. Paralelciye mi gidecek? Yandaşa mı gidecek? Objektif hâkime mi gidecek? İnsanların yargılanacağı bir ortamda Türkiye'de verilen kararın adil olduğunu söyleyebilir misiniz?
Sayın Bahçeli'nin hatırlamış olması gerekir, 12 Eylül rejiminde Türkiye'de Türkeş ve arkadaşları hapisteydi, savunmalarının özü şuna dayanıyordu, diyorlardı ki: "Düşüncemiz iktidarda ama biz hapishanedeyiz." Bu nedenle, adaletin konjonktürel olarak karar verdiği bir ülkede adaleti arayamazsınız. Altını çizerek söylüyorum: Bir kimse adaletten kaçıyorsa namerttir, bir insan hesap vermekten kaçıyorsa adam değildir; Halkların Demokratik Partisinin hiçbir mensubunun yargıdan kaçtığı yok ama getirdiğiniz teklifler geçmişte yaptığınız bütün işler gibi; Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gibi, dış politika gibi, ana sorun Kürt sorunu gibi tümünü arapsaçına çevirecek şekilde getiriyorsunuz, sonuçlarını hesap etmiyorsunuz, sonra bataklığa saplanıyoruz, hep birlikte içinden çıkmaya çalışıyoruz.
Özü şu arkadaşlar: Biz Halkların Demokratik Partisi olarak her ferdin hesap vermesini açıkça istiyoruz. Hani siz "yeni Türkiye", "ileri demokrasi" diyordunuz, geçmişte muhalefetin yaptıklarına bakınız, milletvekillerinin yargılanmasını Yargıtaya tevdi etmek istiyorlardı, şimdi, siz en azından, Kenan Evren Anayasası'ndan geriye düşmüş bir siyasi parti hâline geliyorsunuz. Bunun özü şuna dayanıyor: Aylardır -bitirme şansım da olmayacak galiba, vakit de kalmadı- bir başkanlık meselesini konuşuyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) - ...kardeşim, ne getirdiğiniz belli değil. Bir gün diyorsunuz ki: "Meksika sistemi..."
Başkanım, bir dakika verir misiniz?
...bir gün diyorsunuz ki "partili Cumhurbaşkanı", bir gün diyorsunuz ki "parlamenter, demokratik yarı başkanlık sistemi"; Allah aşkına...
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Hepsi birbirinin tamamlayıcısı.
BAŞKAN - Sayın Doğan...
CELAL DOĞAN (Devamla) - Buyurun efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
CELAL DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
...ülkenin kamuoyunu aylardır ve yıllardır... Ne istediğiniz konusunda lütfen bize getirin adam gibi onu tartışalım çünkü hepimiz konuyu Cumhurbaşkanının konumu üzerinden tartışıyoruz, konumuna kitap arıyoruz. Bunun doğru olduğuna inanmıyorum.
Güzel Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)